İslâm ile tanışan akıl sâhibi âdemoğlu, er ya da geç mutlakâ İslâm’a = aslına rücû edip İslâm’a sımsıkı sarılacağından; Şeytân’ın hedefine ulaşması açısından, akıl sâhiplerinin hiçbir şekilde GERÇEK İSLÂM İLE TANIŞMAMASI gerekiyor.
Yine Şeytân’ın hedefine ulaşması açısından, toplumsal düzen nedeniyle İslâm’ın “bid’at ve hurâfelerle karışık olan geleneksel varyasyonu” ile tanışan akıl sâhibi âdemoğlunun da GERÇEK İSLÂM İLE BULUŞMAMASI gerekiyor.
Peki gerçek İslâm nedir: Tabiî ki de Ehl-i Sünnet İslâm!
Her iki hâlde de âdemoğlunu gerçek İslâm ile buluşturmamanın ve gerçek İslâm’dan uzaklaştırmanın da yolu bellidir:
İslâm’da Taklit Ve Tağşişte Bulunmak!
İnsan sağlığını tehlikeye atan ve daha fazla para kazanmak adına genellikle yiyecek ve içeceklerde yapılan sahtekârlıklardan olan taklit (benzetme) ve tağşiş (düşük değerli hâle getirme) fiili, bütün devletlerde büyük bir sorun olup söz konusu fiillerde Kamunun adlî ve idârî tâkibâtı söz konusudur.
Bu taklit ve tağşiş; gıdâda olur, giyimde olur ve kullanım eşyâsında olur da dinde olmaz mı?
Din alanı, hiç boş bırakılır mı?
Mide için plân yapılır da beyin için plân yapılmaz mı hiç?
Midesi ele geçirilen bir âdemoğlu birkaç öğün sömürülürken, beyni ele geçirilen bir âdemoğlu bir ömür boyu sömürülür, değil mi?
E haydi o zaman, ne duruyorsun; taklit yapsana, tağşiş yapsana!
Sâdece gıdâ ve eşyâda yapıldığı zannedilen taklit ve tağşiş, hâlbuki en yoğun ve tehlikeli şekilde din alanında yapılmaktadır!
Gıdâdaki taklit ve tağşiş bedeni öldürürken, dindeki taklit ve tağşiş rûhu öldürmektedir!
Din alanındaki taklit ve tağşiş, birbirini tamamlayacak şekilde iki konuda yapılmaktadır:
1)-İnsan: İnsanda taklit ve tağşiş yapmak sûretiyle, gerçek âlimlerin görüntüsüne büründürülmüş ağzı lâf yapan demagojik etki ajanları yaratılır.
2)-Dînî Kaynak: Taklit ve tağşiş ürünü etki ajanları tarafından Kur’ân-ı Kerîm ve Hadîs-i Şerifler’de taklit ve tağşişte bulunmak sûretiyle hazırlanmış basılı ve görsel yayınlar yayınlanır.
Gıdâ ve eşyâdaki taklit ve tağşîşi etkin şekilde denetleyen Tarım ve Orman Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, belediyeler, ..vb. kurumlar bulunmaktadır.
Ancak: Din alanındaki taklit ve tağşîşi etkin bir şekilde denetleyen, taklit ve tağşişçileri ifşâ ve afişe eden, cezâlandıran ve faaliyetlerini engelleyen denetim mekanizması maal’esef bulunmamaktadır.
Din alanında faaliyet gösteren Diyanet İşleri Başkanlığı, daha etkin ve vurucu bir tutum sergilemesi gerekirken:
*Sâdece Web, TV, Radyo, vaaz ve hutbelerde irşad çalışmalarıyla bu alana müdâhil olmaktadır.
*Taklit ve tağşişçi etki ajanlarını ismen zikretmemekte, taklit ve tağşiş ettikleri konulardan örnekler vermek sûretiyle “anlayın işte kim olduklarını!” şeklinde îmâ ve işmâr ile geçiştirmektedir.
Gıdâda taklit ve tağşişte bulunan kişi ve firmalar deşifre edilir, cezâlandırılır, işletmeler kapatılır ve ürünler toplatılırken; dinde taklit ve tağşişte bulunan kişi ve firmalar neden deşifre edil/E/memekte, cezâlandırıl/A/mamakta, yayınevi-TV-radyo-Web notaları kapatıl/A/mamakta ve yayınları toplatıl/A/mamaktadır?
