CHP Pendik Belediye Başkan Aday Adayı Deniz Aydemir ile gazetemizin Yazı İşleri Müdürü Metin Yazıcı öz el bir röportaj gerçekleştirdi. Aydemir’i daha yakından tanımak isteyenler bu röportajı mutlaka okusun.
SOSYAL, kültürel, ekonomik ve siyasal donanımı ile ilçemizdeki entelektüel isimlerden biri olan Cumhuriyet Halk Partisi Pendik Belediye Başkan Aday Adayı Deniz Aydemir; serbest muhasebeci mal i müşavir, iş insanı, sivil toplum örgütü temsilcisi, siyasetçi sıfatları ile tanınıyor.
Aydemir, son dönemlerde özellikle ekonomi ve siyaset gündemi ile de gazetemizde birçok kez söyleşi yaptığımız, köşe yazılarına yer verdiğimiz çok özel bir isim.�
Devrimci duruşunun yanı sıra, işi ve geniş yelpazeli çevresi dolayısıyla sağ duyulu değerlendirmelerde bulunabilmesi, söylemlerini inançla ve iddiayla savunması da onu hem gazetemiz hem de okurlarımızın renkli – dikkate değer bulmasının en önemli nedeni.
Bu arada ekonomi başlığında neredeyse tüm söylemlerinin zaman içerisinde ‘adrese teslim’ tam isabet gerçekleşmiş olduğunu da belirterek hakkını teslim edelim.
Bu özel röportajımızda, amacımız siyasi ya da ekonomik bir söyleşi gerçekleştirmek değil.
İstedik ki ilçemizin önde gelen, söylemleri ve bunları yaşamında uygulayışı ile değer kazanmış, tanınmış, sevilmiş, popülarite kazanmış bir şahsiyetini, CHP PENDİK BELEDİYE BAŞKAN ADAY ADAYI DENİZ AYDEMİR’İ yakından, kişisel olarak da tanıyıp, okurlarımıza tanıtalım.
Umarız ki vesika niteliğindeki bu röportaj hem kendisine hem de ailesine hem çevresine hem de okurlara keyif verir.
Başlıyoruz:
1977 Ardahan Hanak doğumluyum. Terazi burcuyum. Evli ve 2 çocuk babasıyım. Selim Ege 12, Zeynep Ada 6 yaşında. Eşim Gülsüm Boluludur. Avcılar Köyü İlköğretim Okulu, ardından Kurtköy Lisesi’ni bitirdim. Yükseköğrenimimi iktisat fakültesinin iktisat bölümünden mezun olarak tamamladım.
Rahmetli babamın ismi Selim, annemin ismi ise Gülpaşa’dır. İkisi de Hanak doğumludur. Biz 3 kardeşiz. Abim Alpay ve ablam Belca (Köyde Mecbura derler.) Pendik Şeyhli’de ikamet etmekteyim. Bu arada 1998 – 2008 yılları arasında 10 yıl Kartal’da oturdum. Yani bir parçam da Kartallıdır.
Eşim bir turizm şirketinde çalışıyordu. Ofislerimiz yakındı. Ben mali müşavirlik yapıyordum. Babası mükellefim oldu. Gerekli evrakları o getirip, götürüyordu. Yine böyle bir gün, yani evrak getirdiğinde kendisine “Çok güzel gözlerin var” diye iltifat ettim. O gülümsedi, benim de içimde kelebekler uçuştu. Sonrasında telefonunu elinden alıp, kendi telefonumu kaydettim. İtiraz etmedi. Biz aslında o gün evlenmiştik de haberimiz yoktu diyebilirim…
Tanıştığımızda 2003 yılıydı. Ben 27, Gülsüm 17 – 18 yaşlarındaydı. Beraber büyüdük sayılır.
