MagazinHaber Girişi : 18 Ekim 2021 13:56

Karikatürün ve Sinemanın Ayaklı Arşivi: Tevfik Yener Çakmak Pendik Lisesi Mezunuydu…

Karikatürün ve Sinemanın Ayaklı Arşivi: Tevfik Yener Çakmak Pendik Lisesi Mezunuydu…

Sinema ve karikatür alanında arşiv niteliği taşıyan Tevfik Yener Çakmak kimdir? Neler yapmıştır? Öğrenim hayatı, eserleri  ve birçok konuyu bu yazıda ele aldık.

İşte Tevfik Yener Çakmak’ın yaşam öyküsü…

Karikatürist Tevfik Yener Çakmak; 1950 yılında İstanbul’da doğdu. Pendik Lisesi‘nde öğrenim gördü. İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü’nden mezun oldu. Bir yıl Antalya Gazi Paşa Lisesi’nde Resim-İş öğretmenliği yaptı. Okullarda okutulan ilk ilköğretim Resim – İş ders kitabını yazdı. Ayrıca İş Eğitimi kitabını da yazdı. Güzel sanatların çeşitli dallarına ilgisi küçük yaşlarda başladı. Resim, karikatür, çizgi roman çalışmaları yaptı. İstanbul Şehir Tiyatroları Çocuk Bölümü ve İstanbul Radyosu Çocuk Saati oyunlarında rol aldı. Kadıköy İl Tiyatrosu, Tevfik Gelenbe Turne Tiyatrosu oyunlarında oynadı. �1969 – 1989 yılları arasında foto roman oyunculuğu, yapımcılığı, senaristliği, yönetmenliği,kameramanlığı yaptı. Gazetelerde foto muhabirliği, grafikerlik, çizerlik yaptı. Sinema, karikatür, çizgi roman araştırmalarında bulundu. Karikatürleri 1966 yılından itibaren Papağan, Pardon, Akbaba, Gırgır gibi çeşitli gazete ve dergilerde, yurt içi ve yurt dışında yarışma albümlerinde yayımlandı. Kısa bir süre sahnelerde arkadaşı Ümit Sinan Topçuoğlu ile ‘Buzdolapları’ adıyla komedyenlik yaptı. Basın sektöründen emekli oldu. 7 Şubat 2017’de geçirdiği kalp krizi sonucu 67 yaşında hayata veda etti.

Yener Çakmak,  son kişisel sergisini 5 Kasım 2016‘da İBB Karikatür ve Mizah Merkezi‘nde açtı. Kendisi aynı zamanda Türkiye’nin ilk korku ve mizah fotoromanlarını hazırlayan kişi.

Yönetmen Filmografisi; �Selam Dünya – 1988, Piknik – 1988, Yaramaz Sultan – 1987, Sevgi Ormanı – 1987.

Oyuncu Filmografisi; Süpermen Fantoma’ya Karşı – 1969

Çizgi dünyamızın belleği: Yener Çakmak

Yener Çakmak başta sinema olmak üzere; karikatür ve çizgi romanda da dünyamızın belleğiydi. Bu konularda yardıma gereksinim duyanlar için gönüllü bir kütüphaneydi.

Karikatürün, Sinemanın Ayaklı Arşivi

1960’lardan itibaren içine girdiği sinema ve karikatür alanında bulaşmadığı neredeyse tek bir iş yok. Oyunculuktan yönetmenliğe, fotoromandan video filmlere, karikatürden çizgi romana, grafikerlikten sayfa sekreterliğine…

Bir yandan bunları yaparken bir yandan da sürekli biriktirdiği, sakladığı tüm belge ve dokümanlarla devasa bir arşiv yarattı. Üstelik her isteyenin bedelsiz, anında ulaşabileceği bir arşiv.

Yaşamının son birkaç yılında hayli zorlandığını biliyoruz. Özellikle şekerden kaynaklı zona nedeniyle yürümekte güçlük çekiyordu. Ama görüntüsünü hiç bozmadı; fularıyla, fötrüyle hep şık kaldı.

