6 yaşında bir kız çocuğunun cinsel istismara uğraması olayı ile her türlü çocuk istismarının önlenmesine ilişkin araştırma komisyonu kurulması, TBMM Genel Kurulunda kabul edildi.
TBMM Genel Kurulu’nda, bugün; İsmailağa cemaatine bağlı Hiranur Vakfı kurucularından Yusuf Ziya Gümüşel’in kızını 6 yaşındayken Kadir İstekli ile evlendirdiğinin yıllar sonra ortaya çıkmasının ardından, her türlü çocuk istismarının engellenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilen araştırma önergesi görüşüldü.
İYİ Parti Grubu adına söz alan Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz, Türkiye’de çocuk ihmali ve istismarı vakalarında artışın en önemli nedeninin son yıllarda giderek yaygınlaşan yoksulluk ve ekonomik kriz olduğunu savundu.
Çocukların istismardan korunması için önleyici ve koruyucu yaklaşıma sahip, etkili, çocuk odaklı, hak temelli, bütüncül bir çocuk koruma sistemi ve sistemi denetleyecek bağımsız bir izleme mekanizmasının etkin şekilde kurulmasını öneren Filiz,
“Çocuk istismarında çaresizliğimiz, içinde bulunduğumuz tablonun korkunçluğundan ve bu çok boyutlu kocaman sorunun nasıl çözüleceği konusunda somut çözüm bulunmamasından kaynaklanıyor.” ifadelerini kullandı.
İYİ Parti Aksaray Milletvekili Ayhan Erel, istismarın büyük ölçüde gerçekleştiği yurtlar ve kurumların “iktidar eliyle korunduğu ve pek çok istismar olayının üzerinin kapatıldığı” endişesinin toplumda yaygın olduğunu ileri sürdü.
Erel, “Çocuklarımız gerektiği şekilde korunmadığı gibi failler de yeterli cezalarla karşı karşıya kalmamaktadır.
Bu durum toplumda infiale yol açmakta, devletin söz konusu kurum ve yurtları yeterince denetlemediği pek çok raporunda sıklıkla dile getirilmektedir.
Yüce Meclis bu konuda öncü olmalı ve üzerine düşen sorumluluğu getirmelidir.” dedi.
MHP Eskişehir Milletvekili Metin Nurullah Sazak, 6 yaşındaki çocuğun istismar edildiği iddialarına ilişkin, “Türkiye Cumhuriyeti, devlet geleneği ve ortak hafızasıyla kökleri mazide olan atidir. Bugün, bu necip milletin TBMM’sinde, kabileden dönme uydu devletler gibi ‘çocuk istismarı’ başlığı altında halen bu konuları konuşup düzenlemelerin eksikliğinden bahsediyor olmamız, çok büyük eksik, geçmişimize yapılan haksızlıktır.” değerlendirmesinde bulundu.
Yetişmekte olan nesil için en büyük tehlikelerden biri olan filtresiz sosyal medya ve dijitalleşen dünyaya karşı ciddi çalışmalar yapılması gerektiğini vurgulayan Sazak,
“Bu bağlamda hem fiziksel hem ruhsal hem de toplumsal gerçeklerin sınırları milli ve kültürel değerlere uygun olarak net çizilmelidir.
Her türlü bireyin kolayca erişebilir içerik ürettiği, kültürlerin dijital potalarda eritilerek yine tekdüze değersizleştirilmiş değerlerle oluşturulan tek tip insan modeli, çocuklarımızın ve gençlerimizin ruhlarına yapılan en büyük istismardır.
Bu oyun, bizim binlerce yıldır oluşturduğumuz aile, çevre ve değerler kavramlarını yıkma yolunda atılan ilk düğümdür.” diye konuştu.
MHP’li Sazak, bölücü terör örgütü PKK ve türevlerinin, yıllardır çocukları toplumlarına kinlendirerek dağlara kaçırdığını, istismarın her türlüsüne ve çaresizliğe maruz bırakarak sapkın emelleri uğruna değersizce katledilmelerine sebep olduğunu belirtti.
Sazak, “Mağaralarda çocukluğu, insanlığı, kadınlığı, anneliği elinden alınan çocuklar, tasmayı tutan güçlerin ters algısıyla basında ‘özgürlük savaşçısı’ olarak resimlendirilmiştir.” dedi.
