Mucizelerin Felsefesi ve İlahi Düzen
Mucize, bir insanın ilk kez karşılaştığı, şaşkınlık ve hayranlıkla izlediği bir olaydır. Öyle ki, ağzı açık bırakır. Günümüz teknolojilerini geçmiş bir zamana taşıdığımızda bu etkiyi somut bir şekilde görebiliriz. Örneğin, bir laptopa yüklü filmleri alıp 50 yıl öncesine götürsek, o dönemin insanları için hem laptop hem de içindeki filmler bir mucize gibi görünecektir. Ancak bu, Allah’ın düzenine aykırı bir durum değildir. Çünkü evrende her şey tıkır tıkır işleyen bir düzenin parçasıdır.
Kur’an’da geçen mucizeler de bu ilahi düzenin birer yansımasıdır. Ancak bu mucizeler, sanıldığı gibi doğa yasalarını çiğneyen olaylar değil, Allah’ın belirlediği düzene uygun olarak gerçekleşmiştir. Öyle ki, Allah hiçbir şeyi şansa bırakmaz ve düzensizlik yaratmaz.
Kur’an’daki bazı anlatımlar mecazi bir derinlik taşır. Örneğin, Yunus’un balık tarafından yutulması, gerçekte büyük bir gemide kürek mahkumu olarak çalışmasını, yıllarca Allah’a yakarışlarını ve sonunda özgürlüğüne kavuşmasını simgeler. Balık, burada korsanlar tarafından kürek mahkumu çalıştırılıp takatten düşünce işe yaramaz denilip denize atılmayı ifade eden bir metafordur. Bu tür anlatımlar, Arapların şiire olan ilgisini ve Kur’an’ın eşsiz söz sanatını yansıtmak için tercih edilmiştir.
Tıpkı Hermann Hesse’nin şiirlerini anlamak için bir edebi birikime ihtiyaç olduğu gibi, Kur’an’ı anlamak için de onun ilminde derinleşmek gerekir. Kur’an’daki muhkem ayetler herkesin anlayabileceği düzeydedir, ancak müteşabih ayetler daha derin bir kavrayış gerektirir. Her insan, alimlerden ve bilginlerden öğrendikçe bu derinliği keşfedebilir. Bu, bir arının çiçeklerden öz toplaması gibi bir süreçtir. İnsan, doğru bilgiye ulaşmak için çeşitli kaynaklara yönelir ve bu kaynaklardan ilham alır.
Sonuç olarak, mucizeler ve Kur’an’daki anlatımlar, derin düşünce ve anlam arayışıyla kavranabilir. İlahi düzen ise her şeyin temelinde yatan, şansa yer bırakmayan, kusursuz bir sistemdir.
Vesselam.