YENER ÇAKMAK’I ANLATTILAR

UTKU ULUER: “Bundan seneler evvel Ege Görgün sayesinde tanışma fırsatını yakalamıştım Yener Çakmak ile. Daha sonra babam ile yıllarca Günaydın gazetesinde çalıştığını öğrendim, dostluğumuz bu sayede gelişti. Yener Abinin Fantastik Sinemaya ilgisi büyüktü zaten Giovanni ve Metin’in Fantastik Türk Sineması kitabında da katkıları vardı. Ara ara görüşlerine danışırdım. Sitemizde de pek çok yazıda kendisine teşekkür etmişimdir. Fantasturka’nın 2.sinde Levent Çakır ile birlikte söyleşi yapmalarını çok istemiştim. O gün onda gördüğüm ruhu unutamam. Hoş bir anı olarak kaldı bizler için. Daha yapacağımız çok şey vardı. Detaylı bir görüşmeyi de erteliyorduk, bazen onun bazen benim zamanım uymuyordu… İnsanın içi burkuluyor düşündükçe.”

EGE GÖRGÜN: “Yener Ağabey arka planda kalıp, ön plandaki çoğu insandan daha çok çalışan, daha çok üretenlerdendir. Emek adamıdır, amatör ruhunu hiç kaybetmeyen bir gönül işçisidir. Karikatüristtir, gazetecidir, fotoromancıdır, arşivcidir, vakanüvistir, araştırmacıdır. Hatta yazıp yönettiği bir film bile vardır. Çizgi romancıları, afiş ve kitap kapağı ressamlarını kendilerinden bile iyi tanır. Bazı çizerlerin kendi işlerini hatırlamayıp ona sorduğuna sık sık şahit olunur. Ama bu yazıda onun pek kimselerin bilmediği bir özelliğini afişe edeceğiz. Fotoromancılığını söyledik ama Yener Çakmak’ın Türkiye’deki ilk korku ve mizah fotoromanlarını yapan adam olduğunu biliyor muydunuz? Üstelik başrolde de bizzat kendisi oynuyordu.”

AKDAĞ SAYDUT: “O eskilerin kırk tarakta, kırk bezi var dedikleri nevi şahsına münhasır bir güzel dosttur. Karikatür dışında gazetelerin mutfağı, mizah dergileri, tiyatro, sinema, kült filmler, foto roman, çizgi roman dünyası, fotoğraf onun ilgi ve uzmanlık alanlarıdır. Dostluğunu eskitmeyen, tüketmeyen ender insanlardandır. Sıradan değil, sıra dışıdır. Hayatı kendi bildiğince, gönlünce sürdürür. Rutinden sıkılır. Başkalarının öngördüğü değil kendi hayal ettiği dünyayla gerçekleri harmanlar. O’nun dünyaya bakış açısı karikatürlerine de yansır.”

YÜCEL DÖNMEZ: “Bir efsane daha aramızdan ayrıldı. Çizgi roman kahramanlarının Facebook “babası” Yener Çakmak’ı kaybettik. Yener Çakmak, efsane Günaydın (Gazetesi) ekibinin renkli bir simasıydı. Çektiği fotoromanlar ile ve karikatürleriyle Türk basınında önemli bir yer edinmişti. Çevresinde sevilen bir şahsiyet olan Yener Çakmak son zamanlarda TRT ekranlarında çizgi romanlar ile ilgili programlara da katılmıştı.”

Yener Çakmak’ın ‘Yıllar Boyu Çizdiklerimden’ başlıklı karikatür sergisinde Akdağ Saydut’a verdiği röportajı aktarıyoruz:

O eskilerin kırk tarakta, kırk bezi var dedikleri nevi şahsına münhasır bir güzel dosttur. Karikatür dışında gazetelerin mutfağı, mizah dergileri, tiyatro, sinema, kült filmler, foto roman, çizgi roman dünyası, fotoğraf onun ilgi ve uzmanlık alanlarıdır.