AKP Tokat Milletvekili Mustafa Arslan, iddiaları hiçbir vicdanın kabul etmeyeceğini belirtti.
Olayın yargıya intikal ettiğini, atılı eylemin tüm boyutlarıyla değerlendirileceğini ve yargının kararını vereceğini dile getiren Arslan, mağdurenin 4 Aralık 2020’de 6 yaşındaki çocuğuyla birlikte Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına ait kadın konukevinde kalmaya başladığını, eşinin kendisi ve çocuğu hakkında kayıp ilanı vermesi ve can güvenliği riski bulunması nedeniyle 8 Aralık 2020’de başka bir ilde bulunan kuruluşa naklinin sağlandığını anlattı.
Arslan, mağdurenin hiçbir gelirinin bulunmaması dikkate alınarak, Kadın Konukevleri Yönetmeliği gereğince ekonomik olarak desteklendiğini söyledi.
Çocuğu için aşı takvimi oluşturulduğunu ve özel bir anaokuluna kaydının yapıldığını; eğitim sürecinin desteklendiğini söyleyen Arslan, mağdurenin de okuma yazma kursuna yönlendirildiğini, ilkokul diplomasını açık öğretim üzerinden almasının sağlandığını, meslek edindirme kursuna yönlendirildiğini ve aşçılık sertifikası alarak istihdama katılımının sağlandığını aktardı.
Arslan, 30 Ocak 2023’te gerçekleşecek duruşmaya, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı avukatlarının müdahil olarak katılım sağlayacağını bildirerek, mağdura psikososyal ve hukuki destekler başta olmak üzere her türlü sosyal hizmet desteklerinin sunulmaya devam edeceğini söyledi.
Çocuk istismarı ve aileye karşı suçların önlenmesi için her türlü yasal düzenleme ve idari tedbirlerin alındığını dile getiren Arslan, “Bütün bunlara rağmen kesinlikle tasvip etmediğimiz hadiseler meydana gelmiştir; bunlar çok üzücüdür.
İnşallah, kurulacak araştırma komisyonumuz olayları tüm yönleriyle inceler, bundan sonra alınacak tedbirlerle ilgili Genel Kurula ve Gazi Meclisimize ışık tutacak önerilerde bulunur.” ifadelerini kullandı.
– “PKK’ya ‘dur’ diyemeyen HDP’yi eleştiriyoruz”
AKP Bolu Milletvekili Arzu Aydın’ın konuşması sırasında, HDP milletvekilleri sözlü sataşmada bulundu. Bunun üzerine HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş ile AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan arasında tartışma yaşandı.
Yapılan görüşmelerin ardından, komisyon kurulması kabul edildi; tüm siyasi partiler olumlu yönde oy kullandı. 19 üyeden oluşacak komisyonun çalışma süresi 3 ay olacak ve gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilecek.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Çocuk istismarını bütün boyutlarıyla ele alacak araştırma komisyonu, TBMM’de oy birliğiyle tüm partilerin katılımıyla kuruldu. Hayırlı olsun.
Çocuklarımıza güven ve huzur dolu bir dünya kurmak, hepimiz için ortak ve hayati bir sorumluluktur.” ifadelerini kullandı.
CHP Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer, önerge üzerine şunları belirtti:
Her seferinde genel başkanınızdan bakanlara, milletvekillerinden yandaş gazetelerinize kadar, bu tür istismar vakaları duyulduğunda ‘münferit’ deyip olayı geçiştirmeye çalıştınız.
Sivil toplum kuruluşlarının verilerine göre Türkiye çocuk istismarının en sık görüldüğü üçüncü ülke konumunda. Türkiye Psikiyatri Derneği yaptığı araştırmada, ülkemizde istismara uğramış çocuk oranını yüzde 33 olarak tespit etti. Dolayısıyla bu meselenin, sizin deyiminizle ‘münferit’ bir vaka olmadığının da altını özellikle çizmek gerektiğini düşünüyorum.
Gaziantep’te yine böyle bir yapının içinde kalmış 5 ve 6 yaşındaki kız çocukları cinsel istismara uğradı. Adıyaman’da yine sözde bir derneğin Erkek Öğrenci Yurdu’nda 9 ve 10 yaşlarındaki iki çocuk istismar edildi.
