MagazinHaber Girişi : 20 Ekim 2021 16:40

Satrancın Şah’ı Zehra Topel

Satrancın Şah’ı Zehra Topel

Genç yaşına rağmen üstün başarılar elde eden Pendikli milli satranççımız Zehra Topel, yine bir satranç eğitmeni olan Cengiz Topel’in kızıdır. Bu branşta İstanbul, Türkiye, Balkan ve Avrupa şampiyonlukları vardır. Halen bu sporu devam ettirmektedir.

Zehra Topel (13 Nisan 1987 doğumlu) satranç oyuncusudur. 2007’den beri Uluslararası Kadın Ustası (WIM) FIDE unvanına sahiptir .

1987 yılında Bulgaristan’da dünyaya gelen ve satranç kariyerine Bulgaristan’da başlayan Zehra Topel, 2001 yılında 14 yaş altı Bulgaristan Şampiyonu olmasına rağmen, uluslararası platformda Türkiye’yi temsil etmek üzere ailesiyle Türkiye’ye göç etti. Okul hayatı boyunca sürekli turnuvalara katılan ve birincilikler elde eden Topel, 2007 yılında katıldığı turnuvada Türkiye Kadınlar Şampiyonu olarak WIM (Woman International Master) unvanını aldı ve o yıllarda Türkiye Kadın A Milli Takımında ülkemi 1. Masada temsil etme imkanı buldu.

Türkiye Satranç Şampiyonası (Kadınlar)





  • 2001 U14 – şampiyon
  • 2003 U16 – şampiyon
  • 2007 – şampiyon
  • 2009 – 2. sıra

Avrupa Satranç Şampiyonası

  • 2002 – 7. sıra
  • 2003 Gençler – şampiyon

Akdeniz Satranç Şampiyonası

  • 2003 – Gümüş

Master Games’te birincilik

Birçok satranç uzmanının katıldığı; Bilgi Üniversitesi’ndeki Master Games adlı Üniversite Mezunları Derneğinin düzenlediği turnuvada, hem genel kategoride hem de Kadınlar kategorisinde Zehra Topel  Türkiye birincisi oldu.

 

Avukat Tutku Dinçer, WIM Zehra Topel’e bir plaket sundu.

Sosyal Sorumluluk Projelerinde de yer aldı Satranç Akademisi tarafından ‘Umut Çocukları için Simültane’ gösterisi düzenlendi. Türkiye Şampiyonu Zehra Topel’de etkinliğe gönüllü olarak destek verdi.

2017-2018 İstanbul Küçükler Satranç İl Birinciliği Pendik Grubu Turnuvası 12 kategoride dereceye giren sporculara ödüllerini Zehra Topel de takdim etti.

FIDE Hakemi Fatma Yılmaz 2016 yılında  Zehra Topel ile bir söyleşi gerçekleştirdi. O söyleşinin detaylarını sizler ile paylaşıyoruz:

Biz sizi, yaş grupları şampiyonluklarınızla tanıdık. Ulusal ve uluslararası başarılarınızla hep gündemimizde oldunuz, kadın milli takımımızın adeta vazgeçilmeziydiniz, sonra bir ara adeta gözükmez oldunuz. Yıllar sonra yeniden milli takıma dönüş…  Bunlar bizim bildiklerimiz. Peki, yaşı, eğitimi, işi, ailesiyle… kimdir Zehra Topel?

13 Nisan 1987 Şumen / Bulgaristan doğumluyum. Türkiye’ye 1997 yılında benim satranca olan ilgim ve bu alandaki hızlı gelişimim sonucunda göç ettik, 2000 yılında da tüm ailemle birlikte T.C vatandaşı olduk. Üniversite yıllarıma kadar satrancı profesyonel olarak yaptığım için eğitimime çok fazla önem veremedim, hatta bir süre eğitimime Bulgaristan’da devam ettim, o yıllarda satranç antrenörüm Stoyan Ivanov ile yoğun bir tempoda çalışıyor, okula ise sadece sınav dönemlerinde gidiyordum. Lisansımı T.C. İstanbul Kültür Üniversitesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde tamamladım. Daha sonra yine İngiliz edebiyatı alanında West London Brunel University’de yüksek lisansımı yaptım ve 2014 yılında tekrar Türkiye’ye döndüm. Şu anda özel bir Anadolu Lisesinde İngilizce öğretmeni olarak çalışıyorum. Ailemden bahsedecek olursam, ablam Hatice Yaman, eski milli sporcularımızdandır, şu anda aktif sporculuğu bırakmış olsa da 2001 ve 2002 yıllarında iki kez 18 yaş kızlarda Türkiye şampiyonu olmuştur. Annem, Vildan Topel, evimizin sağlıkçısıdır. Şu anda özel bir ilköğretim okulunda hemşire olarak çalışmaktadır. Babam, Cengiz Topel, ise İstanbul’da satranç antrenörlüğü yapmaktadır. Kabullenmem biraz zaman almış olsa da kendisi benden çok daha popülerdir, eskiden “Zehra’nın babası” diye tanıtılıyorken, bugünlerde “Cengiz Hoca’nın kızı” diye ben tanıtılıyorum. Tabii ki de bu çok gurur duyduğum bir durum.

