… Müminler Zekâtınızı Doğru Verin

… Müminler Zekâtınızı Doğru Verin

 

 

. O diyarın sakinleri

 

Adam gibi adam olmak.

 

İnsan gibi insan olmak.

 

Ancak ve ancak, şüphesiz ve tam bir gerçeklikle ifade etmek gerekir ki:-”Müslüman” olmakla mümkündür. 


Başka türlü tam olarak iyi bir insan olmak asla mümkün değil.

 

Gerçekten, Allah’ın razı olduğu - peygamberin örneklediği, Müslüman olunmadıkça, hiçbir şey tam anlamıyla “iyi olmaz”

 

Ağlayan bir insan görüldüğünde kayıtsız kalınabiliyorsa;


Akan gözyaşları, vicdanları/içleri sızlatmıyorsa;


” yok mu bize bir yardım edecek “ diye sessizce ve garip garip,çaresiz bakan gözler karşılık bulamıyorsa;


Yetimler, öksüzler başlarını okşayan bir elin sıcaklığı ile buluşturulmuyorsa; 


Dullar sahipsiz bırakılıp,


Ağzı salyalı, aç kurtlara terk ediliyorsa; 


İnsanlar birbirlerine “belki bir ihtiyacı vardır, benden bir şey ister” korkusuyla selam vermek istemiyor,görmemezlik, duymamazlıktan geliyorlarsa;


Acılar hissedilmiyor, sessiz çığlıklar, feryatlar duyulmuyorsa;


Güçlü olduğu için, zalimden yana olunup, ondan yana, onun haklılığını ispatlamak adına yorumlar, cesurca (:) tavırlar ortaya konulabiliyorsa, 


Hastalar ziyaret edilmiyor, acıları paylaşılmıyorsa


O diyarda, gerçek anlamda İslam’ın yaşandığından bahsetmek


Ve orada yaşayanların gerçek anlamda Müslüman olduklarını söylemek ne kadar doğrudur.


Belki ve ancak ironidir ...

 

Mesela şu an Türkiye ‘de milyonlarca insan aç, fakir, yoksul, hasta,çaresiz, yardıma muhtaç.

 

Açıkça iddia ediyorum:

 

Ben Müslümanım diyenler değil, dinini dert edindiğini iddia eden, namazını ve diğer dini vecibelerini yerine titizlikle getirmeye çalışan ve İslam ahlakıyla ahlaklanma gayreti içinde olan samimi, aktif Müslümanlar, 

zekâtlarının en azı olan ve sahabe’ce - cimrilerin zekâtı - olarak nitelendirilen malının kırkta birini zekât olarak verseler, Türkiye’de hiçbir ihtiyaç sahibi, fakir kalmaz.


Kısaca manası, temizlemek, korumak ve artırmak / bereketlendirmek olan 


zekât;


asla ve asla verildiğinde malı, imkânı eksiltmez aksine kat ve kat artırır.


'Artmak, çoğalmak,bereket, temiz olmak, iyi, düzgün, uygun ve verimli olmak' gibi anlamlara gelen zekât,


İki temel anlama irca edecek olursak,


Birincisi 'artmak, çoğalmak',


İkincisi ise, 'temiz olmak, arınmak' olur.


Ağaçların budanması ve sonra ürünlerin daha gür ve verimli çıkması gibi.



Ama bu zekât gerçekten doğru olarak hesaplanmalı ve gerçekten ihtiyaç sahibi, zekâtın gerçek muhataplarına verilmeli.


Ama ne yazık ki, bu bile tam olarak yapılmıyor.


Bu kesinlikle bir iman zafiyeti işaretidir.


Tüm Müslümanlar bu konuda çok dikkatli olmalı ve titiz davranmalıdırlar.


İşte önünüzde Ramazan.


İşte Zekât mevsimi.


İşte fırsat.


Gelin Müslüman gibi davranmayalım, Müslüman olalım, Mümin olalım.


Allah’ın zengin Müslümanların üzerinde bir borç olarak yüklediği,


fakirin zengin üzerindeki hakkı olarak belirlediği


ve malın artmasına, bereketlenmesine sebeplediği bu mükemmel sosyal denge ve sevgi emrine tam bir imanla tabii olalım.


Bu fırsatı kaçırmayalım.


