Akşamüstü sokakta yürüyüş yaparken yolumun üzerinde yerde para buldum…
Otuzbeş lira..
Bir yirmilik,bir onluk,bir beşlik..
Boy sırasına dizilmiş,dikine yerde duruyor..
Etrafı kollayarak çaktırmadan üzerine bastım.
Kimbilir hangi enayi düşürmüştü?.
Kim düşürmüşse,düşürmüştü.Bu beni ilgilendirmezdi.Bu artık benim kısmetimdi ve bu kısmeti tepmeyecektim..
Parayı alıp cebe atacaktım ama birisi görecek,manalı manalı bakacak diye korkuyordum.
Kalbim hızla atıyor,nabzım yükseliyor,heyecanım artıyor,kış mevsimi yavaş yavaş kendisini hissettirmeye başlıyordu..
Sonra yavaşça eğildim..
Öbür ayağımın ayakkabısını bağlıyormuş gibi yaparak sağ elimi paraya doğru uzattım……….
Şaka şaka..
Parayı aldım,bir kafeterya’nın önüydü,kafe’deki görevliye verdim.Belki düşüren araya araya gelir,oraya sorar diye..
Bende de şans yok ki…
Bula bula otuzbeş lira buluyorum.
Şans olsa..
Şöyle içinde otuz-kırk bin dolar olan şişkin bir cüzdan..
Ya da ne bileyim,yüzbin euro,beş kilo altın olan bir çanta bulurdum..
Hemen götürür,karakola teslim ederdim.
Sahibini bulurlardı..
Gazetecilere haber verirlerdi..
Gazetelerde çıkardı..Bir günlüğüne de olsa meşhur olurdum.
Büyük başlıklar atarlardı :
“İNSANLIK ÖLMEMİŞ!..”
“ÖRNEK DAVRANIŞ!..”
“BRAVO İHTİYAR!..”
“HELAL OLSUN SANA!..”
Gibi…
Haberin devamında da şöyle yazarlarlardı :
“Yücel Ziko (59) isimli vatandaş,yolda bulduğu içinde yüzbin euro ve beş kilo altın olan çantayı hiç teteddüt etmeden karakola teslim etti..Karakol Amiri,para ve altın dolu çantanın sahibine ulaşmasını sağlayan Yücel Ziko’yu (59) örnek davranışından dolayı tebrik ederek iki yanağından öptü..Çantanın sahibi,bu son derece dürüst ve namuslu vatandaşı bin lira vererek ödüllendirmek istedi ama o kabul etmedi..”Beşyüz vereyim”dedi,onu da istemedi..”Yüz?” dedi, “Hayır” dedi..”Yemek ısmarlayayım?” “Hayır.” “Çay söyleyeyim?.” “Hayır.”
Yaptığının karşılık beklenmemesi gereken bir insanlık görevi olduğunu söyleyen Yücel Ziko (59),karakoldakilerle vedalaşarak vakur adımlarla karakolun kapısına yöneldi..Arkasından gelen “Helal olsun sana!..” “Adamsın adam!..” “Adamın dibi!..” sözlerine aldırmadan karakoldan çıktı.
Akşam güneşi şehrin üzerine kızıl gölgeler bırakırken,uzun sakalını yalayan hafif rüzgarı arkasına aldı,karakolun önüne bağladığı atını çözdü.Gözlerinde gururlu bir ifade,dudaklarında haysiyetli bir tebessümle atına binerek oradan uzaklaştı….”
Keşke böyle olsa…
Kırk senedir yazarak yakalayamadığım şöhreti,bir günlüğüne de olsa yakalardım.Gazetelerde fotoğrafım çıkardı,televizyonlar haber yapardı..
Yazarak meşhur olmaktan ümidimi kestiğim için benim böyle bir çanta bulmaya ihtiyacım var..
Olmadı,tanıdık bir kuyumcu var.
Onunla anlaşacağım,bir çantaya yüzbin euro,beş kilo altın koyup verecek,ben de o çantayı yolda bulmuşum gibi götürüp karakola teslim edeceğim….