Beyin, mideden daha mı önemsizdir?
İşte âdemoğlunu nefsin kulu yapma hesâbı gereği, Şeytân’ın askerleri / kulları; mümkünse âdemoğlunun gerçek İslâm ile buluşmasını engellemek ya da âdemoğlunun “TAKLİT VE TAĞŞÎŞE UĞRAMIŞ İSLÂM” ile baş başa kalmasını sağlamak amacıyla, aşağıdaki eylemlerde bulunmaktadır:
1)-Dînî alanda etki yaratmak için özel görevlendirilen TAKLİT VE TAĞŞÎŞ EDİLMEK SÛRETİYLE MÜSLÜMAN GÖRÜNTÜSÜ KAZANDIRILMIŞ ajan islâmcıları topluma dayatmak ve empoze etmek sûretiyle, gerçek İslâm âlimlerini îtibarsızlaştırmak ve sindirmek
2)-Sapkın ve bid’at ehli ajan tarîkatleri ve felsefî görüşleri yaymak sûretiyle, gerçek tasavvufu îtibarsızlaştırmak ve sindirmek
3)-Hadîs-i Şerîf-i îtibarsızlaştırmak sûretiyle, Kur’ân-ı Kerîm’i yalnızlaştırmak
4)-Sahâbe-i Kirâm’ı îtibarsızlaştırmak sûretiyle, Hazret-i Peygamber’i yalnızlaştırmak
5)-Arap ve Arapça’dan nefret ettirmek sûretiyle, Müslümanları ve potansiyel Müslümanları Kur’ân ve Hazret-i Peygamber’den uzaklaştırmak
6)-Ehl-i Kitâp ve paganların = putperestlerin inanç, kültür, sembol ve ritüellerini yaymak ve olağanlaştırmak
7)-Tahrîf olmuş ilâhî dinlerdeki ya da tahrîf olmuş ilâhî dinlerden esinti taşıyan beşerî pagan dinlerdeki benzer yönleri uzlaştırmak sûretiyle; ikili, üçlü, dörtlü, .. karışımdan oluşan karma /melez bir din îcâd etmek
8)-Dehristleştirmek (Her şeyi yaratan ve doğuranın tabîat ana olduğuna inanmak)
9)-Dinsizleştirmek = Deistleştirmek (Sâdece Allâh’a inanmak ve onun dışında her şeyi reddetmek)
10)-Allahsızlaştırmak
11)-Nefsi ilâhlaştırmak (Serbest olduğu alanda kendi nefsini; gelenek ve devletin baskın olduğu alanda gelenekleri ve kanunları koyanların nefsini ilâhlaştırmak, söz konusu nefsin kulu olmasını sağlamak)
Şeytan, “kumanda merkezi = Kalp + beyin”ini ele geçirdiği ve “teknik direktörlük” yaptığı bir âdemoğlunu, er veyâ geç ahmaklaştırır!
Şeytân’ın denetimine girmiş bir âdemoğlu; dîne 100 soru yöneltip de 99 sorunun cevâbını aldığı hâlde, cevâbını alamadığı sâdece bir sorunun cevapsızlığını muhâtabının bilgisizliği ve yetersizliğine bağlamayıp da dînin yetersizliğine bağlayacak ve dîni toptan inkâr edecek kadar ahmaklaşabilmektedir!
Âdemoğlunun beynini denetim altına almak, insanları İslâm’dan uzak tutmak ve uzaklaştırmak, Müslümanlar içinde fitne ve Müslüman kalbinde şüphe çıkartmak isteyen evrimci ve devrimciler, ateist ve paganistler, sapık mezhep ve tarîkatler, sapkın felsefî akımlar tarafından hazırlanan her türlü dijital yayınlar google aramaları ile facebookta, twitter ve youtube gibi dijital medya yayınlarında en üst sıralarda yer alıyor; basılı yayınlar, onlarca kitâp evinde satılıyor.
