Bu arada, söz konusu fiilden ve okunan metinden sâdece kazancıbaşılarının haberdâr olduğu, gûyâ eyleme katılan diğer öğrencilerin haberinin olmadığı da iddiâlar arasında.
Doğrudur, olabilir; çünkü, ilâhlar ve silâhlar dâimâ kurban ister!
İlâhlara kurban lâzım olduğu içindir ki: Darbeciler, gözlerini kırpmadan; kendi içlerindeki sivil ve askeri rahatlıkla “kurban” verdiği gibi, hiçbir şeyden haberi olmayan binlerce sivil ve askeri de “telef” etmekten hiçbir zaman çekinmemiştir.
Bu mayaları nedeniyle, alçak ve hâin FETÖ kalkışmasında:
*Bir kısım hâin inlerinden darbe yönetti ve bir kısım hâin "kurban" olarak sâhaya sürüldü.
*Hiçbir şeyden haberi olmayan binlerce er yıllarca hapse atılacak, ölecek ya da yaralanacak ve telefât listesinde yer alacak şekilde “telef” edildi.
Biz, bunları unutmadık ve unutmayacağız!
Bu nedenle; kaçak yemin töreninin içinde, kurban veyâ telef olmak üzere gözden çıkartılmış olan ve konudan habersiz teğmen ya da misâfir askerlerin olması, söz konusu yemîni operasyonel bir eylem olmaktan çıkartmamaktadır.
Cuntacılık oyununu “evcilik oyunu” gibi mâsum bir fiile dönüştürme çabaları, disiplin cezâsı ile ilgili karâr alınıncaya kadar hız kesmeden devâm etti; kaçakçıların geri dönüşlerini sağlayıncaya veyâ ümitlerini kesinceye kadar da devâm edecekler!
İyi iş vallaaaa…
Her türlü suçu işle, her türlü herzeyi ye, her türlü haltı karıştır..
Sonra:
*Olay mahalline Atatürk’ün hançer, kasatura, kılıç veyâ tabancasını bırak, kimliğini at ve üç beş saç telini düşür!
*Suçların üstüne Atatürk’ün paltosu, kabanı, ÜNİFORMASI veyâ ceketini ört!
*Suçları; Atatürk’ün tahtı, sandalyesi ve halısının altına süpür!
Ondan sonra, sen yattığın yerden kola içerek olup bitenleri seyrederken; kriminal uğraşsın, bütün Ülke ve Millet uğraşsın!
Bizi düşmanlardan bunlar koruyacaktı, bunlardan kim koruyacak yâhu?
Bu kaçıncı saldırı?
“Dosta Güven Ve Düşmâna Korku” Verdiği İddiâ Edilen ve bir zamanlar gerçekten öyle de olup "bir sevgili gibi hasretle yolları gözlenen" Bu Ordu: Yıllardır düşmâna accâyip güven huzur verirken; bağrından çıktığı Türk milleti ve dostlarına korku vermekte, onlarda dehşet yaşatmakta ve tedirginlik uyandırmaktadır.
Kurtuluş savaşı sonrası Cumhûriyet târihi boyunca sâdece bir kere (20 Temmuz-16 Ağustos / 1974, Kıbrıs Barış Harekâtı; sayın Necmettin Erbakan’ın başbakan olup olaya el koyması sâyesinde) düşmâna doğrultulan kılıçlar ve çevrilen namlular: En geç her on yılda bir; kurulmuş saat gibi, Pavlov'un köpekleri gibi, veyâ sıvı-katı-gaz madde kullanmış gibi histeri tutan ve "darbe koması"na girenler tarafından Millet’e çevrilmektedir.
Cumhûriyet (halkın kendini yönetecek olanı çoğunlukla seçme hakkını elinde bulundurması) ve demokrasi (Devletin nasıl yönetileceği konusunda halkın her ferdinin eşit güce sâhip olarak müzâkere etme ve karar verme mekanizması) bekçisi olan ordu, "ordu, Millet'ten büyüktür!" marşı eşliğinde:
*Millet’in kendini yönetme hakkını cebren elinden almakta, Millet’i istemediği bir istikâmete zorlamaktadır.
*Herkesin eşit oy hakkına sâhip olma prensibine dayalı olan karar mekanizmasını cebren bozup sepetin tamâmını kendi zehirli ürünü ile doldurmakta ve Millet’i yemeye zorlamaktadır.
