Mazi ve bir yazı

Elimde fotoğraf makinesi, kapatılmış Pendik sokaklarında ve karmakarışık duygular içinde geziniyorum. Bedenim 2021’de olsa da 30 yıl öncesini arıyorum sokaklarda. Erzurum’dan göç edeli beş yıl geride kalmış ve takvim 1991’de. Evliliğim henüz dört yaşında olmasına rağmen iki çocuk babasıyım ve üç numara yolda. Bir yandan eşime karşı sorumluluklarım, diğer yandan dünyaya gelmiş ve gelecek evlatlarımın geleceğini kurma düşüncesi zihnimi yordukça yoruyor.
Üniversiteden ayrılmışım, iş dünyasıyla hiç alakam olmamış. Hayatım okumakla geçmiş. Bir şeyler yapmalıyım ama ne???
Bir tanıdığım atari salonuna bakacak birine ihtiyaçlarının olduğunu söylüyor ve bana teklif ediyor. Ne olduğunu bilmediğimi söylesem de kısa sürede öğrenirsin diyerek ikna ediyor. Ve ertesi gün kendimi Pendik çarşıda bir atari salonunun kasasında buluyorum. İşim atari oynamak isteyen çocuklara jeton vermek. Sorunsuz çalışıyorum.
Bir gün iş yerine daha sonradan ortakları olduğunu öğrendiğim Pendik Gazetesi’nin sahibi Erol Bey geliyor. Çocuklar oyunlarını oynarken biz de sohbet ediyoruz. Bir iki sohbet sonrasında Erol Bey, şayet istersem atari işinden daha iyi bir iş yapabileceğimi belirterek gazetede çalışabileceğimi söylüyor.
Gazetecilik, çocukluğumda büyüdüğümde ne olmak istersin diye soranlara pilotluktan sonra verdiğim ikinci cevap. Ne var ki, teklif edilen iş reklamcılık. Reklamcılık ise hiç tanımadığın insanlara, kurumlara gidip satış yapmanı gerektiriyor. Kısacası hiç benim işim değil. Ne var ki, Erol Bey ısrarcı davranıyor ve Pendik’e bir rehber hazırlamak üzere ekip oluşturduğunu söyleyerek benim de o ekip içinde yer almamın ekonomik açıdan bana oldukça faydalı olacağını söylüyor. Saha çalışmasına başlamadan önce iyi bir eğitim alacağımızı, bu eğitimin bizi geliştireceğini söylediği halde yine çekingen davrandığımı görünce; “Gel eğitimlere katıl, eğer olmazsa atari salonuna geri dönersin” diyerek beni rahatlatıyor.
Dediği gibi yapıyorum ve eğitimlere katılmak üzere gazeteye gidiyorum. Kalabalık bir ekip halinde eğitimlere katılıyoruz. Kısa sürede üzerimdeki çekingenlik kayboluyor ve Pendik Rehberi için iyi bir saha çalışması yapıyoruz. İşler düşündüğümüzden daha iyi gidiyor ve Pendik’e güzel bir ürün hediye ediyoruz.
Böylece yeni bir meslek üzerine hayatım şekilleniyor ve çocukluğumun hayali tam istediğim kıvamda olmasa da gerçekleşmiş oluyor.
Evet, şimdi Pendik sokakları salgın nedeniyle bomboş. Zihnimde mesleğe ilk başladığım günler, geride bıraktığım 30 yıl. Özlüyorum, ekip arkadaşlarımı, eğitildiğim ve daha sonra eğittiğim insanları. O gün beğenmediğimiz memleket meğer ne kadar kıymetliymiş. Güzel geçmiş bir iş gününün sonunda ekip arkadaşlarımızla kahve içmeye gittiğimiz Lale Çay Bahçesi, gazetemizin hemen altındaki sinema salonu. Ekip halinde iş yerinde yaptığımız mantı muhabbetleri. Ne kadar güzelmiş her şey.
Derken anıların arasından sıyrılıp yine günümüze geliyorum. Yedi çocuk büyümüş, ben yaşlanmışım. Erol Bey, yine gazetesinin ofisinde projeler hazırlıyor.
Sonuç: İyi ki varsın Pendik, iyi ki varsınız bu sokaklarda vakit geçirdiğim insanlar, iyi ki varsın Erol Bey…

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.