Dostluğunu eskitmeyen, tüketmeyen ender insanlardandır. Sıradan değil, sıra dışıdır. Hayatı kendi bildiğince, gönlünce sürdürür. Rutinden sıkılır. Başkalarının öngördüğü değil kendi hayal ettiği dünyayla gerçekleri harmanlar. O’nun dünyaya bakış açısı karikatürlerine de yansır.

Yener Çakmak’ın yıllardır çizdiği karikatürlerinden yaptığı seçkiyle hazırlanan ‘Yıllar Boyu Çizdiklerimden’  karikatür sergisi 5 Kasım 2016’da İBB Karikatür ve Mizah Merkezi’nde açıldı.

Çocukluk yıllarında ve sonra basında yayınlanan ilk karikatürlerinden beri elli yıla yakın süreci, bir karikatür sergisiyle karşıladın. Babıali’nin tozunu yutmuş bir çizersin. Sergin hakkında neler söylersin?

Amatör çizerlik dönemim çoğu çizer gibi ilkokul yıllarının başında başladı. Ramiz Gökçe ustanın resimlediği Alfabe kitabı ile okuma yazmayı öğrenen biri olarak, çizerliğe ilk adımımı, Ramiz Gökçe’nin o sımsıcak ve insanı çeken çizgilerini kopya çekerek ve bakarak çizmeyle başladım.  Lise yıllarımda yaz tatillerinde portre karikatür çizerliği yaparak yazlık yerleri gezdim.

Karikatür çizen biri olarak tanınınca, nereye gitseniz, sizden  karikatürünü çizmenizi isterler. Çoğu tanıdığıma hediye olarak, karikatürlü sünnet ve düğün davetiyesi hazırladım. Kendi nişan ve düğün davetiyelerimi de çizdim. Okul yıllarımda gazete ve dergilere karikatür çizerek harçlığıma katkı yapıyordum. Karikatürcüler Derneği, bizleri bir araya getirdi; bu sayede ortak karikatür etkinlikleri yaptık. Birlik olmamızdan cesaret ve kuvvet aldık.

İBB Karikatür ve Mizah Merkezi’nde kişisel sergimi açmam için çok sevdiğim ağabeyim Raşit Yakalı’dan teklif gelince tereddütsüz kabul ettim. Daha önce sevdiğim sanatçı dostlarımın yönettiği galerilerden de teklifler gelmişti.  Bazı teknik nedenler dolayısıyla gerçekleşmedi. Bu kez o sorunları aşabildik ve sergi açtık. Daha önceki yıllarda yurt içi ve dışında bir çok karma ve yarışma karikatürleri sergisine katılmıştım.

Karikatür dışında, fotoğrafçılığın da var. Fotoğraf deyince aklıma 1970’li yıllarda Tepebaşı’ndaki Karikatür Müzesi’nde çektiğin fotoğraflar geldi hemen. Sen foto muhabirliği de yaptığın için fotoğraf makinen yanından eksik olmazdı. Sahi o günlerde çektiğin fotoğraflara ne oldu?

O yıllarda Derneğimiz için çektiğim fotoğrafların karta tabediyorduk. Filmleri saklamak sorun oluyor. Kartlar ise zamanla bozulabiliyor. Çoğu taşınma ve benzeri nedenlerle bir yere konuyor ve unutuluyor,  hepsi nerede ben de bilemiyorum. Aradan çok yıllar geçti. Bazı fotoğraflar evde bir yerlerdedir. Onları bulabilirsem, paylaşmayı ben de çok istiyorum.

Çünkü; Necmi Rıza Ayça, Şadi Dinççağ, Mehmet Polat, Eflatun Nuri Erkoç, Mıstık (Mustafa Eremektar), Ferit Öngören, Cafer Zorlu, Nehar Tüblek, Ali Ulvi Ersoy, Turhan Selçuk gibi çok sevdiğim ağabey ve ustalarımı bir arada fotoğraflama şansım olmuştu. Onlar aramızdan ayrılsa da kalbimizdeki yerleri müstesnadır!

