İstanbul’un siluetini oluşturan en güzel manzaralardan birine sahip, tarihî yarımadada medeniyetimizin hazinesi bir Osmanlı sarayı.
1453 yılında İstanbul’un fethi sonrasında Fatih Sultan Mehmet’in isteği üzerine 1460 yıllarında yapımına başlanan Topkapı Sarayı’nın inşası 1478 yılında tamamlanmıştır. Dolmabahçe Sarayı gibi tek seferde tüm ek yapılarıyla beraber inşa edilmeyen Topkapı Sarayı, 19. yüzyıla kadar eklenen yapılarla genişlemiştir.
Kaynak: Milli Saraylar
Dolmabahçe Sarayı, mimarisi itibariyle Osmanlı Devleti’nin batılılaşma yolundaki adımlarından birini ve belki de en önemlisini temsil eder. İnşasında hem Avrupa’dan hem Osmanlı’dan usta mimarların görev aldığı saray, bahçeleri, dış cephe süslemeleri ve iç dekorasyonuyla her bir noktasında ihtişamın ve estetiğin farklı bir güzelliğini ortaya sermektedir.
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde siyasi tarihin en önemli dönemeçlerinden biri olan Meclis-i Mebusan’ın açılışı 1877 yılında bu salonda gerçekleşmiştir. Salonun hazin hatıralarından birisi de vefatından sonra Atatürk için 16-18 Kasım 1938 arasında yapılan ihtiram geçişi idi.
Dolmabahçe Sarayı, Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi ve toplumsal tarihine tanıklık eden, önemli dönemeçleri tam kalbinde yaşayan bir saray olmuştur. Her odası ve salonunda tarihten bir parçanın anısının bulunduğu Dolmabahçe’de, Atatürk’ün çalışma, dinlenme ve yatak odaları, Halife Abdülmecid’in Kütüphanesi, Osmanlı Dönemi’nde çocuklara alınan oyuncakların ve eşyaların sergilendiği oda, Mabeyn’den Harem’e doğrudan geçişi sağlayan bağlantı koridoru, Hünkar odaları, hamamlar gibi pek çok bölüm tarihin soluğunu ve nice anıları taşımaktadır.
Kaynak: Milli Saraylar
Atatürk Arboretumu’nun ilk amacı basta İ.Ü. Orman Fakültesi öğretim üyeleri ile öğrencileri olmak üzere Orman Bakanlığı bünyesindeki ilgili kuruluşlar ile orman mühendisleri, peyzaj mimarlarının, diğer fakülteler ile araştırma kurumlarının, yerli ve yabancı bilim adamlarının, doğa severlerin yapacakları incelemelere, bilimsel araştırmalara her yönü ile açık bir canlı laboratuar olarak hizmet vermektir.
Atatürk Arboretumu, Sarıyer ilçesinde bulunan floristik zenginliğiyle birçok yerli ve yabancı botanikçinin ilgisini çekmiş bulunan ünlü Belgrad Ormanı’nın güneydoğusunda 296 hektarlık bir orman parçası üzerinde kurulmuştur. Sınırları içinde Osmanlı İmparatorluğu döneminde yapılan Kirazlıbent ile 1916 yılında Neşet Hoca tarafından kurulan Türkiye’nin ilk fidanlığını barındıran Atatürk Arboretumu yeryüzündeki diğer arboretum ve botanik bahçeleriyle tohum ve fidan temini konusunda işbirliği içerisindedir.
Kaynak: ataturkarboretumu.ogm.gov.tr
4) Yıldız Parkı Korusu
Osmanlı döneminde, özellikle 1600’lerin başlarında ön plana çıkmaya başladı. O zamanlar Kazancıoğlu Bahçesi adını taşıyan ve bu ailenin mülkü olan topraklar padişah IV. Murat tarafından satın alınarak kızı Kaya Sultan’a hediye edildi. Lale Devri döneminde süsleme zevkine dayalı düzenlenen çırağan alemleri sırasında çeşitli eğlencelere mekân olmuştur. Önce Çırağan Sarayı’nın arka bahçesi, sonra da 1877’den itibaren genişletilmesine geçilen Yıldız Sarayı’nın dış koruluğu olan yeşillik, 1940’tan sonra Yıldız Parkı olarak adlandırıldı.
Kaynak: Vikipedi
2009’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından şehrimize kazandırılan Panorama 1453 Tarih Müzesi, ‘dünyanın ilk tam panoramik müzesi’ olma unvanını taşıyor. İstanbul’un en gözde mekânları arasında yer alan müze, İstanbul’un fethini ziyaretçilerine yeniden yaşatıyor.
29 Mayıs 1453 sabahı; 2009 yılından bu yana tarihte uzun bir yolculuğa çıkmak isteyenler için İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Topkapı Kültür Parkı’nda, fethin rüyasının görüldüğü bu alanda ölümsüzleştiriliyor.
31 Ocak 2009 tarihinde açılışı gerçekleşen Panorama 1453 Tarih Müzesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından şehrimize kazandırılmıştır. Kuşatmanın geçtiği Topkapı – Edirnekapı surlarının karşısında bulunmasıyla da İstanbul’un tarihe açılan kapısı olan Panorama 1453 Tarih Müzesi, Kültür AŞ tarafından işletilmektedir.
Kaynak: www.panoramikmuze.com
Ayasofya aynı yere üç kez inşa edilmiş bir eserdir. Günümüzdeki Ayasofya “Üçüncü Ayasofya” olarak bilinmektedir. Ayasofya’nın ilk inşaatı Hıristiyanlığı Roma İmparatorluğu’nun resmi dini olarak kabul eden I. Konstantin döneminde başlatılmıştır. İstanbul’un yedi tepesinden birincisi üzerinde ahşap çatılı bir bazilika olarak inşa edilen ve o dönemde ‘Büyük Kilise’ ismiyle anılan bu yapının açılışı, 360 yılında II. Konstantin döneminde gerçekleşmiştir. 404 yılında başlayan isyanda çıkan bir yangın neticesinde büyük ölçüde harap olan bu yapıdan günümüze ulaşan bir kalıntı bulunmamaktadır.
Kaynak: www.ayasofyacamii.gov.tr
Çinili Köşk, Topkapı Sarayı’nın dış surlarının içinde yer alan, 1472 yılından kalma bir köşktür. Osmanlı sultanı II. Mehmed tarafından yazlık saray ya da köşk olarak yaptırılmıştır. Mimarı kesin olarak belli olmasa da bazı kaynaklar Mimar Atik Sinan tarafından yapıldığını belirtmektedir. Sırça Köşk ya da Sırça Saray olarak da adlandırılır.
1875 ile 1891 yılları arasında Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) olarak hizmet vermiştir. 1953 yılında Türk ve İslam Sanatları Müzesi olarak kamuya açılmıştır. Daha sonra İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin bünyesine katılmıştır. Müzede Selçuklu ve Osmanlı devirlerinden kalma İznik çinisi ve seramik örnekleri sergilenmektedir.
Kaynak: Vikipedi