SEBAHATTİN OKUMUŞ'UN YÜRÜYÜŞ FELSEFESİ 6

Pendikli Gezgin, günümüzün seyyahı, Karadeniz sahilini izleyerek sürdürdüğü bu yolda yalnızca kilometreleri değil, aynı zamanda yürüyüş felsefesini de arşınlıyor. Adımlarının onu götürdüğü her yerde, sadece yolları değil; hayatı, doğayı, ve varoluşun en derin sorularını da keşfediyor. Yolda karşılaştığı zorluklar, korkuları ve belirsizlikleri aşarken içsel yolculuğunu da derinleştiriyor; böylece sadece bedenen değil, ruhen de yol alıyor.

Bu yolculukta gezginimizin en büyük dayanağı, varoluşun kendisine dair bir güven duygusu geliştirmiş olmasıdır. Korkularını yok saymıyor; aksine, onları tanıyor, kabul ediyor ve aşma yolunu buluyor. Bu yolda yalnızca kendine değil, Yaratan'a duyduğu güveni bir rehber gibi önüne koyuyor. Firavun’un sarayına elinde bir asa ile giden Musa misali, her adımında bilinmeyenin içinde bir inançla ilerliyor. Gezgin, gücünü belki de bu inançtan, korkuların üstüne çıkma arzusundan ve kendisine verdiği sözlerden alıyor.

Her bir yürüyüş, yeni bir yol; her bir yol, yeni bir ders oluyor. Yol boyunca karşılaştığı her anı, her manzarayı ve her zorluğu bir bilgelik merceğinden geçirerek sosyal medyada paylaşıyor; ancak soranlara “Nereye yolculuk?” diye sorulduğunda, “Bilinmez,” diyor. Belki de bu cevapsızlık, onun kendi içindeki sırlarla yüzleşme cesaretini, insanın her seferinde kendini aşması gereken bir yolculuğun gizemini yansıtıyor.

Pendikli Gezgin, fiziksel yolculuğunun yanı sıra, varoluşun anlamına dair derin bir keşfi de temsil ediyor. Geceleri yürürken, yollara bıraktığı her bir adımda ve anlattığı her bir hikayede, kendini arayanlara bir rehberlik sunuyor. Yolu açık, felsefesi derin, ruhu özgür olsun.
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.