Eşimin Bolulu olduğunu söylemiştim. Tatar kökenlidir. Çok iyi yemek yapar. Eli lezzetlidir. Bu arada Kars yöresel yemeklerini de artık severek yapıyor. Ve ben kilolarımı kontrol etmek için epey zorlanıyorum…
Benim hayatımda ailem her şeyden önce gelir. Kutsaldır. Evcimen bir adamım. Eşimle arkadaş gibiyimdir. Beraber maç izler, beraber gezeriz. Bu arada belirtmek isterim ki; aile sadece eş ve çocuklardan değil, aynı zamanda anneler – babalar ve yakın akrabalardan oluşur. Çocuklarımla geçirdiğim özel vakitler, benim için paha biçilmezdir. Evde tabletleri toplatıp, karşılıklı oyun oynamanın, satranç maçı yapmanın, çocuklarla çocuk olabilmenin keyfi anlatılamaz, yaşanır…
Çok rahat bir çocukluk dönemi geçirdim diyemem. Çünkü şartlar pek uygun değildi. Yaşadığımız köy ağırlıklı olarak MHP’li, babam ise tanınmış bir devrimciydi. O yüzden de köyde pek bulunmazdı.
12 Eylül ihtilali ile birlikte 1980 – 1988 yılları arası tutuklanarak cezaevine alındı. Sürekli işkence gördü. Bu yüzden ilk çocukluk yıllarım babasız ve iç acısı ile dolu geçti diyebilirim. – Ama her zaman uyumlu bir çocuk olduğumu söyleyebilirim –
Babam aslında bir öğretmendir. 1 yıl Rize’de, 6 yıl Hanak’ta görev yaptı. Askeri darbe sonrası istifa etmek zorunda kaldı. Serbest bir takım işlerin ardından Şeyhli’ye yerleşerek, muhasebecilik ve mali müşavirliğe başladı.
Yaşadığı ağır şartlardan dolayı sert – agresif bir yapısı olmasına karşın, cömert ve adil bir adamdı. Maaşını aldığında bir kısmını mutlaka ihtiyaç sahibi insanlara dağıtırdı. Kendisinden çok daha yaşlı insanların babamın elini öpmeye çalıştığını bilirim. 2015’te rahatsızlandı. 2016’da vefat etti.
Annem okur yazar değildi. Kur’an eğitimi almıştı. Sonradan, babam cezaevine girince onun mektuplarını okuyabilmek için okuma yazma öğrendi.
Bu arada ben, dini bilgilerimin temelini annemden, devrimciliğimi babamdan aldım diyebilirim. Annem evde sürekli hatim indirirdi. Babam da bunu hoş görü ile karşılardı. Biz üç kardeş Allah’a şükür beş vakit namazımızı kılarız.
İstanbul’a ailecek babamdan 1 yıl sonra 1989’da geldik. Önce Güllübağlar mahallesine yerleştik. Ortaokulu burada okudum. O dönem yaz tatillerinde pastanede çalıştım. Çalıştığım pastanenin sahibi Osman Kösen geçtiğimiz yıl rahmetli oldu.
Liseden sonra 2 yıl yine babamın ortak olduğu bir kahvehanede çaycı – servis elemanı olarak çalıştım. Lise döneminde bilgisayar kursuna gitmiştim. O yüzden daha sonra babamın işlettiği mali müşavirlik bürosunda da bilgisayar işlerini ben yürütmeye başladım. Zaten üniversite eğitimim de mevzuatla doğrudan ilgiliydi. Bu sayede; aldığım teorik bilgilerin pratiğini de, yaşayarak deneyimleme ve kendimi fazlasıyla geliştirme imkanı buldum.
Ortaokul ve lisede kros koştum. Ulusal ve uluslararası dereceler yaptım. O dönem tekel beni takımına almak istedi. Fakat maddi imkansızlıklardan dolayı bunu kabul etmedim. Güllübağlar’dan Cevizli’ye her gün gidip gelecek yol parası yoktu.
Öncelikle şunu belirtmek isterim; Ben işimden dolayı sanıldığının aksine matematiğe yatkın bir öğrenci değilim. Fen bölümü mezunuyum. O yıllarda aklımda kalan Fizik hocam Recep Ali Kuyumcu var. Kendisi şivesi ve tavırları ile tam bir Rizeliydi. Onu anlamakta çok zorlanmıştım ama güzel anılarımız var. Edebiyat öğretmenim Buhranettin Çakıcı, Tarih öğretmenim Selami Duygu, Coğrafya öğretmenim Aysel Taşkın aklıma ilk gelenler.