Erzurum’da sözde bir vakıfta, yine iki erkek çocuk cinsel istismara maruz kaldı.
İzmir’de yine sözde bir vakfın Çocuk Yurdu’nda, 9 ila 12 yaş arasındaki yedi çocuk istismar edildi.
İstanbul’da bir başka sözde derneğin kursunda yatılı kalan çocuklar istismar edildi. Böyle uzuyor gidiyor. Ve bunlar maalesef, içim acıyarak söylüyorum, buzdağının görünen yüzü. Daha bugün bile bilmediğimiz yerlerde çocuklar istismara uğruyor. Peki, bunlara münferit vakalar diyebilir misiniz?
Bu yapıların elindeki çocuklarımız için neden endişelenmiyorsunuz?
Çocukların kız erkek demeden sistematik olarak cinsel istismara uğradığı bu sözde dernek ve vakıflara neden göz yumuyorsunuz? Cevabı aslında hepimiz biliyoruz. Ama ben şunun altını kalınca çiziyorum.
Çocukların cinsel istismarı konusu, münferit vakaları değil, bir karanlık zihniyetin sistematikleşmiş ve olağanlaştırılmaya çalışılan suçlarını kapsıyor.
Bunu, bu komisyonun nasıl bir işlevi olacağını görmeden önce söylüyorum.
Bakalım gerçekten de amacınız bu konunun enine boyuna ortaya çıkarılabilmesi ve çözülebilmesi mi, yoksa meseleyi tekilleştirip bu sözde vakıf ve yapıları aklamak mı?
Çünkü biz bunu yaşadık.
Terk ettiğimiz Kadına Yönelik Şiddet Komisyonunu kadınların mevcut haklarının ve kadın-erkek eşitliğinin dahi tartışıldığı bir tiyatroya çevirmiştiniz.
Bu komisyonun akıbeti de böyle mi olacak göreceğiz. O komisyonda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin dahi yürürlükten kaldırılması gerektiğini söyleyen kamu kurum temsilcilerini dinlettiniz. Bu komisyonda da çocukları koruyan Lanzorete Sözleşmesi’nden çıkmayı savunanları mı dinleteceksiniz göreceğiz. Bugün komisyonu kuracağız.
Ama çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarını önlemek adına adım atmak istiyorsanız eğer, bu komisyonun yapacağı toplantıları beklemenize gerek olmadığını da hatırlatmak isterim.
Eğer gerçekten istismarla mücadele etmek istiyorsanız, Bakanlıklarınız bu sözde vakıflarla protokoller yapıp çocuklarımızı emanet etmeyi bırakacak.
* Eğer gerçekten istismarla mücadele etmek istiyorsanız, Milli Eğitim Bakanlığı kendisi eğitim vermeyi bırakıp, okullara bu ne olduğu belli olmayan sözde vakıfları sokup çocuklarımızla karşı karşıya getirtmeyecek.
Eğer gerçekten istismarla mücadele etmek istiyorsanız, ‘Bunlar siyasi meseleler değil’ diyen Bakanın yönettiği Aile Bakanlığı çocuk yurtlarına bu sözde vakıfları sokup çocukları bu yapılara emanet etmeyecek.
Eğer gerçekten istismarla mücadele etmek istiyorsanız, bu sözde vakıflar istiyor diye, 37. maddesi, çocuğu kasten evliliğe zorlamanın cezalandırılmasını öngören İstanbul Sözleşmesi’nden birkaç oy uğruna çekilmeyeceksiniz.
Eğer gerçekten istismarla mücadele etmek istiyorsanız, cinsel istismar suçunda istismarcılara af için bir gece yarısı yasa teklifi getirmeyeceksiniz.
Hele hele, Adalet Bakanı’nız bu rezil teklifi ‘küçüğün rızası’ diye savunmayacak.
Ve eğer gerçekten istismarla mücadele etmek istiyorsanız, bu Meclis çatısı altında kurulmuş bir komisyonda, Devlet’in İnsan Hakları Kurumu Başkanı 15 yaşında evliliğin önünün açılmasını talep edemeyecek, çocuk haklarını koruyan Lanzorete Sözleşmesi de tartışmaya açamayacak.
