SEBAHATTİN OKUMUŞ'UN YÜRÜYÜŞ FELSEFESİ 10

Sonsuz Yola Düşmek

Yürümek, yalnızca bir yerden bir yere gitmek değildir; bilakis, mesafenin ötesine geçerek kendinize ve varoluşun özüne ulaşmaktır. Bu yol, öyle bir yoldur ki adımlarınızda yankılanan sesler, Rabbinizden gelen ilhamla dolup taşar. Yürüdükçe yüreğinizde dolgun bir kulak belirir ve siz, bu kulakla Yaratıcınızın fısıltısını duyarsınız.

İlk adımlardan sonra, içinizde çürüyen tüm düşünceler birer birer dökülür; yürüyüş, bir içsel arınma sürecine dönüşür. Yüklerinizden sıyrıldıkça, hafiflersiniz; dünyadan kopmuş bir ruh gibi, sade, yalın ve özgür... Yürüdükçe ruhunuza bir yakınlık duygusu dolar, çünkü her adım sizi Rabbi'nize biraz daha yakınlaştırır. Yalnız kalırsınız O'nunla, her şeyden sıyrılırsınız; adımlarınız secdeye, duruşunuz rukûa dönüşür.

Yolda olmanın öylesine sade ama derin bir yanı vardır ki, varlıkla iletişim kurmaya başlarsınız. Yeryüzü size kucak açar; ağaçlara selam verirsiniz, başıboş köpekler sizinle yoldaş olur. Doğa, yolunuzu bir yün halı gibi serer önünüze, sanki “gel” dercesine sizi davet eder. Ve siz de bu davete uyar, sonsuzluğa yürürsünüz.

Her adımda düşünceleriniz de olgunlaşır. Kendi benliğinize doğru bir yolculuk başlar; orada açılan her çiçek, ruhunuzun meyveleridir. Kendi kabuk tutmuş yaralarınızın yavaşça iyileştiğini hissedersiniz, adım adım. İyi olursunuz, tazelenir, yeniden doğarsınız. Yürüyüş, adeta cennete doğru bir yolculuğa dönüşür. Adımlarınız size kendinizi anlatır; her adımdan sonra yeryüzünün sonsuz kapıları açılır önünüzde.

O kapıdan geçerken fark edersiniz ki bu yalnızca bir yol değil; Rabbinizle aranızdaki sırra doğru bir davettir.
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.