Balıkesir Edremit 19. Piyade Tugay Komutanlığı Plan Subaylığı’nda (G3) yazıcı olarak yaptım.
Mali Müşavirliğe fiilen 1996 yılında babamın bürosunda, şu an ortağı olduğum şirkette başladım. Bu hayalimdeki işti diyemem. Şartlar öyle gelişti. Fakat mesleğimden memnunum. Öncelikle yeterince kazanıyorum. İşim sayesinde çok geniş bir çevrem var ve saygın bir meslek. Bununla birlikte özel sektörde inşaat işleri ile de ilgileniyorum. Yapıp bitirdiğim ve devam ettiğim projeler mevcut.
‘Arkadaşlık’ geniş bir kavram. Size akrabalarınızdan da yakın olabiliyorlar. Çok fazla arkadaşım var diyemem ama çok iyi arkadaşlarım var. Çocukluk arkadaşlarım köyde kaldı. Şu an en yakın arkadaşım aynı zamanda iş ortağım olan İsmail Sönmez. Maçlara, gezmeye falan onunla gideriz. İyi de anlaşırız.
Eski mahalle arkadaşlarımdan Alper de bende iz bırakanlardandır. Şimdilerde Neva Basın’ın işletmecisi Enver Şahin, yemek işi ile uğraşan Hüseyin Eren isimlerini verebileceğim arkadaşlarımdandır.
Komşularıma ve komşuluk ilişkilerime önem veririm. Kartal’dayken Konyalı bir komşum vardı. Uzun yıllar acı tatlı birçok şeyi paylaştık. Onlar tekrar Konya’ya döndüler ama halen görüşürüz.
Vahşi kapitalist sistem, fazlasıyla bireyselleşme, teknoloji bağımlılığı, ekonomik kaygılar ve geçim derdi insanları birbirinden uzaklaştırarak ilişkilerin zayıflamasına yol açtı. Eskiden sahurda bile misafirlikler olurdu. Şimdi birbirimize zaman ayırmıyor ve çok gerekmedikçe görüşmüyoruz bile.
Halamın kızı Solmaz Abla bir süre önce katıldığı cenazede yakın arkadaşıyla karşılaşmış ve şu manidar cümleyi sarf etmiş: “Allah Mustafa Amca’dan razı olsun. Rahmetli oldu da birbirimizi görebildik…” işte durum bu!
Depremden sonra bir parça karanlık – örümcek fobisi oluştu diyebilirim. Hobiye gelirsek repertuarım genişler. Bağlama çalar, türkü söylerim. Şiir yazarım. Film izlerim. Balık tutarım. Bahçede vakit geçiririm. Kitap okurum. Halı saha maçlarına çıkarım ve fanatik düzeyde bir Fenerbahçeliyim.
Ben genellikle deneme türü, tarihi, araştırmaya yönelik, politik, ekonomi ve yaşam ile ilgili kitapları tercih ederim. Roman az okurum. İyi filmlerin de çoğunu izlemişimdir.
Tavsiye edeceğim kitaplar: Kenan Karabağ’ın 4’lü serisi ‘ Kura Çözüldü’, İbrahim Balaban’ın ‘Şair ve Damdakiler’, Yaşar Kemal’in ‘Yer Demir Gök Bakır’ Bir de Ahmet Arif’ten ‘Vay Kurban’ şiirini tavsiye edeyim.
Filmlere gelince çok sayıda var. Ama şimdilik Babam ve Oğlum, Patron Mutlu Son İstiyor filmlerini önerebilirim.
Caz dahil her tür müziği dinlerim. Yeter ki iyi olsun. Aşık Reyhani, Aşık Veysel, Tarkan, Muazzez Ersoy, Ebru Gündeş, Zekai Tunca şu an aklıma gelenler. Ve ben aslında TRT’ciyim. Radyodan yıllarca Türk Halk ve Türk Sanat müziği dinledim.
