Farkındaysanız; özellikle son 10 yıldır gazete, dergi, televizyon, internet haberlerinde; biyoteknoloji, yapay zeka robot, biyomühendislik, insansız hava aracı, sürücüsüz otomobil, bilişim teknolojisi, veri hırsızlığı, yapay organ üretimi, siber alem, bilindik bir çok meslek dalının ortadan kalkacağı ve yeni iş kollarının geçerlilik kazanacağına ilişkin – benzer yüzlerce, binlerce haber yer almakta.
Ramazan davulcusu (!) özetle bizlere – insanlığa; üzerimize hızla gelmekte olan (ya da yanı başımızdan hızla uzaklaşmakta olan) yeni bir dünyanın – yeni bir yaşam şeklinin vaktinin geldiğini, artık uyanmamız gerektiğini duyuruyor!
Öyle bir zaman dilimine şahitlik ediyoruz ki (seyrediyoruz da diyebiliriz) hemen her alanda, ‘sıradan’ insanlar olan bizlerin, algılamakta dahi güçlük çektiği gelişmeler, ardı ardına (ay, hafta, gün ve neredeyse saat aralığı ile) hayatımıza karışıyor, yaşamımıza etki ediyor – edecek.
Sorumlular (onlar her kimlerse) var olan ve birçoğu geçerliliğini yitirmiş (ya da kısa bir zaman sonra yitirecek) bilgilerimizi güncellemekte, insanları yeni dünyaya ayak uydurabilecek donanıma eriştirmekte zorluk çekiyorlar (aslına bakarsanız başaramıyorlar da)
Toparlayacak olursak;
Olay şu:
Bir devir kapanıyor, bir devrim yeşeriyor.
Soru şu:
Yeşeren devrimin meyveleri olgunlaştığında, gün, yeni dünya düzeninin kuralları ile başlayıp, yeni dünya düzeninin kuralları ile geceye eriştiğinde; biz kim – ne olacağız? (Çok uzak bir gelecekten söz etmiyorum. 2050 – 2100 gibi örneğin. Yani çocuklarımızın, torunlarımızın yaşayacağı tarihlerden bahsediyorum.)
Sorun şu:
Bu devrimin neticesinde, oluşan yeni dünya düzeninin kurallarına ayak uyduramayan, gelişmelerle birlikte işlevsiz kalan bireylere ya da toplumlara; ‘insanca yaşam hakkı’ tanınmayacağı öngörülmekte (belki de yaşam hakkı!).
Cevap şu:
Günümüzde, devletleri yönetenlerin (Hangi sistem içinde olursa olsun; Cumhuriyet, krallık, komünizm, faşizm vs.) öncelikli görevlerinden biri; vatandaşlarını medeniyetin gereklerini yerine getirebilecek, güncel donanıma sahip hale getirmektir.
Öyle ki; onlar da sahip oldukları bilgileri, geçerliliği olan bir işe – eyleme – olguya – üretime dönüştürebilsin; kendilerine, ülkelerine, insanlığa katkı sunabilsinler.
Ülkelerin varlıklarını koruyabilmeleri, bağımsızlıklarını sürdürebilmeleri, çağdaşlarına ayak uydurabilmeleri ancak bu şekilde mümkün olabilir. Geçmişe dönüp baktığımızda da bu hep böyle olmuştur.
Kişisel olarak, politik konularda yazmak benim alanım değil.
Lakin şu sıralar gündemde seçimler var. (Hep seçim hep seçim. Bıktık artık. Manava gidip meyveleri bu kadar çok karıştırıp seçecek olsanız; ‘Hop kardeşim, ne oluyor!’ derler)
Dolayısıyla, politik bir iki cümle kurmak zorunda hissediyorum kendimi ve bundan sonraki bölüm o şekilde ilerleyecek.
Politik konularda tespitim şu:
Seçim öncesi adaylar vaatlerini, projelerini sıralıyorlar. Şahsen ben de ilgiyle takip ediyorum. Hatta notlar alıyorum.
Aslında çoğu tanıdık bildik şeyler. Kulağa da hoş geliyorlar. Bu arada, adaylarımız farklı anlayışlarda olduklarını ifade etseler de; vaatler ve projeler, birbirlerine benzerler!
Örneğin birkaç tanesi şöyle:
‘Yoksullara yardım elini uzatacağız’, ‘Halkla beraber yöneteceğiz’ , ‘Ötekileştirmeyeceğiz’ , ‘Adam kayırmayacağız’ , ‘Şeffaf olacağız’ , ‘Rüşvet almayacağız’ , ‘İsraf etmeyeceğiz’ , ‘ Çocuk parkları yapacağız’ , ‘Bisiklet yolları yapacağız’ , ‘ Çeşmeler yapacağız’ , ‘Tramvay hattı kuracağız’ , ‘Otoparkları çoğaltacağız’, ‘Asfalt dökeceğiz’, ‘Öğrencilere ücretsiz paso vereceğiz’, ‘Aşevleri kuracağız’ , ‘Hastane yapacağız’, ‘ Çevreyi koruyacağız’ , ‘ Ağaç dikeceğiz’, ‘ Emlak vergilerini indireceğiz’ , ‘ Altgeçit, üstgeçit, tüp geçit inşa edeceğiz’
(Tabi ki hepsi bu türden değil. Arada dikkat çeken, farklı, heyecan veren bazı projeler de mevcut elbette.)
Politikacılara sözüm şu:
Günü kurtarmak, günlük ihtiyaçları gidermek ve şartları iyileştirmek için; bunlar ve bu türden şeyler güzel ve de gerekli olabilir. Hiçbirine itirazımız yok.
Bunlarla birlikte; gelişen, değişen ve dönüşen dünyada, insanları geleceğe hazırlayan, içinde bulunduğu yarışta ülkemizin mesafe almasını hızlandıracak türden vaat ve proje sayısının – ağırlığının da, en azından aynı oranda düşünülerek sunulması cazip olacaktır.
Biraz da ‘inovasyon’ şart yani!
Ben ‘beka’ meselesine bu açıdan bakıyorum.
Ha! ‘Kime oy vermen gerekir?’ meselesine gelince:
Sen bilirsin kardeşim. Onu da ben mi söyleyeceğim!
BİLGİ NOTU: ‘İnovasyon’ bilim ve teknolojinin, ekonomik ve toplumsal yarar sağlayacak şekilde yenilenmesi sürecidir. Yani inovasyon; üreticiliğin ticari ustalıkla birleştirilmesiyle, geleceği üretmekle ve sürdürülebilir karlı büyümeyi sağlamakla ilgilidir.