Güzel bir pazar günüdür…
İhsan bey erkenden,herkesten önce kalkar..
O güzel günü kaçırmamak,sabahının en erken saatinden,akşamının en geç saatine kadar yaşamak ister..
Salonun penceresini açar,içeriye dolan,sabahın temiz,üşütmeyen serin havasını içine çeker..
— Ohhh!..İşte ben hava diye buna derim..Gün bu,güneş bu!…Kaçırmamak lazım bu güzel günü…
Hala tembel tembel uyuyan ev ahalisine seslenir..
— Ey ahali!..Haydi kalkın artık!..Bu güzel günü kaçırmayın…Tertemiz bir hava,pırıl pırıl bir güneş sizi bekliyor…
Uykumu da almışım,iyice dinlenmişim,benden güçlüsü,benden mutlusu yok bugün!…
Heeey!..Ahalii!..Kime diyorum?..
Tembellik etmeyin,kalkın artık..Şu güzelim kuş seslerini kaçırmayın!…
Ağaçlar,çiçekler,böcekler,tabiat bizi çağırıyor…
Koşuşturan insanlar..Korna sesleri..Havlayan köpekler…
Pijamalarını dökünür,elbiselerini giyer..
— Meliiikeee!..Haydi karıcığım,kalk artık.Kahvaltıyı hazırla,ailece güzel bir kahvaltı yapalım…
Yok yok,ben bugün çok mutluyum,kahvaltıyı ben hazırlayayım…
Melikeee?..Esraaa?..Nurgüüül..Mehmeeet?..Haydi oğlum,haydi kızım,kalkın,bu muhteşem günü kaçırmayın!..
Bu güzel gün bize Tanrının hediyesi..Hediyeyi geri çevirmek olmaz…
Küçük kızı Esra gelir İhsan beyin…
O da erken kalkmıştır ama günün güzelliğinin tadını çıkarmak için değil,dışarı çıkıp sevgilisiyle buluşmak için..
Bir de asortik giyinmiştir ki,mini etek falan,insanın kızmaması için çok iyi gününde olması gerekir..
İhsan bey de bugün o günündedir..İyi gününde yani…
— Günaydın babacım..
— Günaydın güzel kızım…Nereye böyle sabahın erken saatinde süslenmişsin,püslenmişsin?..
— Arkadaşımla buluşacağım baba..
— Arkadaş?…Nasıl bir arkadaş bu?..
— Erkek arkadaşım baba..
— Kızım ben sana erkek arkadaş,merkek arkadaş istemem dememiş miydim?.
— Aman babaaa?..Hangi çağda yaşıyoruz?..
— Tamam kızım..Haklısın..Bu güzel günde kimsenin tadını kaçırmayayım..Sana güveniyorum…Eteğin biraz kısa değil mi sanki?..
— Aman babaaa?..
— Doğru söylüyorsun kızım..Haklısın..Namus insanın kafasının içindedir…Çık,eğlen,keyfine bak,bu güzel günün tadını çıkar…
İhsan beyin karısı Melike gelir..Elindeki kağıdı İhsan beye uzatır..
— Nedir bu Melike?
— Fatura,İhsan…
— Fatura?…Ne faturası??
— Elektrik faturası…Bugün son günü..
— Öyle mi?…Oooo…Çok değil mi bu?…
Neyse…Olsun…Madem yaktık,ödeyeceğiz…
Tamam..Hallederim..Hiç bişey bugün benim tadımı kaçıramaz..
Tertemiz bir hava..Pırıl pırıl bir güneş..Cıvıl cıvıl kuş sesleri..
Ihlamur kokuları..Ağaçlar,çiçekler,böcekler…
Havlayan sevimli köpekler…
Haydi güzel bir kahvaltı yapalım,sonra da gün kaçmadan ben çıkıp yürüyüş yapayım…
İhsan beyin büyük kızı Nurgül gelir..
— Nedir bu kızım?.
— Su faturası baba..
— Su faturası?…Oooo,bu ne???…
Olsun…Madem harcadık,ödeyeceğiz…
Haydi hep birlikte kahvaltı yapıp,birlikte yürüyüşe çıkalım..Bu güzel günün hakkını verelim..Kuş sesleri…
— Kirayı hallettin mi İhsan?
— Ne kirası Melike?…Haaa..Bugün kira günüüü…Doğru ya…Ben de diyorum niye benim cebimde bu kadar çok para var?…
Tamam..Kirayı da hallederim.Kuş sesleri..
Allah Allah,güneş nereye gitti?
— Güneş orda baba?..
— Doğru,ordaymış…
İhsan beyin oğlu Mehmet,elini açarak gelir..
— Ne oldu oğlum?
— Ayakkabı parası baba..
— Ne ayakkabısı oğlum?..
— Spor ayakkabı baba..Dün söyledim ya sana..Bugün vereceğini söylemiştin..
— Doğru ya..Bugün vereceğimi söylemiştim…
İhsan bey elini cebine atar,oğluna söz verdiği ayakkabı parasını çıkarır verir..
— Bağcık almayacağım baba,ayakkabı alacağım..
— Oğlum nasıl bir ayakkabı bu?..
Al bakalım..Hepsi bu..Daha elektrik faturası,su faturası,kira,geriye bişey kalmıyo…
Hava da bugün ne kadar sıkıntılı…
Şu köpek de sabahtan beri hav hav hav hav hav…
Yok mudur bunun bi sahibi?..
— Bana da para ver İhsan,bugün misafir gelecek,alışverişe çıkacağım..
— Ne kadar istiyorsun?
— Beşyüz ver işte,anca..
— Yuh!..Al bakalım…Yağmur mu başladı??
— Ne yağmuru baba.Hava günlük güneşlik..
— Şu şehrin gürültüsü de…
Korna sesleri bir yandan,düt düt düt düt düt..
Biyandan köpekler,hav hav hav hav hav..
Kuşlar biyandan,cik cik cik cik cik …
Sen nereye gidiyorsun kızım?..
O kıyafet ne öyle,çıplaklar kampına mı gidiyorsun??..
Git üzerine doğru dürüst bişeyler giy,böyle çıkamazsın sokağa..
— Ama baba?..
— Başlatma şimdi babandan?..Hadi hadiii,git üzerini değiştir bakayım…
Hani Kahvaltı Melike?…
Bi sabah kalktığımda da kahvaltıyı hazır göreyim yahu…
İstemiyorum!..Kahvaltı yapmayacağım!..Ben gidiyorum..
— Nereye İhsan?
— Nereye olacak,yatmaya…Akşama kadar yatacağım,hiç kalkmayacağım…
Kalkacaksın,dışarı çıkacaksın da ne olacak?..
Ne var dışarda?..Hiçbişey yok dışarda..
Hava kirliliği,gürültü,kediler,köpekler,kuş sesleri..
Hele şu kuş seslerine sinir oluyorum..Cır cır cır cır,cik cik cik cik…Ne ötüyorsunuz?..Derdiniz ne?…
Ötmeyin kardeşim..Sizin yüzünüzden doğru dürüst uyku uyuyamıyoruz….
— Nooldu şimdi babama?.
— Bilmem..Sabah kalktığında çok mutluydu..
— Kuş sesleri yüzündendir..Kuş sesleri sinirini bozdu..Bazan gün oluyo ben de çok rahatsız oluyorum kuş seslerinden..
— Hepsi de bizim bahçeye dadandı..Şu kuşları kovmak lazım burdan..
— Doğru söylüyorsun,kuş sesleri yüzünden ne huzur kaldı ne bişey…Oğlum git şu kuşları kovala bahçeden..
— Tamam anne….