Allah’ın rızası, Allah’ın nimeti üzerinde cimrilik edenlere değil, Allah için cömertçe, aşk ile verebilenler üzerindedir.


Mesele Allah’a inanmaktan öte Allah’a güvenmek.


Bu konu üzerinde, her inanan çok iyi düşünmeli.


O diyarın sakinleri hassastı.


Her duruma karşı sonsuz duyarlıydılar.


Her şeyi, her fırsatı Allah’ın rızasını kazanmak için bir lütuf olarak görürlerdi.


Ve böylesi durumlarda en önde olmak için adeta birbirlerinin sırtlarına basarak yarışırlardı.


Hayırda yarışmak, onlar için, ilahi rızayı kazanmak için karşı konulmaz bir duyguydu.


Onlar ararlardı, kendi elleriyle yardım ederlerdi ve bir de üzerine,yardımcı olduklarına, ikram ettiklerine, yaptıkları yardımı kabul ettikleri için teşekkür ederlerdi.


O diyarın sakinleri, laf ebesi değil, bizzat dava adamıydı.


İman eriydi.


İnandığı gibi yaşardı.


Hileyi şerriye yapmazdı.


Müslüman rolü yapmazdı.


Münafık değildi.


Midesi ve belinden oluşan hayvani bir hayat yaşamazdı.


Bencil değildi.


Kendisinden diğer insanlar faydalanır, istifade eder, fayda görürlerdi.

 


İnsanların zaaflarına yüklenip, zayıflıklarını bulup menfaat temin etmezlerdi.


Bugünkü insanlar birçoğu gibi - bu gibi, durumları akıllılık addetmezlerdi.

 


Ne mutlu Allah’ın razı olduğu gibi,


Allah’a inanarak – güvenerek


Samimiyetle, şuurlu Müslüman olmaya çalışanlara  - olanlara

 

 

erolyazıcı / ABBEYT ♥️

 

Zekat ile İlgili Ayetler

Namazı tam kılın, zekâtı hakkıyla verin, rükû edenlerle beraber rükû edin. - Bakara / 43.

 

Namazı kılın, zekâtı verin, önceden kendiniz için yaptığınız her iyiliği Allah'ın katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı noksansız görür. - Bakara / 110.

 

Vaktiyle biz,İsrailoğullarından: Yalnızca Allah'a kulluk edeceksiniz, ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almış ve “İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin” diye de emretmiştik. Sonunda azınız müstesna, yüz çevirerek dönüp gittiniz. - Bakara / 83.İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı,hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır! - Bakara / 177.


İman edip iyi işler yapan, namaz kılan ve zekât verenler var ya, onların mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur, onlar .üzüntü de çekmezler -  Bakara / 277. 


Kendilerine,ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın ve zekâtı verin, denilen kimseleri görmedin mi? Sonra onlara savaş farz kılınınca,içlerinden bir gurup hemen Allah'tan korkar gibi, hatta daha fazla bir korku ile insanlardan korkmaya başladılar da “Rabbimiz! Savaşı bize niçin yazdın! Bizi yakın bir süreye kadar ertelesen (daha bir müddet savaşı farz kılmasan) olmaz mıydı?” dediler. Onlara de ki: “Dünya menfaati önemsizdir, Allah'tan korkanlar için ahiret daha hayırlıdır ve size kıl payı kadar haksızlık edilmez.”- Nisâ / 77.


Fakat içlerinden ilimde derinleşmiş olanlar ve müminler, sana indirilene ve senden önce indirilene iman edenler, namazı kılanlar, zekâtı verenler, Allah'a ve ahiret gününe inananlar var ya; işte onlara pek yakında büyük mükâfat vereceğiz.- Nisâ / 162.


Andolsun ki Allah, İsrailoğullarından söz almıştı. (Kefil olarak) içlerinden on iki de başkan göndermiştik. Allah onlara şöyle demişti: “Ben sizinle beraberim. Eğer namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir,peygamberlerime inanır, onları desteklerseniz ve Allah'a güzel borç verirseniz (ihtiyacı olanlara Allah rızası için faizsiz borç verirseniz) andolsun ki sizin günahlarınızı örterim ve sizi, zemininden ırmaklar akan cennetlere sokarım. Bundan sonra sizden kim inkâr yolunu tutarsa doğru yoldan sapmış olur.”- Mâide / 12.


Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah'tır, Resûlüdür, iman edenlerdir; onlar ki Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekâtı verirler. - Mâide / 55.


“Bize,bu dünyada da iyilik yaz ahirette de. Şüphesiz biz sana döndük.” Allah buyurdu ki: “Kimi dilersem onu azabıma uğratırım; rahmetim ise her şeyi kuşatır. Onu,sakınanlara, zekâtı verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım.”- Arâf / 156.


Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eğer tevbe eder,namazı dosdoğru kılar, zekâtı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın. Allah bağışlayan,esirgeyendir.- Tevbe / 5.


Fakat tevbe eder, namaz kılar ve zekât verirlerse, artık onlar dinde kardeşlerinizdir. Biz, bilen bir kavme âyetlerimizi böyle açıklıyoruz.- Tevbe / 11.


Allah'ın mescitlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.- Tevbe / 18.


Sadakalar (zekâtlar) Allah'tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düşkünlere, (zekât toplayan) memurlara, gönülleri (İslâm'a) ısındırılacak olanlara, (hürriyetlerini satın almaya çalışan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda olana, yolda kalana mahsustur. Allah pek iyi bilendir, hikmet sahibidir.- Tevbe / 60.


Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder,kötülükten alıkorlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Resûlüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azîzdir, hikmet sahibidir.- Tevbe / 71.


Onların mallarından sadaka (zekât) al;bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin. Ve onlar için dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (onları yatıştırır). Allah işitendir, bilendir.- Tevbe / 103.


Nerede olursam olayım, O beni mübarek kıldı; yaşadığım sürece bana namazı ve zekâtı emretti.- Meryem / 31.


Halkına namazı ve zekâtı emrederdi;Rabbi nezdinde de hoşnutluk kazanmış bir kimse idi.- Meryem / 55.


Onları,emrimiz uyarınca doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik. Onlar, daima bize ibadet eden kimselerdi.- Enbiyâ / 73.


Onlar (o müminler) ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılar, zekâtı verirler, iyiliği emreder ve kötülükten nehyederler. İşlerin sonu Allah'a varır. - Hac / 41.


Allah uğrunda, hakkını vererek cihad edin. O, sizi seçti; din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi; babanız İbrahim'in dininde (de böyleydi). Peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için, O, gerek daha önce (gelmiş kitaplarda), gerekse bunda (Kur'an'da) size «müslümanlar» adını verdi. Öyle ise namazı kılın; zekâtı verin ve Allah'a sımsıkı sarılın. O, sizin mevlânızdır. Ne güzel mevlâdır, ne güzel yardımcıdır!- Hac / 78. Ayet


Onlar ki zekâtı verirler.- Mü’minûn / 4.


Onlar,ne ticaret ne de alış-verişin kendilerini Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.- Nûr / 37. Ayet


Namazı kılın; zekâtı verin; Peygamber'e itaat edin ki merhamet göresiniz.- Nûr / 56. Ayet


Namazı kılan, zekâtı veren ve ahirete de kesin olarak iman eden müminler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir.- Neml / 3. Ayet


İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz herhangi bir faiz, Allah katında artmaz. Allah'ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekâta gelince,işte zekâtı veren o kimseler, evet onlar (sevaplarını ve mallarını) kat kat arttıranlardır.- Rum / 39. Ayet


O kimseler, namazı kılarlar, zekâtı verirler; onlar ahirete de kesin olarak iman ederler.- Lokman / 4. Ayet


Evlerinizde oturun, eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Resûlüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.- Ahzâb / 33. Ayet


Onlar zekâtı vermezler; ahireti inkâr edenler de onlardır.- Fussulet / 7. Ayet


Gizli bir şey konuşmanızdan önce sadakalar vermekten çekindiniz mi? Bunu yapmadığınıza ve Allah da sizi affettiğine göre artık namazı kılın, zekâtı verin Allah'a ve Resûlüne itaat edin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.- Mücâdele / 13. Ayet


Hâlbuki onlara ancak, dini yalnız O'na has kılarak ve hanifler olarak Allah'a kulluk etmeleri, namaz kılmaları ve zekât vermeleri emrolunmuştu. Sağlam din de budur.- Beyyine / 5. Ayet

 

 

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.