KUŞATMA

KUŞATMA

İnsanoğlu var oluşundan günümüze kadar iradesi dahilinde kendini belli inançlara, düşüncelere, zihniyetlere ve sosyal iklimlere konumlandırmış bulunmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak tüm hayat serüvenini bir mücadele ve savaş halinde sürdürmektedir. En genel manada bu mücadelenin tarafları, Hak ve Batıl olarak ortaya çıkmaktadır. Ekonomik ve siyasi savaşlar gibi tüm mücadeleler bu iki kutbun alt bileşenleri olarak temayüz etmektedir. Her iki ana eksen içerisinde de rekabet, ön alma ve hakimiyet kurma sevdası vardır. Bu bazen zirvelere ulaşmakta ve ölümüne acımasız bir mücadeleye dönüşebilmektedir. Hak ekseni içerisinde de mücadele vardır, Batıl ekseni içerisinde de mücadele ve savaş vardır. Gelinen nokta itibari ile Hak eksenindeki savaşlar bir yarış olmaktan çıkmış, çeşitli şekillere kadar dönüşüm gösterebilmiş ve ihanet boyutlarına kadar ulaşabilmiştir. Batıl eksendeki tüm savaşlar ise zaten vahşi bir savaş hükmündedir. Her ne olursa olsun tüm savaşların anası Hak ve Batıl savaşlarıdır. Bu değişmez bir kuraldır.

İki ana eksen içerisindeki insanları da en genel manada üç gruba ayırabiliriz. Müslümanlar, kafirler ve münafıklar. Net duruş göstermeyen ve ortalarda dolaşanları da bu sınıflandırmaların içerisinde görmeliyiz. Yanı vaziyete göre ve menfaat durumuna göre şekil alan ve kah Hak tarafında kah Batıl tarafında bulunan bir Araf ehli vardır. Kafirler, Allah’ın hükmünü ve fıtrat kanunlarını inkar eder, Müslümanlar ise tasdik eder. Kafir milletin inanç yönünden çok sayıda alt gruplara ayrıldığını herkes bilmektedir. Aynı şekilde Müslümanların da çok sayıda alt grupları vardır. Müslümanların üst kimliği ümmet ile çevrelenmiştir. Ümmet kapsamı içerisinde çok sayıda mezhep, tarikat, cemaat, camia ve vakıf gibi alt bileşenler söz konusudur. Bu alt bileşenler Kur’ana ve Sünnete uygun davranış gösterdiğinde büyük başarılar kazanmışlardır. Mesela Osmanlı İmparatorluğunun yüzyıllara hükmeden başarısının temelinde, hizmet alanında (Hak rızası gayesi güden) ileri derecede vakıf medeniyeti kurması yatmaktadır.

Hak ekseninin yegane gayesi, Hak rızasını kazanmak, İlayi Kelimetullah davası gütmek ve tevhid sancağını Kürrei Arzın her köşesine dikmektir. Batıl eksenin gayesi ise bunun tam tersini gerçekleştirmek ve şeytani zihniyetleri her alanda egemen kılmaktır. Tarihin her döneminde ve günümüzde şeytanın askerleri iş başındadır. Şimdi savaşın seyri günümüzde daha da şiddetli hale gelmiştir. Şeytani düzenlerini kuran Batı dünyası yeryüzünde fitne ve bozgunculukta sınır tanımamaya başlamıştır. Devletler, toplumlar, şehirler, aileler, insanlar, kadınlar ve çocuklar; vahşetlerden, batıl zulmetten, kin ve nefretten ve zalimliğin şiddetinden ölüm ile burun buruna gelmiştir. Ne olduğunu bilmedikleri karanlık savaşlar onları bir anda felaketlere doğru sürüklemektedir. Tüm batılın ve batıl grupların tamamında kadim olan ve katmerleşmiş olan şeytani emeller vardır.

“Gerçek şu ki, onlar hileli düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah Katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır.” (İbrahim Suresi 46. Ayet)

Zalim, emperyalist ve sömürgen dünya, vahşi ve iğrenç yüzünü hemen her gün göstermektedir. Saf ve temiz insanların huzuru ve düzeni egemen güçler tarafından kirli emeller için bozulmaktadır. Vicdansız ve merhametsiz zorba güçler insanları vatanından ayırmakta, öz yurdundan koparmaktadır. Hiç bir günahı olmayan insanlara acımasız ve zalimce davranılmaktadır. Mazlumların neleri varsa ellerinden alınmaktadır ve toprakları yağmalanmaktadır. Onurları, haysiyetleri ve şerefleri dahi ayaklar altına alınmaktadır. İstikballeri ve gelecekleri çalınmakta ve aileler paramparça edilmektedir. Analar, babalar ve çocuklar birbirinden koparılmaktadır. Ne kadar insan hakkı varsa hepsi ihlal edilmektedir. Batıl eksende bütün kötülükler meşru sayılmaktadır. Çaresiz bir şekilde meçhul bir yolculuğa revan olan insan görüntüleri insanlığın bittiğini göstermektedir. Batı ve Batıl, vahşi, kirli ve karanlık yüzünü göstermek için gece gündüz çalışmaktadır. Su uyur düşman uyumaz…

“Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları takdir edilen bir zaman kadar erteliyor.” (Nahl Suresi 61. Ayet)

