Sokaklarda yaşanan ve büyük tepki ile çekişmelere neden olan olaylar; daha çok, ana özne olarak zavallı imajı verilen kedi ve köpek gibi hayvanlar üzerinden gündemi meşgûl ediyor.
Esâsında, aşağıda îzâh etmeye çalışacağım şekilde; sokak olayları, çok daha geniş alana sâhip “OLAY MAHALLİ” ile daha fazla sayıda “ÖZNE” ve “NESNE” ihtivâ ediyor!
O nedenle; olaya, sokak hayvanları değil de “sokak sâkinleri” terimi üzerinden daha geniş çerçeveden yaklaşmak gerekiyor.
Olay mahallinin “saha genişliği”, olayları “plânlayan özneler” vebu olaylarda “kullanılan nesneler”e topluca bakıldığında, en doğru tâbir şu olmalı: Mahalle ve Sokak Sâkinleri!
Mahalle ve sokaklar, gözüne kestirdiğine saldıran ve geri dönüşü olmayacak şekilde hasarlara ve yok oluşlara sebep olan “örgütlü ve başıboş sâkinler”den geçilmiyor.
Söz konusu sâkinlerin bâzıları dört ayaklı iken, bâzıları da iki ayaklı!
Yarattıkları olaylarla: İnsanlarda endişe, korku, travma, yaralanma ve ölüme; şehir, doğa ve medeniyette kargaşa, kaos, yağma, talan ve yıkıma sebep oluyor.
En başıboşu, en saldırganı, en acımasız ve merhametsizi, en yırtıcı ve vahşîsi, en zapt edilemezi, en lâftan ve sözden anlamayanı ve sâkinlikle uzaktan yakından hiçbir alâkası olmayanı ise: Bugünlerde meşhûr olan dört ayaklılar değil, iki ayaklı olanlar!
Ne olup bitiyorsa, aslında bütün bu olaylara iki ayaklı mahalle ve sokak sâkinlerineden oluyor!
Hem iki hem de dört ayaklı mahalle ve sokak sâkinleri: “Kart hâmili yakînimdir!” diyen “ulusal ve uluslararası nitelikte ve örgütlü hareket eden iki ayaklı hak savunucuları”nın himâyesi altında ve her türlü yöntem, malzeme, âlet ve edevâtı kullanmak sûretiyle; hiçbir şeyden çekinmeden, fütursuzca ve istikrarlı şekilde eylemlerine devâm ediyorlar.
Tek başına saldırmaya cesâret edebildikleri yerde tek başına saldırsalar da genel olarak çeteleştikleri ve çeteleşmiş sürü hâlinde hareket ettikleri görülmektedir.
İşi, Cumhurbaşkanı’nı bile ölümle tehdît etme boyutuna taşıyanlar var!
Bütün bunlara karşılık Devlet’in, bu sâkinlerle mücâdele konusunda; göstermesi gereken nitelikte ve miktarda performans, dinamizm, hassâsiyet ve dirâyet gösterdiği söylenemez!
Devlet’in bu konudaki mücâdele boyutuna “burnu sürtülecek hedef kitle” açısından bakıldığında; sürüdeki en zayıf ve zarârı en düşük olan “nesne niteliğindeki sâkinler”e odaklandığı, işi plânlayan ve örgütleyen “özne niteliğindeki sâkinler”e el atmadığı ya da atamadığı görülüyor.
Bu yüzden, söz konusu mücâdelede; hem mantıksal yaklaşım açısından hatâlı ve bütünü kapsamaktan uzak hem de miktâr açısından eksik ve yetersiz!
Devlet, soruna çözüm üretmek amacıyla ne zaman “sokak hayvanı” sözü ile bir cümleye başlayacak olsa, çeteleştiği açıkça görülen hayvansever şahıs ve örgütler; arka ve ön fonda ağlamaklı ve mazlum görünüşlü, sakat, aç ve bîilâç hayvan görüntüleri olan pankartlar ve resimler ile videolar eşliğinde yaygarayı basıyorlar:
-“Benim de cânım var!, beni de doğa yarattı!, benim de yaşama hakkım var!, benden ne istiyorsun?, bir dilim ekmeği çok mu gördün?, ya itlâf edilen sizin çocuğunuz olsaydı?”
Hayvanların sağlık, barınma, üreme ve yaşama hakkına bu kadar önem veren söz konusu hayvanseverler:
*Rahimlerde, kuvözlerde, çöp konteynerlerinde, câmî bahçelerinde, .. kasten öldürülen bebekler,
*Terör devletleri ve sokak hayvanları tarafından vücûdunun muhtelif yerleri parçalanarak ağır yaralanan ve ölen çocuklar, gençler ve yetişkinler
İçin, nedense tek kelime etmiyorlar.
Yoksa:
*Bir insan cânının bir kedi köpek cânı kadar değeri mi yoktur?
*Heder olan kaç insanın cânı bir köpeğin cânına eşdeğerdir ki; iki kelâm etmek için, o eşdeğer eşiğe ulaşmasını mı beklemektedirler?
Kendi amaçlarına yönelik çıkarttıkları yaygarada bir hayli de etkili oluyorlardı.
Ama sanırım, toplumsal baskı daha baskın hâle geldi ve sokak hayvanları ile ilgili basit usul de olsa bir düzenleme yapıldı.
Bu yüzden, henüz iş işten geçmemişken ve gündem tâze iken: Sâdece sokak hayvanlarına değil de cemî cümle mahalle ve sokak sâkinlerine yönelik olarak ULUSAL VE ULUSLARARASI GEÇERLİLİĞİ OLAN YASAL BİR DÜZENLEME yapılmalı ve bu yasa uluslararası iş birliği içinde uygulanmalıdır.
Peki:
*Mahalle neresi ve sokak neresidir?
*“Alayına birden” tedbîr alınması gereken cemî cümle mahalle ve sokak sâkinleri kimlerdir?
Bu konuya da bir sonraki yazıda göz atalım isterseniz!
( D e v â m E d e c e k )
NOT:
*"Sanat, hak ve halk içindir!" düstûruyla, elimiz ve dilimiz döndüğü kadar bir şeyler yazmaya çalışıyoruz.
*Bu nedenle, yazı ve şiirlere yönelik yorumlarınız biz yazarlar için çok değerli!
*Yüz yüze ve telefonla görüşmelerde veyâ gazetedeki yorum bölümünde yorumda bulunan dostlara çok teşekkür ederim!
Sanat, hak ve halk içindir!" düstûruyla, elimiz ve dilimiz döndüğü kadar bir şeyler yazmaya çalışıyoruz'' ÇOK DOĞRU HER BİR SANATÇIDA KENDİ İDEOLOJİSİNE GÖRE sanat yapıyor ve bunun arkasına sığınıyor, sonrada bizler sanatçıyız diye şuan ve geçmişte olan sözde TV dizileri gibi buna neden dur diyen olmuyor ama çokça yazılıp eleştirtiliyor.
Ben söyle anladım,meseleyi: İT İTİ ISIRMAZ.ISSIRSADA ACITMAZ
hayvan sevgisiyle yetiştirilen çocuklar topluma çok daha yararlı bireyler oluyormuş, aslında bu sorunun çözümü yine kendi yarattığımız kaosun içinde saklı, bir de kırsal yaşamın tekrar canlandırılması için ulusal manşetli projeler ortaya konulabilse,
Sokak hayvanlarının itlaf edilmemeli. Yaşanması istenmeseydi yaratılmazdı.