Satranca kimin aracılığıyla ne zaman başladınız?

Ailemizin satranç antrenörü babam olsa da ben satrancı annemden öğrendim. Bulgaristan’da olduğumuz yıllarda annem kuzenime doğum günü hediyesi olarak satranç takımı almış ve oynayabilmemiz için bize taşların hareketlerini öğretmişti. Daha sonra ilkokul 2. sınıfa geldiğimde, her öğrencinin zorunlu seçmesi gereken aktiviteler listesinin en altında satrancı görüp, ilk profesyonel satranç eğitimlerimi belediyenin satranç kursunda almaya başladım.

Satrançtaki başarılarınız?

Benim için en önemli başarılarımdan ilki satranca başladıktan 5 ay sonra geldi. Katıldığım 10 yaş altı Bulgaristan Şampiyonasında 4. olmuştum. Kısa sürede elde ettiğim büyük bir başarıydı bu benim için ve buna bağlı olarak sonrasında, Türkiye’ye göç ettik. Ailem benim uluslararası turnuvalarda Türkiye adına oynamamı istiyordu.

Bu kadar başarıya rağmen bir ara satranca ara mı verdiniz? Koşullar mı öyle gerektirdi?

Ara vermek zorunda kaldım desem daha uygun olur sanırım. 2007 yılında dönemin Satranç Federasyonu yönetimi ile yaşadığımız sorunlardan dolayı milli takımdan istifa ettim, geri dönüşüm 7 yıl sürdü. 2014 yılında İngiltere’den döndükten sonra tekrar milli takıma davet edildim ve aktif sporculuğa geri döndüm. İngilizce öğretmeni olarak tam zamanlı bir işim olduğu için eskisi kadar aktif olamasam da mümkün olduğunca milli takım kamplarına ve turnuvalarına katılmaya çalışıyorum.

Bir türlü kopamadığınız, adeta yaşam biçiminiz olan satranç size neler kazandırdı?

Satranç bana çok şey kazandırdı. Aslında şimdi kendime bakınca bunu daha net görebiliyorum. Satranç sayesinde özel okullardan aldığım burslar ile iyi bir eğitim alabildim. İngiltere’de olduğum iki yıl boyunca geçimimi satranç sayesinde sağladım ve hatta eğitim ücretini bile karşıladım. En önemlisi tanımadığım çevrelerde satranççı olmak bana çok büyük bir itibar sağladı. Şu anda ulusal ve uluslararası çok geniş bir sosyal çevreye sahibim. İş hayatımda satrancın sayısız faydasını görüyorum; işe konsantre, iyi gözlem, durum analizleri, sorun çözüm becerileri, zaman yönetimi, hızlı karar verme, takım çalışması, disiplin ve daha sayabileceğim birçok özellik satrancın yıllarca bende geliştirdiği yönler.

Satranççılara, ailelere, eğitmenlere önerileriniz?

Satranç mutlaka genel kültür için de olsa öğrenilmesi gereken bir zihin spordur. Ancak sportif başarıyı hedefleyenler mutlaka zamanını doğru kullanmayı öğrenmeli, etkin antrenörlerin gözetiminde turnuvalara katılmalı ve ev çalışmalarına önem vermeli. Sadece iyi antrenör ile çalışmak da yeterli olmuyor ne yazık ki, sporcu- veli- antrenör üçgeninde yer alan tarafların sorumluluklarını eksiksiz yerine getirmesi gerekir. Sporcunun gelişimine göre antrenör değişikliği zamanında yapılmalı. Örneğin, 2015 yılı Türkiye 9 yaş genel şampiyonu olan Yağız Çınar Akın, önce babam Cengiz Topel ile başlayıp iki yıl sonra benimle yoğun bir çalışma temposuna girdi ve şampiyonluğa ulaştı. Şu anda ise IM ve GM’ler ile çalışmaya devam ediyor. Her ne kadar başarılı olunursa olunsun, bir diğer önemli nokta ise sadece satranç ile sınırlı kalmamak. Akademik eğitim ve sosyal gelişime de mutlaka önem verilmeli. Dünya Şampiyonu Karpov’un bu konuda güzel bir sözünü hatırlatmak isterim, “Satranç hayatımdır. Fakat hayatım sadece satranç değildir!”