* Neden biliyor musunuz? Çünkü bu zihniyete güç veren işte bu yaptıklarınız. Bu zihniyete güç veren, bu sözde yapılar ne yaparlarsa yapsınlar sırtlarını sıvazlamanız. Bu söylediklerimi yapmaktan vazgeçerseniz, Türkiye’de çocuk istismarının önlenebilmesi için çok önemli bir yol alınır. Bir çocuğun istismar edilmesi ve bunun kamuoyunda gündem olmasını beklemenize de gerek kalmaz.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, eskiden yaşananların tekrar yaşandığını hatırlatarak, şunları söyledi:
Hepimiz dejavu olmuş gibiyiz. Tarih tekerrür etmemeli ama ne yazık ki tekerrür ediyor. Ne olmuştu 2016 yılında?
Ensar ve KAİMDER çocukların cinsel istismarı ve kamuoyunda yükselen tepkiler üzerine yine böyle bir komisyon kurulmuştu. Komisyon 3 ay çalıştı ve 3 ay çalıştıktan sonra bu elimdeki raporu hazırladılar. Bu raporda 88 öneri vardı.
Bir daha çocukları bu tür kapalı kurumlarda ya da hiçbir yerde istismara uğramaması için neler yapılması gerektiği tek tek bu komisyon raporunda 88 madde halinde yazılmıştı. CHP olarak muhalefet şerhimiz vardı, umarım bu şerhe ilişkin tekrar yaşanmaz
Karaca, Türkiye’deki cinsel istismar vakalarını anımsatarak, şunları belirtti:
Bu komisyon raporundaki (yurtlar) Milli Eğitim Bakanlığına bağlansın önerisi yerine getirilmiş olsaydı, burada sayamadığım birçok çocuk da istismar mağduru olmayacaktı.
Cinsel istismara uğramayabilirdi. Yine komisyon raporunda deniyor ki çocuk izlem merkezlerinin illerde faaliyet gösterecek şekilde yaygınlaşması gerekir. Ama maalesef yaygınlaşmadı.
Yaygınlaşmadığı gibi çocuk izlem merkezlerindeki çocukların istismara uğrayan çocuklarla yapılacak özel görüşme de, zaten kapasite yetersiz, yoğun bir talep var, bir de 2022 yılında bir genelge çıkardınız, bu genelge ile dediniz ki ‘İstismara uğrayan yetişkinler de çocuk izlem merkezlerinde ifadesi alınsın’.
Çocuk izlem merkezlerinde çocuklara yönelik istismarı sorgulamak ve buna ilişkin çalışma yapmak için orada bulananlar, dediniz ki ‘Yetişkinlere de bunu yapın’.
Bunu kim dedi, Adalet Bakanlığı dedi. Açması gereken ÇİM’lerden sorumlu Sağlık Bakanlığının maalesef bundan haberi yok.
Karaca, Türk Ceza Kanunu’ndaki cinsel istismar suçuna ilişkin de değişiklik önerilerini hatırlatarak, “Nitelikli cinsel istismarın kanunda tanımı yapıldı ama sarkıntılığın yapılmadı.
Sarkıntılığın tamımı yapılmadığı için de bu çocuklar mahkemelerde fiilen oluşturulan belli kriterler ile maalesef failleri daha az ceza aldılar.
Dedi ki mahkemeler ‘Neden geç şikayet ettin?’. Yargıtay’ı, istinafı, yerel mahkemesi çocuğu geç şikayet ettiğinden bahisle sarkıntılık demeye başladılar. Dediler ki ilk verdiğin ifade ile burada verdiği ifade çelişkili. Failini beraat ettirdiler. Oysa istismara uğrayan çocuğun o andaki psikoloji ile elbette ki unutacakları olacaktır. Ensest istismarlara cezasızlık algısı güçlendi.
Taraflara, anne ve baba arasında boşanma davası varsa, aile içinde çocuk istismara uğramışsa, boşanma davasından dolayı iftira atılıyor diyerek, anne ve baba arasındaki boşanma kusurları çocuğun omzuna yüklenildi” diye konuştu.
Karaca, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın “Rızası var” açıklamasını anımsatarak, “Erken yaşta istismara uğrayan çocuğun ‘rızası var’ diyen birisi Adalet Bakanlığı koltuğunda oturduğu sürece bu komisyondan hiçbir sonuç çıkmayacaktır.
