Recm İnanışı Üzerine Felsefi Bir Değerlendirme: Kur’an ve Gelenek Arasındaki Çelişki
Recm, yani zina yapan kadın ve erkeğin taşlanarak öldürülmesi, İslam dünyasında tartışmalı bir uygulama olmuştur. Bu uygulama, ne Kur’an’da açık bir şekilde emredilmiş ne de onun değerler sistemiyle tam bir uyum içerisindedir. Buna rağmen, bazı dini çevrelerde recmin şiddetle savunulması, geleneksel kültürün ve yabancı etkilerin İslam inancı üzerindeki etkisini göstermektedir.
Kur’an’ın Açık Mesajı: Nur Suresi 3. Ayet
Kur’an, zina fiiline yönelik çok net bir ahlaki ve toplumsal duruş sergiler. Nur Suresi’nin 3. ayeti şöyle der:
"Zina eden erkek, zina eden veya müşrik olan bir kadından başkası ile evlenmez; zina eden kadınla da ancak zina eden veya müşrik olan erkek evlenir. Bu, müminlere haram kılınmıştır."
Bu ayet, zina eden kimselerin sosyal ve ahlaki durumunu belirtirken, onları taşlayarak öldürmek gibi bir cezadan bahsetmez. Aksine, bu kişilerin toplumsal düzende belirli bir sınırlandırma ile yer alabileceğini ifade eder. Eğer zina eden kişi taşlanarak öldürülürse, bu ayetin bir anlamı kalır mı? Ayetin varlığını mantıksız hale getiren bir uygulamanın Kur’an’ın bir parçası olduğunu iddia etmek, kitabın bütünlüğüne ve ilahi hikmete ters düşer.
Recm’in Kökeni: Yahudi Geleneği ve Tarikatlerin Rolü
Recm uygulaması, Yahudi Şeriatı’nda bulunan bir cezadır. Tevrat’ta zina edenler için taşlanma cezası açıkça belirtilmiştir. Ancak Kur’an, birçok Yahudi ve Hristiyan geleneğini düzeltici bir mesajla indirilmiştir. Bu bağlamda, recmin İslam’da bir ceza olarak savunulması, Kur’an’ın ruhuna aykırıdır ve dışsal bir etkiden kaynaklanır.
Bugün İslam dünyasında birçok tarikat, recmi bir İslami uygulama olarak savunur. Bu tarikatların kaynaklarının çoğu, Yahudi ve diğer kültürel geleneklerden etkilenmiştir. Kur’an’a iman ettiklerini iddia eden bu gruplar, aslında büyük ölçüde uydurulmuş hadis kitaplarına ve insan ürünü eserlere dayanır. Bu eserler, çoğu zaman Kur’an’ın mesajıyla çelişen yorumlar ve uygulamalar içerir.
Felsefi Açıdan Recm ve Kur’an’a İman Meselesi
Kur’an’ın amacı, insanın ahlaki ve ruhsal gelişimini sağlamaktır; bu nedenle ceza hukuku da insan onuruna uygun bir şekilde ele alınmalıdır. Recm gibi bir uygulamanın savunulması, bir yandan Kur’an’ın adalet ve merhamet ilkeleriyle çelişirken, diğer yandan Müslümanların “iman ettik” diyerek aslında kendi içsel çelişkilerini sergilediklerini gösterir.
Eğer bir kişi Kur’an’a iman ettiğini söylüyor ve bu ayete rağmen recmi savunuyorsa, bu durumda şu sorular ortaya çıkar:
1. Kur’an’ın otoritesi mi, yoksa geleneksel kültürün otoritesi mi daha baskındır?
2. Bir Müslüman, Kur’an’ın mesajını mı takip etmelidir, yoksa uydurulmuş hadis ve geleneklere mi bağlı kalmalıdır?
3. Kur’an’ın birey üzerindeki ahlaki ve sosyal etkisi neden geleneksel uygulamalardan üstün tutulmaz?
Sonuç: Kur’an’ın Mesajına Dönüş
Recm uygulamasını savunanlar, farkında olmadan Kur’an’ın açık emirlerine sırt çevirmekte ve insan aklına aykırı bir geleneği İslam’ın temel bir unsuru gibi sunmaktadır. Bu durum, İslam dünyasında dinin özüne dönme ihtiyacını bir kez daha gözler önüne serer. Kur’an, Müslümanlara yalnızca iman etmeyi değil, aynı zamanda akıl yürütmeyi, adaleti ve merhameti merkeze alan bir yaşam sürmeyi öğütler.
Kur’an, insanlık için yeterli ve evrensel bir rehberdir. Dolayısıyla, onun yerine başka kaynakları koymak, hem inançta hem de pratikte ciddi bir çelişki yaratır. Recm inancını savunanların, iman ettiklerini iddia ettikleri Kur’an’ı bir kez daha gözden geçirmeleri ve onun gerçek mesajını anlamaya çalışmaları gerekir.