Dünya satrancından beğendiğiniz isimler?

Satranca başladığım ilk yıllardan beri idolüm Robert James “Bobby” Fischer’dir. Sanırım bunda en büyük etki ilk satranç kitabımın onun My 60 Memorable Games kitabı olmasıdır. Tabi ki günümüzde keyifle takip ettiğim isimler de var; Carlsen, Topalov, Anand, son zamanlarda özellikle Caruana ve Kasparov gibi, ancak Bobby Fischer benim listemin en başındaki isim olarak hep kalacaktır. 2015 Avrupa Takımlar Şampiyonası’nın Reykjavik’te olması nedeniyle Fischer’in mezarını görme fırsatım da oldu. Bu da çok özel bir anı olarak hafızamda hep kalacaktır.

Saydıklarınız içerisinde sizce satrancın en büyük ismi kim?

Aslında birkaç yıl öncesine kadar satranççı olsalar da olmasalar da herkes Kasparov’u tanır, satranç ile onu bir bütün görürlerdi, ama yeni nesil Carlsen’i biliyor ve onu örnek alıyor. Haksız da değiller, hem satranç hem de popülerlik konusunda Carlsen Kasparov’u çoktan geçmiş görünüyor.

Satranç dışı hobileriniz?

Satranç bencil bir spor olduğu için ne yazık ki farklı hobilere çok zaman kalmıyor ve benim de böyle bir imkânım pek olmadı. Ancak eskiden tenis oynamayı severdim. Günümüzde ise her fırsat bulduğumda yeni yerleri gezmeye ve keşfetmeye çalışıyorum. Daha önce de bahsettiğim gibi geniş bir arkadaş çevresine sahip olduğum için onlarla zaman geçiriyor ve bolca kitap okuyorum, özellikle dünya klasiklerini tercih ediyorum.

Oyunlarınız dediğimizde sizde iz bırakan birkaçı?

Bende iz bırakan çok oyunum var aslında, özellikle kaybettiklerimi hiç unutmam. Kazandıklarım da değerlidir ama onlar genellikle anlık sevinçler oldukları için mağlubiyetler kadar derine işlemezler. Özellikle Betül ile 2005 yılında Türkiye Kadınlar Şampiyonası’nda oynadığımız bir kayıp partim var ki hiç unutamam. Fil öne geçmiş olmama rağmen zaman

sıkışmasında yapmış olduğum çift soru ile hem maçı hem de şampiyonluğu kaybetmiştim.

Bugüne kadar satranç yöneticiliğiniz oldu mu ya da geleceğe yönelik böyle bir planınız var mı?

Geçmişte yöneticiliğim olmadı ama Türkiye Satranç Federasyonu’nun ilk kadın başkanı olmak gibi bir hayalim vardı, ancak Gülkız Hanım bunu benden önce gerçekleştirdi!

TSF’nin ilk kadın başkanı olma hayalinizi gerçekleştiremeseniz de FIDE’nin ilk Türk kadın başkanı olmak gibi bir hedef koyabilirsiniz kendinize.

O kadar ileriyi düşünmedim o nedenle yakın bir gelecekte yöneticilik gibi bir planım yok, şimdilik sporcu ve antrenör olarak kalmayı düşünüyorum.

Peki, satrançla ilgili hiç yazdınız mı ya da yazmayı düşünür müsünüz?

Birkaç yıl önce İSEM dergisinde bir analiz sayfam vardı onun dışında ne yazık ki satranç yazarlığım hiç olmadı ama ilerleyen yıllarda mutlaka yazmak isterim.

Türkiye satrancından kimleri tanıyorsunuz?

Neredeyse herkesi tanıyorum.

Sizce Türkiye satrancına kimler emek verdi?

Aslında Türkiye satrancına camianın içindeki herkes çok emek veriyor, oyunculuk, antrenörlük, kulüp yöneticiliği veya turnuva organizatörlüğü ve daha birçok sayamadığım yönleri ile o yüzden listemiz çok uzun olabilir. Ancak benim özellikle çok değer verdiklerim vardır ki bence en güzel emeği onlar veriyor, satranç aşıkları dediğimiz satranca gönül vermiş emektar abilerimiz ve amcalarımız. Onları Türkiye’nin her bir tarafında derneklerle bulabilir-siniz. Eskiden SGM, şimdilerde İSD veya Bosna Sancak gibi benim de bir zamanlar daha sık gittiğim derneklerde küçük sporcuların satranca gönül vermiş emektarlar ile pratik yaptıklarını görebilirsiniz, bence en güzel emeği onlar veriyor.