Yine 6 yaşındaki sistematik istismar vakasına ‘insani bir durum’ diyen Aile Bakanı o koltukta oturduğu sürece bu komisyon gerçekleri örtme ve o suçu aklama komisyonuna dönüştürülecektir” dedi.
CHP Mersin Milletvekili Alpay Antmen, önerge üzerine söz alarak, şunları söyledi:
Burada bir gecede Anayasaya aykırı şekilde yüce Meclis’in yetkileri gasp edilerek kararnameyle İstanbul Sözleşmesinden çıkıldı. Biz bunun yanlış olduğunu söylediğimizde burada bize laf atılıyordu. Bakınız; sözleşme çocukları da korumakla ilgili bir kabulü de içeriyordu. İstanbul Sözleşmesi’nin 32., 36. ve 37’inci maddeleri çocukları korumak için düzenlenmişti.
37’inci maddede ‘Taraflar bir yetişkini veya çocuğu kasten evliliğe zorlamanın cezalandırılmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır’ diyordu.
Fakat saraydaki kişi, milyonlarca çocuk yerine birkaç tarikat liderini tercih etti. İşte tam da bunu anlatıyorum. Burada ortada kalmak ya da tarafsızlık söz konusu olamaz. Ya çocuklardan yanasınızdır ya da değilsinizdir.
Bakın bunları neden söylüyorum biliyor musunuz?
Bu konu, tüm toplumun; devletin, kurumların, medyanın, mahkemelerin, okulların ve ülkenin tüm bileşenlerinin topyekûn mücadele etmesi gereken bir konudur. Bizler mücadele ederken diğer yandan bu tip sözde medya yayınları ve istismarcıyı serbest bırakan mahkeme kararları oldukça istismar olayları devam edecek.
Bir iktidar milletvekili çıktı dedi ki, ‘Herkes çocuğuna sahip çıksaydı böyle sapkınlıklar yaşanmazdı’ dedi. Oysa o milletvekili çocukları korumanın devletin anayasal görevi, imzalamış olduğumuz uluslararası anlaşmaların gereği olduğunu bilmiyordu. Şu anki Adalet Bakanı çıktı dedi ki ‘Küçüğün rızası var’. Bu aynı zamanda HSK Başkanı olarak bir talimat da bir taraf da içermektedir.
* Değerli milletvekilleri bakın vicdanlarınıza sesleniyorum ve size soruyorum; Allah korusun asla öyle bir şey olmasın, evlatlarımız hepimizin evladı.
Bir yakınınız, çocuğunuz istismara uğrarsa bir bakan da çıkıp ‘Küçüğün rızası var’ dese, o da yetmedi dün bir başka iktidar milletvekili çıkıp dedi ki, ‘Kimse 6 yaşındaki çocuğu başına bela etmez’ dedi.
Ne hissederdiniz sayın milletvekilleri? Bakın vicdanlarınıza soruyorum. İstismara uğrayan sizin evladınız olsaydı bu cümleyi kuranlara karşı ne hissederdiniz?
* Bu sözde paçavra yayınları çıkıp evladınızı değil de tecavüzcüyü savunsaydı ne hissederdiniz? Mahkeme çıkıp istismarcıyı bıraksaydı ne düşünürdünüz? Kimsenin evladının ayağı taşa değmesin, tırnağı incinmesin ama olan başkasının çocuğu olunca 3 maymun oynanıyor. Bakın görüp de bilip de susup da bunlara ses çıkarmayanlar; bir sonraki istismara ortaktır.
* Çocuk, çocuktur. Çocuk susar biz susamayız. Çocuk gelin olmaz çocuğun nitelikli cinsel istismarı olur. Küçüğün rızası olmaz, tecavüz ve istismar olur. Bir kereden bir şey olmaz derseniz; bir kereden bin kere istismar doğar.
Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, 6 yaşındaki evladımızın istismara uğradığı ortaya çıkınca dedi ki ‘Organize bir kötülükle karşı karşıyayız.
Aileden sorumlu bakan olaydan iki yıldır haberimiz var’. Savcılığa verilen bir şikâyet var ve bu dosya bazı güçlerin devreye girmesi sonucu kapatılıyor.