Hakkı ortaya çıkartıyormuş ve pirincin içindeki taşları ayıklıyormuş havasında lâf ebeliği, lâfazanlık ve demagojik atraksiyonlarla höyküren özel yetiştirilmiş ve prof mrof etiketi de bulunan “dînî etki ajanları”; tek tek veyâ “körlerle sağırlar, birbirini ağırlar!” misâli, birbirlerine gollük paslar atarak ve ortalar açarak hep birlikte onlarca TV, radyo ve youtube kanalında yayınlarına devâm etmektedir.
İşin ilginç tarafı; hiç umulmayan sivil ya da kamu çalışanı niteliğindeki öncü ve mûteber kişiler de:
*ŞEYTÂN’IN TAKLİT VE TAĞŞÎŞ ETMEK SÛRETİYLE MÜSLÜMAN GÖRÜNÜMÜ KAZANDIRDIĞI bu adamları ve
*Bu adamlar tarafından TAKLİT VE TAĞŞİŞ EDİLMİŞ bilgileri taşıyan yayınları
Dikkatle tâkîp etmekte, bunlardan feyz almakta ama aslında karanlıklara itilmektedir.
Diyanet İşleri Başkanlığı yayınları başta olmak üzere, gerçek din kaynakları ise; google taramalarında, genel olarak daha aşağı sıralarda ya da arka sayfalarda kendilerine zorlukla yer bulabilmektedir.
Kaba sözlere 30 gün ve daha fazla engel koyan facebookta; İslâm aleyhine hareket eden siteler, kanallar ve kişiler zararlı yayın-kişi diye şikâyet edildiğinde; şikâyet eden kişiye, “yayın politikasına aykırı bir husus bulunmamaktadır!” şeklinde dönüşler yapılmakta ve resmen dalga geçilmektedir.
Aslında, bu şikâyetlerin Devlet’e gitmesi ve yayınların Devlet tarafından engellenmesi gerekmektedir.
(D e v â m E d e c e k )
NOT:
*"Sanat, hak ve halk içindir!" düstûruyla, elimiz ve dilimiz döndüğü kadar bir şeyler yazmaya çalışıyoruz.
*Bu nedenle, yazı ve şiirlere yönelik yorumlarınız biz yazarlar için çok değerli!
*Yüz yüze ve telefonla görüşmelerde veyâ gazetedeki yorum bölümünde yorumda bulunan dostlara çok teşekkür ederim!
Çok ciddi tespitler bunlar profesyonel bir sosyolog tespitleri maşallah değerli kardeşim
tebrikler
Müstefit olduk. Tebrik ederim. Harika bir konuyu ele alıp güzelce işleyip farkındalık adına manevi istikametimizde yerinden oynamış bazı taşların muhafazası acil ve elzem dır. İntibaını tatlandırdınız.
Kalemine sağlık üstad
günümüz insanlığına ders niteliğinde . fakat anlayabilmek için anlamayı istemek gerek .
beyni de iradeyi de aslında yediklerimizle etkiliyor olmuyormuyuz.kimyası bozuk gıdalar,katkı maddeleri eklenmiş gıdalar,koruyucu eklenmiş gıdaları tüketerek bizimde düşüncelerimiz etkilendi.inançlarımız hafifledi yaptığımız ibadetleri bile hissederek yapamayacak görmek/bakmak gibi rutin hale geldik.o yüzden biran önce ruhumuza/bedenimize/zihnimize ağır gelen herşey e dur demek lazım.gıdayı alırken kalbimize sorup eğer hafifse elimizde almalı.ağır ise alınmamalı diye düşünüyorum. Değerli yazar kaleminize sağlık
ÇIKAR VE MENFAATİMİZ ELDEN GİDİNCE FERYAT FİGAN EDER HER YERİMİZİ PARALARIZDA;DİNİMİZ İMANIMIZ ELDEN GİDİNCE VEYA TEHLİKEYE DÜŞÜNCE SESİMİZ SOLUĞUMUZ KESİLİR LAL HALİNE GELİRİZ SONRADA CENNETE TALİP OLUP,HURİLERE GARG OLMAYI TALEP EDERİZ. MALESEF ZAMANIN AHİRİNDE HALİMİZ VE AHVALİMİZ BUDUR.