Ülkemiz satrancını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ülkemizde son 20 yıldır 14-16 yaşına kadar yetenekli sporcularımızın Avrupa ve Dünya Yaş Grupları Şampiyonalarında başarılı olduklarına tanık oluyoruz. Fakat sıra lise ve lisans eğitimine geldiğinde satranca ayrılan zamanın azalması başarı kaybına neden oluyor. Satrancı bir zihin sporu olarak benimsemiş olan bazı ülkeler milli sporcularına bireysel eğitim sistemini yıllardır uyguluyor (Bizim Açık Lise Eğitimi modeli gibi). Türkiye’de de aynı sistem uygulanıp, başarılı sporcuların istikrarı sağlanmalı ve bir kadın sporcu olarak, kızlarımızın daha fazla desteklenmesi gerektiğine inanıyorum.

Satrancın yaygınlaşması için neler yapılmalı?

Son yıllarda yerel yönetimlerin desteği ile tabanda gözle görülür bir yayılma zaten var. İstanbul’da benim yaşadığım bölgede Kartal Belediyesi satranca gerek turnuva organizasyonu, gerekse hafta sonu ücretsiz kursu ile destek vermektedir. Temennim tüm belediyelerin benzer ölçüde satrancın yaygınlaşmasına ve gelişimine katkı sağlamaları.

Yurt içinde de yurt dışında da satrancımızın önde gelen isimlerinden birisisiniz. Doğal olarak önde gelen isimlerin tamamını da tanıyorsunuzdur. Peki, bu önde gelen isimlerle ilgili anılarınız desem?

Biliyorsunuz ben Türkiye’ye geç geldiğim için bir de yaşım gereği, emektar satranççılarımızın sadece isimlerini biliyorum çok fazla tanımıyorum, 20 yıldan fazladır satrancın içinde oldu-ğum için kendi dönemindeki satranççılarla ilgili birçok anı birikti ancak ben benim için diğerlerine göre biraz daha farklı olan bir tanesini sizlerle paylaşmak isterim.

2014 yılında Londra’da bulunduğum dönemde CSC (Chess in Schools and Community) Okullarda Satranç Komitesine bağlı olarak satranç antrenörlüğü yapıyordum. Her yıl düzenlenen London Classic Turnuvasının organizatörlüğünü de bu komite yapıyor. Bilenlerimiz mutlaka vardır. Açık turnuva ile birlikte Londra Klasik’te bir de Dünyanın en güçlü sporcuları için kapalı bir turnuva düzenlenir. CSC’ye bağlı olarak resmi görev yaptığım bu turnuvada edindiğim ayrıcalık saye-sinde VIP odasında, Adand, Kramnik, Aronian, Caruana, Adams, Nakamura, Giri, Short, Svidler, Polgar ve daha is-mini sayamadığım birçok büyükusta ile aynı ortamda bulunma şansım oldu. Canlı yapılan analizler, VIP odasında eğlence için ustaların oynadıkları yıldırım, beyin – el gibi oyunlara canlı canlı seyirci olmak ve onlarla sohbet edebilme şansı elde etmiş olmak benim için unutulmaz bir anı olmuştu. Bir de söylemeden geçemeyeceğim: Satranç masasında ciddi gördüğümüz bu dünyanın en güçlü ustaları aslında masanın dışın-da gayet güler yüzlü ve eğlencelilermiş!

Kaynak:  skor.sozcu.com.tr, Vikipedi, docplayer.biz.tr, www.istanbulbarosu.org.tr, istanbultsf.org, satrancakademisi.blogspot.com

 

 

[ux_slider]

[ux_banner height=”500px” bg=”47562″ bg_overlay=”rgba(0, 0, 0, 0.17)” bg_pos=”17% 39%”]

[text_box position_x=”50″ position_y=”50″]

[/text_box]

[/ux_banner]
[ux_banner height=”500px” bg=”47561″]

[/ux_banner]
[ux_banner height=”500px” bg=”47560″]

[/ux_banner]
[ux_banner height=”500px” bg=”47556″]

[/ux_banner]
[ux_banner height=”500px” bg=”47553″]

[/ux_banner]
[ux_banner height=”500px” bg=”47550″]

[/ux_banner]

[/ux_slider]