Ey Nefsim!
Allah için yapılan hiçbir işi, atılan hiçbir adımı küçümseme. Zira bir incir ağacı için, dev bir çınar ağacı için bir zerrecik tohuma, hedefe ulaşmak için daima bir adıma ihtiyaç vardır. Bir damla kendi başına deniz değilse bile denizden hissesi olduğunu, denizin bir parçası olduğunu unutma. O halde kim ne derse desin, sen Allah için en azından bir zerre bir damla olmaktan imtina etme.
Daima vefalı ol, nankörlerden olma. Zor gününde iyilik gördüğün kapıyı kimseyi unutma. İyi gününde yanında olduğun dostlarını kötü günlerinde asla yalnız bırakma.
Söz verdiğin zaman sözünü tut, asla tutamayacağın sözleri verme. Zira bir insanın güvenilirliği sözlerinin doğruluğu ile ölçülür. Dilinden ve sözünden emin olunan kimse baş tacı edilir. O halde insanlara verdiğin söze sadık olduğun kadar öncelikle Allah’a verdiğin söze sadık ol.
Hiç kimseyi yüzüne karşı nefsini kibrini tahrik edecek derecede methetme, iltifatta ölçülü ol. Seni sürekli metheden kişilere karşı mesafeli ve ihtiyatlı ol. Karşındaki insana menfaatin için riyakarca, olmayan meziyetlerini varmış gibi yada abartarak söyleme. Sende olmayan meziyetleri de sana vermeye kalkışana asla itibar etme.
Ey Nefsim!
Hasmını, düşmanını ya da münakaşa ettiğin tartıştığın hiç kimseyi hor ve hakir görme ve hakaret etme. Zira gün gelir hor görüp hakaret ettiğin kişi dostun olur da yüzüne bakamazsın. Dost bildiğin insanlara ise aşırı iltifat edip, haddinden fazla muhabbet etme ve dostluğuna güvenip zayıflıklarını, mahremini paylaşma. Zira gün olur aşırı muhabbetle sevdiğin iltifat edip methettiğin kimse, ola ki hasmın olur. Sonra döner senin zayıflıklarını sırlarını senin aleyhinde kullanır.
Muhabbet ettiğin kişiyi kusur, kabahat ve eksikleriyle birlikte sev. Hiç kimse kusursuz değildir. Sen evvela kendi kusurlarını gör ve gidermeye çalış. İnsanları küçük kusur ve kabahatlarıyla muhakeme etme. Unutma ki kusursuz dost arayan dolaylı olarak kusursuzluk iddiasındadır. Böyle düşünen insanlar ise maalesef yalnız kalmaya mahkumdur.
Muhabbet ettiğin kişiden muhabbet görmeyebilirsin. Ancak sen yine de hüsnü zan ile mukabele ederek muhabbet et. Zira gönüllere muhabbet sıcaklığını veren Allah’tır.
Senden nasihat istemeyen kimseye nasihat etmeye kalkışma. Başkalarının yanında da bir başkasına onun nefsini rencide edecek şekilde nasihatta bulunma. Yaş ve makamca da senden yüksek olan bir kimseye saygısızlık edercesine nasihat etmeye kalkışma. Bunların sana yapılmasına da müsaade etme.
Ey Nefsim!
İnsanları usandırıp bıktıracak derecede uzun uzun konuşmaktan kaçın. Konuşurken sesini yükseltme ve güler yüzlü ol. Açık sözlü olmak adına muhatabının eksiğini ayıbını yüzüne söyleyerek onu utandırma.
Bilmediğin konular hakkında biliyormuş gibi konuşup ahkam kesme. Biliyorsan konuş bilmiyorsan bilmiyorum demekten imtina etme.
Her insanla aynı şekilde ve aynı makamda muhatap olma. Herkesin anlama kapasitesi, kabiliyetleri, ilmi ve iştigal alanları farklı olduğundan herkese anlayabileceği dilden konuş.
Hakikat pazarında müşteri olmayan, hak arayışı olmayan kimseye hakkı anlatamazsın. Sen elindeki kıymetli mücevherini pazarlamak için müşteri aramakla uğraşma, pazar tezgahçısı gibi bağırıp çağırma. Zira çıkardığın gürültüden merakla etrafında toplanan kuru kalabalıktan daha fazlasını bulamazsın. Belki de kıymet bilmez kalabalığın maskarası olursun. Sen tezgahını aç ve sabırla bekle, cevher müşterisi mutlaka seni arayıp bulacaktır.
Ey Nefsim!
Kalplerde gizlenenleri ancak Allah bilir. Bu yüzden kimsenin kalbinde gizlediği sırrını niyetini okumaya çalışma. Küp içindekini sızdırır derler. Sirke küpünden bal sızmayacağı gibi bal küpünden de sirke sızmaz. Velev ki münafık gibi kalbindekileri gizleyip, haliyle ve diliyle sana yalan söyleyip senden gibi görünüp seni kandırdı. Bunu biliyor olsan bile nefsine ağır gelse de sen zahirde gördüklerinle muamele et.
(Dua hükmüne geçmesi temennisiyle)
DEVAM EDECEK