Hangi egemen güçler devreye girdi de bu olay kapatıldı? O dönemin savcısı, hastane görevlileri kim? Suç ortaklıkları var bunlar ortaya çıkarılmalı. Bunlar ortaya çıkarılmadan bu olaylarla mücadele edemeyiz.”
HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, önerge üzerine yaptığı konuşmada, şunları söyledi:
* Bu komisyonun tekrar kurulmasına neden olan 6 yaşındaki çocuğun zorla evlendirilmesi ve yıllarca istismar edilmesi vakası 2 yıldır Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından bilinmesine ve olay yargıya intikal etmesine rağmen sanıklar 2 hafta öncesine kadar serbest geziyordu.
Hatta ilk duruşma tarihi 7 ay sonraya verilmişti.
2016 yılında Karaman’da, ENSAR ve KAİMDER’e bağlı yurtlarda yaşanan çocuk istismarı karşısında da aynı yaklaşıma tanık olduk.
Bizzat iktidar tarafından Ensar Vakfı ve siyasal kimliğe mensup kişiler görmezden gelindi, konunun merkezine ‘anormal’ addedilen kişi konuldu ve ona yüzlerce yıl ceza verilerek;
bu olayın gerçekleşmesinde aktif ya da pasif rolleri olan kişilerin sorumlulukları örtülmek istendi, hatta terfi ettirildiler.
Bakın bizi kamuoyunun da infialiyle -ki hep böyle oluyor- bu komisyonu kurmaya zorlayan süreçte, aradan geçen 7 yılda, neler yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz.
Diyanet’in 2016’da verdiği bir fetvanın ardından iktidar, çocuk istismarını meşrulaştıracak düzenlemeleri sistematik şekilde gündeme getirdi ve bizler tasarılar yasalaşmasın diye sürekli mücadele ettik.
Diyanet ‘kız çocuklarına ailede ve dışarıda şehvet duyulmasının bir sakıncası olmadığına’ dair fetva vermiş; AKP’li vekillerden Gülaçar da 2020’de TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ile Adalet Komisyonu toplantılarına katılan Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’den, ‘çocuklarla evlenenlerin mağduriyetinin giderilmesi’ konusunda ricacı olmuştu.
Kamuoyunda ikinci yargı paketi diye bilinen teklif sırasında ne isteniyordu biliyor musunuz? Çocuk istismarı failleri, istismar ettikleri çocuklarla evlenmek şartıyla affedilmek isteniyordu.
* Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre, erken evlilik ve nişanlılık nedeniyle eğitime devam edemeyenlerin yüzde 97.4’ü kız öğrenciler.
Bu korkunç bir rakam!
Erken yaşta evliliğe sürüklenen çocukların çoğu, sistematik olarak evlendirildikleri kişinin ve bu kişinin ailesinin fiziksel ve psikolojik şiddetine maruz kalıyor. Kız çocukları çoğunlukla kendilerinden büyük erkeklerle evlendiriliyor.
Çoğu, hiçbir cinsel bilgi sahibi olmadan evlendirilen çocuklar, evlendirildikleri erkeklerin cinsel saldırısına uğruyor ve pek çok sağlık sorunuyla karşı karşıya kalıyor.
15- 19 yaş arası genç kızlarda birinci sırada ölüm nedeni, hamilelik ve doğumun yol açtığı sorunlar.
Çocuklar aynı zamanda evlendirildikleri kişiler tarafından sosyal çevrelerinden koparılıp, okula gönderilmiyor ve hatta çocuk yaşta evlendirilen çocukların birçoğunun evden dahi çıkmasına izin verilmiyor.
* TÜİK, Türkiye’de 2021 yılında 117’si 15 yaşından küçük olmak üzere toplam 7 bin 190 çocuğun doğum yaptığını belirtiyor.
Adalet Bakanlığı’na bağlı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’nün Adli İstatistikler raporlarına göre ise; 2020 yılında ‘cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar’ türünden açılan toplam 40 bin 819 davanın 17 bin 948’i çocukların cinsel istismarına yönelik suçlardan oluşuyor.
Oransal olarak çocukların cinsel istismarı suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı toplam suç sayısının yüzde 44’ünü oluşturuyor. Adalet Bakanlığı 2021 istatistiklerine göre ise, çocukların cinsel istismarına ilişkin suç sayısı 44 bin 880. Reşit olmayanla cinsel ilişkiye ilişkin suç sayısı 26 bin 324. Çocuğa karşı işlenen cinsel suç sayısı toplam 71 bin 124.