Sivil toplum örgütleri her kesimden, farklı görüşlerden oluştuğu için değerli. Buralarda ülkemiz ve insanlık adına da önemli hizmetler gerçekleştiriliyor. Ülkenin geleceğine yön verecek yapılar da bu yapılar. Dolayısı ile önemsiyorum.
İstanbul Ardahan Turizm ve Kültür Derneği başkanlığını yürütüyorum. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Atatürkçü Düşünme Derneği üyesiyim.
Öncelikle tüm dini inançlara saygılıyım. İnançlı bir insanım. Dine sadece Kur’andan bakarım. Tarikatlara sıcak değilim. Mezhep ayırımı yapmam. Türbe ziyareti yapmam. Babamın mezarını ziyaret ederim. Dini akılla ölçerim. Akla yatkın olmayan bir şeye inanmam. Onun dinde de yeri yoktur. Dini söylemlerin ticarette, siyasette, sosyal yaşamda ön plana çıkarılmasından hoşlanmam. Öldükten sonra tekrar diriltileceğimize inanırım.
Yaşamdan zevk almaya, iyi bir insan olmaya, iyi şeyler yaparak çevreme – topluma – ülkeme – insanlığa fayda sağlamaya çalışıyorum.
Hayata pozitif bakarım. Kimseye muhtaç değilim. Eşimi, çocuklarımı, işimi seviyorum ve onlarla iyi geçiniyorum. Çevremle de ilişkilerim düzeyli. Fenerbahçe de maçı aldı mı tamamdır! Yani mutlu bir bireyim. Birini mutlu etmek de beni mutlu eder.
En iyisini hayal etsinler ve hayallerinden vazgeçmesinler. Empati kursunlar. Tembellik yapmasınlar. Girişimci olsunlar, çekinmesinler, utanmasınlar. Eşek gibi çalışıp, adam gibi yesinler.
Kişisel olarak hayatta hedeflediğim çoğu şeyi başardım. Başarı geniş bir kavram. Hedefleriniz ve onlara ulaşmanızla, beklentinizle, sahip olduğunuz vizyon ile ilgili bir şey. Ama bulunduğunuz yeri korumak da bir başarı sayılır. Hele bugünlerde…
Bu sorunuz aklıma Dr. Levent Yazıcılar’ın şu sözünü getirdi; “Bu yıl hedef büyüttüm. Hayatta kalacağım!” Şimdi de kitabın ortasından cevap vereyim: Bir ya da iki dönem bu ülkeyi yönetmek istiyorum. Bunun için milletvekilliği hedefim var.
Siyaset insan yaşamı ile doğrudan ilgili. Alınan siyasi kararlar, izlenen yol, uygulamalar yaşam kalitenizi etkiliyor. Bu yüzden siyaset dünyasının içinde aktif olmayı özellikle tercih ediyorum.
Benim siyasal tercihimde elbette babamın rolü var. Bu noktada örnek aldığım insan odur. Ben bir idealist devrimcinin çocuğuyum. Onun sorumluluğunu taşıyor, onun yolundan yürüyor, ona göre yaşıyorum. Böyle de olmak zorunda. Çünkü ödenmiş bir bedel var…
18 yaşında Pendik’te CHP’ye üye oldum. Hatta babam elimden tuttu götürdü diyebilirim.
Pendik ilçe örgütünde o dönem şimdiki Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi ve CHP Grup Sözcüsü Tarık Balyalı gençlik kolları başkanıydı. Ondan sonra kısa süreli bir atama yapıldı. Ardından gençlik kolları başkanı ben seçildim ve 3 yıl görev yaptım.
Siyasete ilgi ve aktivitelerim sürüyor. Bu dönem CHP’den milletvekili adaylığı için hazırlanıyorum. Bu arada, Kurtköy ilçe yapılırsa belediye başkan adaylığını da düşünürüm.