Batı ve Batıl insanlık tarihi boyunca hep mağlup olmuştur. Onlar meydanlarda hep kaybettiler. Her ne yaptılarsa İslam’ın nurunu ve iman hakikatlerini yok edemediler. Sinelerde olan manevi iklimi değiştiremediler. Kuduruk olmalarının temelinde başarısızlık vardır. Bu nedenle format değiştirdiler. Bu kez kaleyi içten fethetmenin hesaplarını yapmaya başladılar. Eskiden savaşlar meydanlarda yapılırdı. Düşmanlar da belli idi dostlar da belli idi. İç düşman tehlikesi yoktu. İçten kuşatma yoktu. Mertçe savaşmak vardı. Lakin günümüzdeki savaşların seyri çok değişti. Mertlik bozuldu. İç düşmanla da savaşma mecburiyeti hasıl oldu. Lakin kalleşliği karakter edinen iç düşmanı tanımak da zorlaştı. Menfaat uğruna her şey satılır oldu. Algı savaşları, biyolojik savaşlar, virüs savaşları, gıda savaşları, psikolojik savaşlar, şantajlar ve ekonomik yaptırımlar iç düşman sayesinde etkili olmaya başladı. Lanetli her yöntem denenmeye başlandı. Ayrıca mistik savaşlar hız kazandı. Kıyamet senaryoları çarşı pazarda alıcı bulmamaya başladı. Sözde mehdiyetçilere, adanmışlara, yükselmişlere, istismarcılara, kehanetçilere gün doğdu. Aklını, beynini, kalbini ve her şeyini zatlara, sahtekarlara ve istihbarat kuruluşlarına satanlar peyda oldu. Kölelere, sapıklara, sapkınlara, hayasızlara ve edepsizlere yeni alanlar açılmış oldu. Kirli pazarlıklar alenen yapılır oldu. Yani çok boyutlu ve çok büyük yeni bir savaşın içerisine girmiş olduk. Batı ve Batıl dünya şimdi yeniden bir KUŞATMA sevdasına kapıldı. Her yerde yığınak yapılmaktadır. Hazırlıklar son sürat devam etmektedir. Haçlı ve Siyonist seferler için; dış düşman cephesine artık derin bir gaflete bulaşan iç düşman cephesi de dahil oldu. Batıla sığıntılık edenler de bu cephenin baş aktörleri arasına girdi. Tüm darbeci zihniyetler aktif bir şekilde bu kirli savaşın bir parçası olmaya başladı.

“Onlar böyle bir tuzak kurdular, biz de kendileri farkında olmadan onların planlarını altüst ettik.” (Neml Suresi 50. Ayet)

Ümmeti kuşatmaya çalışan harici düşman cephesi ile aynı frekansta hareket etmeye başlayan gayrı milli dahili düşman cephesi, en büyük tehlike olarak ortaya çıkmış bulunmaktadır. Çünkü bu vahim durum birliği ve beraberliği bozmaktadır. En yakınlarda olanların bile dış düşman şebekeleri ile hemhal olması çok acı veren bir gerçeklik olarak ortada durmaktadır. Siyaset üstü mülahazaların ve hassasiyetlerin dahi artık bir fayda vermemesi en büyük tehlikedir. 15 Temmuzda denenen iç ve dış işgal hareketinin boşa çıkarılması sonrasında yeni oyunların oynanabileceği her zaman ihtimal dahilindedir. Kadim vakıf medeniyetinin unsurlarına saldırıların artması, kuşak sapkınlıklarının dayatılmaya çalışılması, ahlaki değerlere saldırıların artması, azgın laikliğin tekrar hortlatılmak istenmesi, küresel finans oyunlarının yoğunlaşması, kasten yapılan ticari faaliyetlerin varlığı, üretmeyenlerin, zamcıların, faizcilerin ve dövizcilerin yoğun faaliyetleri, sınırlardaki yığınaklar, devlet işleyiş yapısının içeriden tehdit edilmesi, yalanların bile olağanlaşarak işe yaradığı bir dönemin var olması, terör odaklarının meşrulaştırılmaya başlanması, benzemez zannedilenlerin beraber iş tutması, din ve vatan hainlerinin masumlaştırılmaya çalışılması, yabancı misyonların müstemleke memleket özlemlerinin devam etmesi, her alanda kaotik algıların üretilmesi akla ziyan bir durumdur. Yeni asrın düzeni kurulurken küreselcilerle hareket etmeye çalışanların da bu karanlık koroya katılmış olması üzüntülere üzüntü katmaktadır. Herkes aynı gemide olduğu halde bu gemiye içten bir sabotajın düzenlenmesine çalışılması hiç kimsenin yararına olmamasına rağmen siyaset üstü alanları temsil eden böyle bir geminin su alması KUŞATMANIN hangi boyutlara ulaştığını göstermektedir.

“Onlar hileye başvurdular, Allah da onların tuzağını boşa çıkardı. Allah hileleri boşa çıkaranların en hayırlısıdır.” (Ali İmran Suresi 54. Ayet)

Turnusol kâğıdı safları netleştirir. Kimin kim olduğunu ortaya koyar. Kimin kiminle beraber olduğunu açığa çıkarır. Kimin kiminle dostluklar kurduğuna şahitlik eder. Kimlerin kimlerle gaye birliği yaptığını resmeder. Hak ve Batıl savaşında kimlerin bir akıl tutulmasına kapıldığını ortaya koyar. Zaten görevli melekler de her şeyi kayıt altına almaktadır. Batıl eksen ve iç dinamikleri istedikleri kadar bir havaya girmiş olsunlar bu kez de mağlup olacaklardır. NE YAPSALAR BOŞ. Milli ve manevi bütünlüğümüzü zedeleyen her ne varsa hepsi başarısız olacaktır. Dahili ve harici bedbahtlar sukutu hayale uğrayacaktır. Çünkü “Kaderin üstünde bir kader vardır.” Dış düşmanı temsil eden kutsanmış güçlülere ve dahili gafillere rağmen zafer yine de ümmetin ve milletin olacaktır. Yeni asır Müslümanların asrı olacaktır. “Hak geldi, batıl zail oldu”…

Ali Dama

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.