Onun şefkati, zarafeti, manileri ve sevgisi hala Pendik’te…
Eski Pendikliler Nuh Dede’nin şiirlerini, manilerini dinlemek için dört gözle beklerdi. Anlattığı hikayelerle herkesi güldürürdü. Davulunu hem çalar hem oynardı. Onu izlemek büyük bir keyifti… Kediler yolda onu takip ederdi. Çantasında kediler için ekmek ve kemik taşırdı.
En büyük eğlencesi çocuklardı. Nuh Dede, çocukları çok severdi. Yorulduğunda bir köşeye oturup dinlenir,mahallenin çocukları ile vakit geçirirdi. Onlara cebinden çıkardığı leblebiden ikram ederdi.
Aileden biri gibiydi… Hiç kimseyi ayırt etmeden sever, yardım ederdi.
Asıl adı Nuh Kabalı olan Nuh Dede, 1914 yılında Boyabat’ta doğdu. 1951 yılında ise Pendik’e geldi. 10 tane çocuğa sahipti. Nuh Dede 155 boyunda, 45 kilo civarı ağırlığındaydı. Ne yazık ki, 1996 yılında aramızdan ayrıldı.
Tren istasyonu ile Pendik Çarşı Cami arasındaki Lale Sokaktaki otoparkın bulunduğu yer bir zamanlar tavuk pazarıydı.
Pazarın bir köşesindeki küçük tahta kulübede tavuk ve koyunların kesimi yapılırdı. Pazarın bir diğer yanı, (bir zamanların Ark sineması) odun pazarıydı. Hemen her Pendikli 1970’li yıllara kadar bu pazardan aldığı odunlarla ısınırdı.
O yıllar Pendik Pazarı, pazar günleri kurulur. Pazar, Papatya olarak bilinen Dere Sokak’tan Vişne Sokağa kadar uzanırdı. Bu kadar büyük ve önemli pazarın şüphesiz ki en renkli ismi Ramazan Davulcumuz Küfeci Nuh’tu.
Hatice Hanım, tavuk pazarından iki tavuk almış, tavukları evine götürecek birisini aramaktadır. Gözüne Nuh ilişir. Nuh’un zayıf bir bedeni, gülen bir yüzü vardır. Ay yüzlü adama yaklaşan Hatice Hanım, “Amca bu tavukları bizim eve götürmeme yardım eder misin” diye sorar. Bu Nuh Amca’nın ilk işidir.
Hemen bir küfe alıp sırtına takan Nuh, nerede bir iş bulursa orada çalışır. Kışın odun yazın sebze taşıyan Nuh öylesine güzel bir insandır ki: taşıdığı odunları bile sever.
Nuh Dede elinde küçük bir davul, Pendik sokaklarında maniler söyleyerek kaç tur attı bilmiyoruz ama her evin kapısının önünde, evin ışığı yanana kadar davul çalan Nuh Dede’yi çok iyi biliyor; güler yüzünü, tatlı dilini dün gibi hatırlıyor.
Nevin Hiçdönmez: “İçimde merhamet diye bir çınarın büyümekte olduğunu, çocukken onun yorgun bedenine, yüzüne rağmen hayata dimdik direnen metanetli ve sevecen gözlerine bakınca yüreğimin titremesinden anlamıştım. Bu muhterem insanın duruşu Pendiklilerin ihtiyacı olanlara gösterdiği şefkatin ve zarafetin bir göstergesiydi adeta…”
TC Ayla Özkuzey: “Nuh Amca’yı kırklı yıllardan tanırım. Pazarda sırt sepeti ile rahmetli annemin aldıklarını taşır odunlarımızı keserdi.”
Enver Tüksal: “Harika bir adamdı. Ramazan davulu çalar. Köylerden odunlar gelir. O sobalık keserdi. Güçlü kuvvetli ve namuslu bir adamdı. Bizim mahalleye sahurda davul çalmaya gelince mahallenin genç ve çocukları ona eslik ederdik. Harika maniler söylerdi. Mekanı cennet olsun.”
Sevim Pökü Gülsün: “Nurlar içinde yatsın çocukluğumuzda sahurda onu dört gözle beklerdik. Herkese uygun manilerini, şiirlerini unutmak mümkün değil. Bizi senede bir görse bile ismimizle hitap eder ellerimize sarılırdı. Çok iyi bir insandı, Pendik’te herkesi de tanırdı.”
Sevgi Şişman: “Sırtında küfesi, yeşil takkesi, Altun Kasaplar karşı komşumuzdu onlara dükkandan ne verirlerse küfesine atar getirirdi. Biz de kapı önünde çay içerdik ona da verirdik. Hep limonlu içerdi hala içerken aklımıza gelir.”
Fikret Abdioğlu: “Kedici Nuh Dede’nin bütün kediler arkasından giderdi. Bohçasında kedilere ekmek kemik taşırdı. Nur içinde yatsın.”
İsmet Kalyoncu: “Ne kadar mütevazi, sevgi dolu, ekmeğini taştan çıkaran, güler yüzlü, kanaatkar, adam gibi adamdı. Mekanı cennet olsun. Nur içinde yatsın.”
TC Güner Büyükcangaz: “Nuh Dede küfesiyle annemin geldiği öğle saatlerini bekler,sonra eve gelirdik beraberce. O zamanlar şimdiki Ekmekçi Akçal fırının orada Yüksel sitesinde otururduk. Eve çıkınca annem hazır ettiği poğaçalarla erik kompostosu ikram ederdi mutfak masasında…Nuh Dedem de hikayeler anlatır güldürürdü bizi…Nur içinde yatsın.”
Filiz Koşar: “Nuh, Pendik pazarında küfe sırtında yükümüzü taşırdı. 10 tane de çocuğu vardı.”
Nevin Ezer Nisancı: “Nuh dede her akşam yoğurt ve ekmek ile geçerdi Gülşen Sokak’tan unutulur mu hiç. Sohbet ederdik. Nur içinde yatsın mekanı cennet olsun.”
Seyhan Kales: “Her Ramazan Nuh Amca’nın yazlık Mehtap Sineması önüne gelmesini pencerede beklerdim. Mani söylerdi. Davulu başının üzerinde döndürürdü. Çocukluğumun en güzel anısıydı.”
Kaynak: Pendik gazetesi arşiv, Pendik’te Hayat Grubu, Mustafa Telli
Hazırlayan: Elif Kırnak