Anadolu’nun Müslüman bağrından çıkan, fakat kaynağı ve muhtevâsı meçhul bir zehirin etkisinde kalan Müslüman vatan evlâtları:
*Daha önce “Allâh’ın kuluyuz!” ile başlayıp “Allâh’ın rasûlü Muhammed’in ümmetiyiz!” ile biten kelime-i şehâdet ile şehâdet getirirken, “…. askerleriyiz,… bekçileriyiz!” ile şehâdet getirmeye başlamakta,
*Mankurtlaştırılmak sûretiyle, Anadolu’ya düşmân edilmekte ve Türk milletinin üzerine sürülmektedir.
Ya da Türkler, "Her Türk asker doğar!" geniyle doğup seve seve askere gitmekte; ama, "bir virüs gibi rütbeleri ele geçirip" Türk askerini Türk milletinin üzerine sürecek olan birileri araya kaynak yapmaktadır.
Ancak, buna rağmen hâlâ subayların belinde bulunan “kılıç=seyf”; esâsında, herkesin bildiği bir gücü hatırlatıcı “sembolik önem ve işâret” taşımakta ve bu yüzden “büyüyünce, ben de darbeci olacağım!” maksadıyla göğe kaldırılmaktadır.
Konuyu disiplinsizlik meselesine indirgeyen saftirikler; konu disiplin meselesi değil, hâlâ anlamadınız mı?
Eylemciler; “Baş kaldırı / kazan kaldırma stajı”nı yaptıkları bu eylemde, “sembolik anlamda” ve “şimdilik” malzeme olarak kılıç bulabildikleri için kılıç çektiler..
Kılıçların namlusunu göğe kaldırmadılar, Millet’e çevirdiler!
Kılıçların namlusunu havaya diktiler, ama nâmûsunu da kirlettiler!
Yokluktan kılıç çektiler yâni!
Fırsatını bulduklarında bu Millet’e her türlü namluyu çekerler.. İş bu kadar basit!
Şâyet konuşabilecek durumda olsalardı, bu konuda vecîze niteliğinde ne derdi iki Türk büyüğü:
-Tank, top ve füze vaadı da biz mi çekmedik nazmiyeeh?
-Elimizde sâdece kılıç vardı, onun içün kılıç çektik netekim!
( D e v â m E d e c e k )
NOT:
*"Sanat, Hak ve halk içindir!" düstûruyla, elimiz ve dilimiz döndüğü kadar bir şeyler yazmaya çalışıyoruz.
*Bu nedenle, yazı ve şiirlere yönelik yorumlarınız biz yazarlar için çok değerli!
*Yüz yüze ve telefonla görüşmelerde veyâ gazetedeki yorum bölümünde yorumda bulunan dostlara çok teşekkür ederim!
İÇİMİZDEKİ FRAVUNLARIN TEMSİLCİLERİ ASLA UYUMUYORLAR. BİZ SADECE COK FAZLA İYİMSER VE AFFEDİCİ OLDUĞUMUZ İÇİN.ENSEMİZDE BOZA PİSİRMEYE DEVAM EDİYORLAR. ACİLEN BU AŞIRI İYİMSERLİĞE SON VERMELİYİZ AKSİ DURUMDA BU SEFER TANK NAMLULARINI HAVAYA KALDIRIR BU NESEPSİZLER.
Ordu ve Orduda görev yapan her asker; Türk ordusu ve Türk askeridir. Nokta
Sene 2025 olmuş artık doğruları açıkça kitabın ortasından söyleme zamanı ve sen bunu yapmışsın aziz kardeşim
33 yıllık hukukçu olarak söylüyorum: Hala darbe tehlikesi vardır. 103 amiral bildirisi 2021 de yapıldı şu an temyizde adamlar Berat ettiler Millet narkoz yemiş gibi kendine yapılan bu kalkışmayı takip bile etmedi..
Askeri öğrencilerin yarıya yakını o itleri destekliyor, sivil öğrencilerin ise çoğu, siyasilerin yarıya yakını, medyanın çoğu, vatandaşın yine yarıya yakını, ömrü disiplin ve hiyerarşik düzen içinde geçmiş şu anki brokraside kamudaki görevlilerin de muhtemelen çoğu, ayrıca o disiplin kurulunun da yarıya yakını bu itleri desteklediğine göre söz çoktan bitmiştir neşterin sırası çoktan gelmiş de geçmiştir, bu millet! pardon vatandaş kitlesi hayrı görmekten aciz, şerre müptela, hoşlarına gidiyor demekki, eşyanın tabiyatında da, hukukta da, törede de dinde de önce belanın defi gerekir,