* Karaman’da Ensar Vakfı olayından sonra 2016’da kurulan komisyonun 480 sayfalık raporunda istismar olayının engellenmesi için 88 maddelik öneriler sıralanmıştı.
Öneriler içerisinde yer alan ‘Her ne ad altında olursa olsun öğrencilere yönelik yurt, misafirhane, konukevi, pansiyon ve benzeri barınma hizmeti veren yerlerin işyeri açma ve çalışma ruhsatı Milli Eğitim Bakanlığı tarafından verilmeli’ önerisi hala hayata geçirilmeden duruyor.
Çünkü okul dışı cemaat ve vakıflara göz kırpılıyor ve çocuklar gözden çıkarılıyor.
Yine komisyon raporundaki ‘TBMM bünyesinde Çocuk Haklarıyla ilgili daimi bir ihtisas komisyonu kurulması da gerçekleşmeyen öneriler arasında yer aldı. Buradan defalarca sadece komisyonun değil çocuk bakanlığının kurulması için kanun teklifi verdi.
Bu da aynı şekilde daimi bağımsız komisyon şeklinde kurulmadı, zaten insan hakları ihlalleri almış başını giderken, sadece İnsan hakları Komisyonunun bir alt komisyonu olarak çocuk hakları komisyonu kuruldu.
Kadınların da, çocukların da şiddetten ve istismardan korunmasını sağlayan en güçlü mekanizma İstanbul Sözleşmesinden çıkıldı, hatta yetmedi, Sözleşmeden çıkılmasının Anayasaya aykırı olduğunun reddi kararı hakkında temyiz itirazları da daha dün yine Danıştay tarafından reddedildi!
Aslında hepimiz utanç duymalıyız bu karardan.
İstanbul Sözleşmesinden çıkıldığından beri denetimsizlik arttı ve artık ne kadın cinayetleri ne de çocuk istismarları konusunda sağlıklı veriler edinemiyoruz.
Bakın, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre; 2022 yılında 334 kadın erkekler tarafından öldürülüp, 245 kadın da şüpheli şekilde ölü bulundu. Ülkede neredeyse her gün bir şüpheli kadın ölümü gerçekleşirken; İçişleri Bakanı ‘faili meçhul kadın cinayeti yoktur’ diye konuşabiliyor. Bu aslında İçişleri Bakanlığı’nın da, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının da şüpheli kadın ölümleri hakkında herhangi bir veri tutmadığının kanıtı.
Bakın, travmatize olmuş bir nesil ve sağlığı bozulmuş bir toplum hepimizi bekliyor.
O yüzden olayları ve durumları münferit sayıp, oluşturulan kamuoyu baskısı sonucu araştırma komisyonu kurulsun demek yetmez.
Hepimizin temel yaklaşımı istismarı önlemek, çocukları korumak olmalı.
Önleyici politikalarla; istismar nedenlerini ortadan kaldıracak ekonomik ve sosyal önlemler geliştirmemiz gerekiyor.
Bunun için de öncelikle sağlık ve eğitim ülkedeki tüm çocuklar için erişilebilir olmalı ve çocuk yoksulluğu ortadan kaldırılmalı.
İşte bu kısım zaten devletin ve yöneticilerin sorumluluğu. Onun için de kimse ‘aman efendim bu siyaset üstü mesele’ gibi sözlerle sorumluktan kaçmaya çalışmasın.
Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in 6 yaşında kızı H.K.G.’yi 29 yaşındaki Kadir İstekli ile dini nikahla evlendirdiği iddialarına ilişkin iddianame geçtiğimiz günlerde kabul edilmişti.
İddianamede Kadir İstekli hakkında 30 yıldan az olmamak, baba Yusuf Ziya Gümüşel ve anne Fatıma Gümüşel hakkında da 18 yıldan az olmamak kaydıyla hapis cezası istenmişti.
H.K.G. ve Aile Sosyal Hizmetler Bakanlığı avukatı tarafından tutuksuz sanıklar Kadir İstekli ve Yusuf Ziya Gümüşel hakkında tutuklama talep edilmişt