Sence karikatür sana ve ‘siyasetçiye’  ne ifade eder?

Karikatürün klasik tanımı çizgi ile mizah yapmak, içine yazı da katılabilir. Eleştirilerinde ise mizahın güldürü unsurunu kullanır. Acı acı düşündürenine “Kara Mizah” denir. Dili dikenlidir. Güldürürken, bir yandan da birilerini iğneler. Can yakabilir. Karikatür çeşitli dönemlerde çok etkin bir popüler sanat olmuştur.

Özellikle baskı ve toplumsal zıtlaşmanın tırmandığı süreçlerde karikatür ve mizah toplumsal tepkilerin gülen yüzü olmuştur.  O denli etkindir ki, hükümetleri, iktidarları rahatsız ya da huzursuz eder, hatta kızdırdığı da olur. Bu nedenle mizaha tahammülü olmayanlar tarafından sevilmez. Siyasetçiler in sağı solu belli olmaz, hoşgörüyle yaklaşanı da, tahammülsüz olanı da vardır.

Yener Çakmak neleri, kimleri çizer? Niye çizer? Çizdiğin insanlar bunu hak ediyor mu?

Karikatür çizmek, içimden gelen sanat içgüdüsünün eseridir. Yaradan beni resim ve karikatüre yatkın yaratmış. Gazete, dergilere çalıştığım yıllarda, o yılların politikacılarını konu alan karikatürler çizdim.

Editoryal karikatürlerde çizdiğim politikacılar, her gün gündemi belirleyen kişiler oldukları için daima karikatürlerle eleştirinin hedefidirler. Onların dışındakiler ise sevdiğim, takdir ettiğim kişilerin ve karikatür isteğinde bulunanların karikatürleridir. “Hepsi fazlasıyla hak ediyor”. Fakat politik karikatürlerden çok insana ilişkin konuları çizmeyi daha çok seviyorum.

Karikatürcüler yanlışları, aksaklıkları dert eden  insanlar mıdır hep?

Dert eden insanlardır ki, gördükleri aksaklıkları, yanlışları karikatürlerine konu ediniyorlar. Sanatçı genlerinden gelen bir anlayıştır bu durum.

Bir karikatüriste sorulacak en absürt soruyu sorayım ; “Şaka yapmaktan hoşlanır mısın?”  Nelere gülersin?

Şaka yapmasını da yapılmasını kaiteli olmak koşuluyla da severim. Banal ve aşırıya kaçan şakaları sevmem.  Komik bulduğum, komik olan her şeye gülerim. Bu yaşantımdan kaynaklanan bir şey olabilir. Bir karikatür olabilir, sinema, tiyatro, hikaye veya romanlarda geçen olaylar. Bazı gazete haberlerini de tirajikomik buluyorum.

Türkiye’ye ne zaman demokrasi gelir sence?

Atatürk’ün gönlündeki Türkiye Cumhuriyeti, bir demokrasi ülkesiydi. Bunun için gerekli birçok devrimi, kısa yaşamı içinde peş peşe yapmıştır. Ancak Atatürk sonrası kimi iktidarların cumhuriyet ve demokrasiye yükledikleri anlamlar mutlak iktidar çağrıştırdı hep. Bu nedenle demokrasimiz hep sancılı dönemler yaşamıştır. Yaşadığımız günlerde de bu sürmektedir. İnsan bunca yaşanmışlıklara bakınca demokrasinin bizim ülkemize uğramayacağı endişesine kapılıyor. Beklemekle de geleceğini sanmıyorum.

 

Kaynak: Internet Movie Database, kameraarkasi.org, Hürriyet, penceremzh.blogspot.com, tersdergi.com, Karikatürcüler Derneği