İnsanlık teknolojik anlamda, tıpta, sosyal yaşamın sürdürülmesi noktasında çeşitli aksesuarların geliştirilmesinde ve daha birçok alanda mesafe aldı. Fakat insan ruhu, karşılıklı ilişkiler aynı oranda olgunlaştı – gelişti diyebilmek zor. Özellikle vahşi kapitalizm buna engel. Bu sistem insanı ve yaşam kalitesini sömüren bir sistem ve hatta insanları bu yönde vahşileştirdi. Kölelik sona erdi gibi görünse de kapitalist sistemde ücretli kölelik sürüyor.
Herkesin çalışıp üreteceği ve herkesin hakkını aldığı, insanca bir yaşam standardına eriştiği adaletli bir yaşam, savaşların olmadığı bir dünya ütopyamdır.
Gelecekte dünya nüfusunun azalacağını ön görüyorum. Çünkü gelişen teknoloji iş gücüne olan ihtiyacı önemli ölçüde karşılayacak, ‘insan’ bir yük – fazlalık durumuna düşecektir diye düşünüyorum. Yakın gelecekte 3. dünya savaşı ön görmemekle birlikte; barınma, beslenme krizlerinin baş göstermesini muhtemel görüyorum.
Bu arada insanların kafasındaki doğruların neye evrileceğini ön görmek ise çok zor. Ve geleceği şekillendirecek en temel şey de bu!
Örnek aldığım insanlar idealist insanlardır. Babam bunların başında gelir. İdealist bir kişilik olduğu için örneğin MHP kanadında yer almış Ozan Arif’i de severim. Cumhuriyetimizin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Devrimci İbrahim Kaypakkaya kalben sevgi ve hayranlık duyduğum kişilikler.
Ulusal ve dünyaca tanınmış birçok değerli isme sempati duymuşluğum, örnek almışlığım var. Ama şunun da altını çizmek lazım; kimseyi ilahlaştırmamak gerekir.
Bazen mahallemizden biri de örnek alacağınız insan modeli olabilir…
Yaşanmışlıklar ve yaşanacaklar var. O yüzden tecrübe edinmenin sonu yok. Kötü niyetli olmadığı sürece herkesi hoş görebilir, toleranslı davranabilirim.
Empati biraz da olgunlukla ilgili bir şey. Kesin olmamak, sizden farklı düşünenleri de dinleyebilmek, onlarla ilişkiyi sürdürebilmek gerekir.
Babam bir devrimciydi ama ülkücülerle de sohbet ederdi.
‘Onun yerinde ben olsaydım ya da benim yerimde o olsaydı nasıl davranırdı?’ sorusunu kendinize sorabilmelisiniz. Kişisel olarak ifade edecek olursam; kendi doğrularıma mahkum değilim. Karşı tarafı anlamaya gayret ederim. Ve daha doğrusuna, güzeline, iyisine her zaman açığım.
Daha önceden ifade ettiklerimden de anlaşılacağı üzere kendimle barışık insanım. Hatta kendimi, yaşadığım hayatı beğenirim. Kendi yaşamımı bir kıyafet olarak mağaza vitrininde görsem, beğenip satın alabilirim.
Pişmanlıklar noktasında şunu söyleyebilirim: Hayat bize birçok seçeneği bir arada sunmadı. Yaşadıklarımız, aldığımız kararlar o günkü şartların da etkisiyle oluştu. Bu yüzden pişmanlık duygusuna sahip değilim. Ama illaki bir şey bulup söylemem gerekiyor ise ‘Zaman zaman farklı ortamlarda söylemem gereken bazı şeyleri söylemediğim olmuştur. Söylesem daha iyi olurdu’ diye düşünmüşlüğüm vardır…
Değişiklik konusuna gelince: bazı insanları yaşamıma sokmaz, değiştirirdim. Ve bence herkesin yaşamında değiştirmek istediği şeyler mevcuttur.
Sizi daha yakından tanımak, okurlarımıza ve takipçilerimize tanıtmak bizim için oldukça keyifliydi. Samimi yaklaşımınızdan ve doğal cevaplarınızdan dolayı teşekkür ederiz.
Ben de size ve gazetenize; şahsıma verdiğiniz değer, gösterdiğiniz ilgi – alaka için teşekkür ediyorum.
RÖPORTAJ: METİN YAZICI