Hayatta gerçekleştirmek istediğim en büyük hayalim nedir biliyor musunuz?
Adres soran birine adres tarif etmek…
Bana hergün sokakta birkaç kişi adres sorar.Ama bugüne kadar hiçbirine sorduğu adresi tarif ederek birine bedava iyilik yapmanın mutluluğunu yaşayamadım..
Kahvehanenin önünde oturuyorum.Bir araba yanaşıyor,şoför arabadan bana sesleniyor : “E-5’e nasıl çıkabilirim??..”
Tam ağzımı açıyorum,tarif edeceğim,arkamdan,kahvehanenin penceresinden gür bir ses :
– “DÜMDÜZ GİT.İKİYÜZ METRE SONRA SOLA DÖN.ORDAN DEVAM ET!..”
Şoför,adama elini kaldırıp teşekkür ediyor,ben ağzım açık kalakalıyorum..
Ulan şerefsiz!
Sana mı sordu?..Bana sordu..
Ne o öyle yırtık dondan…tövbe tövbee..
Bi dur!..Ben bilemezsem,sana sorar,sen söylersin.
Niye oturduğum yerden zahmetsiz iyilik yapma hakkımı elimden alıyorsun?
Peki bunu niye yapıyoruz?…
Bilgi konusunda yetersizliğimizi öyle kompleks yapmışız ki,karşımıza cevabını bildiğimiz bir soru çıktığı zaman hemen yapıştırıyoruz cevabı..
Soru bildiğimiz yerden gelirse,bizden alimi yok.
Ama işte hayat her zaman öyle değil..Sen öğrendikçe,hep inadına bilmediğin yerlerden sınıyor seni..
Bu hep böyle oluyor..Ne zaman,nerede olursa olsun,birisi bana adres sorsa,nereden çıktıklarını anlayamadığım birileri bir anda yanıbaşımda belirip,daha ben ağzımı açmadan biri :
– Şurdan git..
Öbürü :
– Şurdan da gidebilirsin..
Daha öbürü :
– Şurdan gitsin,daha kestirme…..
Dün gece uykum kaçtı,sokağa çıktım yürüyüş yapmak için.
Saat sabaha karşı üçbuçuk..
Caddede bir adam..Bu mahalleden değil.Yabancı biri..
Yanıma geldi,
– Afedersiniz,Sancak Köprüsü bu tarafta mı?.
Etrafıma baktım kimse yok..
Sonunda nihayet bir adresi tarif etme fırsatı yakaladım.Bunu kaçırmamam lazım.Eğer bunu kaçırırsam kimbilir bir daha ne zaman fırsat çıkar.
Gecenin üçbuçuğu..Bir o,bir de ben varım..Sorduğu köprüyü de biliyorum..Zaten yolunun üzerinde.Biraz daha yürüse önüne çıkacak.Ama ben hemen söylemedim.Çünkü bu anın tadını çıkarmak istiyorum.Soruyu ağzımda gevelemeye başladım.
– Sancak köprüsüüü?…Sancak köprüsüüü?…
Tam Sancak köprüsünün nerede olduğunu söyleyeceğim,karşıdaki apartmanın üçüncü kat balkonundan bir ses,
– “DEVAM ET,ÜÇYÜZ METRE İLERDE!..”
Sonra onun yanındaki apartmanın ikinci kat ışığı yandı,pijamalı bir adam ikinci kat penceresinden,yandaki apartmanın üçüncü kat balkonundaki adama seslendi,
– O Bayrak Köprüsü değil miydi??..
O sırada yanımızdan geçen bir taksi durdu,şoför pencereyi açtı “Neresi?.” diye sordu..
Bir hırsız,karşıdaki elektronikçiyi soyuyormuş.Bizi duymuş,kafasında siyah şapka,elinde fenerle yanımıza geldi, “Sancak köprüsü biraz ilerde abi..” dedi.Sonra gitti işinin başına döndü..
Bu taraftaki apartmandan bir aile,ailece çoluk çocuk komple uykudan kalkıp yanımıza geldi,ailenin babası “Neresi neresi?..Sancak köprüsü mü?..Sancak köprüsü yukarda.” dedi..Adamın oğlu itiraz etti “Yok baba,orası Zambak köprüsü.Sancak köprüsü Maltepe’de.Şindi abicim,aşağıdan Kadıköy minibüsleri geçiyo..”
Çocuğun annesi “Oğlum saçmalama.Sancak köprüsü şurası.Ben hergün o köprüden geçip çarşıya pazara gidiyorum..”
Pijamalı adam “Bilader,büyük Sancak köprüsü mü,küçük Sancak köprüsü mü?” diye sordu.
Üçüncü kat balkonundaki adam “Yok be abicim,büyük küçük diye bişey yok.Bi tane Sancak köprüsü var,o da üçyüz metre ilerde..”
Ben de gıcıklık olsun diye “Üçyüz yoktur,en fazla ikiyüz metredir” dedim.
Ailece gelenlerin annesi, “Köprünün uzunluğu mu?.” diye sordu.Kocası “Yok yahu,burdan köprüye kadar olan mesafe.” dedi.
Pijamalı adam “O köprüyü yıkacaklarmış diye duydum,doğru mu?.” diye ortaya bir soru atıp konuyu değiştirdi.
Ailece gelenlerin babası “Yıksınlar!..Onu da yıksınlar!..Yıkmadık bişey bırakmadılar memlekette!.” diyerek konuyu politikaya çekti.
Pijamalı adam durup dururken “Sözkonusu vatansa,gerisi teferruattır..” dedi.
Onlar konuşurken ben usulca adres soran adamı kolundan tutup çektim,aradığı adrese,Sancak Köprüsüne kadar bizzat götürüp,elden teslim ettim..
Tarif edemedim ama bu da birşeydir.
Şükretmek lazım….