Kim olduğundan haberin var mı?
‘Ben nasıl bir insanım?’ sorusunu kendi kendine hiç sordun mu?
Sor ve hiçbir etki altında kalmadan, olabildiğince dürüst, itiraf edercesine cevap vermeyi dene.
Eline bir kalem, önüne bir kağıt al ve sende var olduğuna inandığın ne kadar özellik varsa alt alta yaz. Kelimelere dönüş!
Bakalım; kendine ait neler biliyor ya da kendinle ilgili olarak neler düşünüyorsun?
Daha sonra; alt alta yazdığın bu özellikleri en yakın birkaç arkadaşına okuyarak, ona kimden bahsedildiğini sor.
Azıcık farkla, başka bir şey de deneyebilirsin: Arkadaşına seninle ilgili özellikleri alt alta yazmasını rica et. Sonra onları, kendi yazdıklarınla karşılaştır.
Acaba birbirini ne kadar tutacak! Seni bulabilecek mi?
Eğer cesaretin ve biraz da boş vaktin varsa; bu konuda hem daha eğlenceli, hem de daha gelişmiş bir deneme yapabilirsin:
Dört beş arkadaş bir araya gelin.
Elinizde kalemler, önünüzde dosya kağıtları hazır olsun.
Herkes önce kendi, sonra da diğer arkadaşlarının ismini yazsın. Kendiniz ve kimin hakkında neler düşünüyorsanız başlayın kelime kelime yazmaya.
Sonunda; yazdıklarınızı isim isim birbirinize okuyun.
Ve ‘Beni bir o anladı, o da yanlış anladı’ durumlarına hazırlıklı olun!
‘Ben beni bilirim, beni de bilen bilir bunlara gerek yok’ diye düşünüyorsan sana ‘pışık’ derim…
Bu iş o kadar da basit değil.
‘Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol’ sözü güzel bir söz ama; ya pratikte yaşananlar…
Hepimizin; başkalarına gösterdiği, yansıtmaya çalıştığı bir kişilik modeli var.
Hatta; farklı ortamlarda, farklı kişilere bambaşka kişilikler sergileyebiliyoruz rahatlıkla.
Bizim yansıtmaya çalıştığımız kişilik; doğal olarak karşı taraftan her zaman tam da bizim düşündüğümüz gibi algılanamayabiliyor.
Farklı farklı kişilerin, aynı söz – davranış ya da tutumunuzu değişik şekillerde algılaması her zaman mümkün:
Bizimle ilgili olarak; anne babamızın, kardeşimizin, yakın arkadaşlarımızın, ilk kez tanıştığımız birinin, içinde bulunduğumuz dernek, parti ya da cemaatin, okul ya da iş arkadaşlarımızın hakkımızdaki düşünceleri; aynı insan olmamıza rağmen çok farklı olabiliyor.
Bir de kendimize gizlediğimiz gerçek kişiliğimiz var.
Ve aslına bakarsanız, birçoğumuz o konuda da tam, doğru, sağlıklı fikir sahibi değiliz.
Kendi kendinize; ne kadar cesur, merhametli, yardımsever, dürüst, yalancı, kurnaz, saf, centilmen, güzel ya da çirkin olduğunuzla ilgili sorular sorduğunuzda, kendinize yürekten inandığınız net cevaplar verebiliyor musunuz.
Bence Hayır!
Kendinizi öyle zannettiğiniz ya da olmak istediğiniz, arzuladığınız kişilik modelleri de mevcut. İstemediğimiz, beğenmediğimiz, itiraf etmeye çekindiğimiz ya da henüz hiç bilmediğimiz ortaya çıkmamış özellikler de söz konusu tabi ki.
Birlikte başınız derde girdiğinde arkadaşınızı bırakıp gider miydiniz, yoksa ona yardım mı ederdiniz? Eğer böyle bir olay yaşamamış iseniz, bu konuda gerçek bir fikir sahibi olmanız mümkün değil. Tabi her seferinde aynı davranışta bulunup bulunmayacağınız da tartışılır…
Yani; siz kendinizi ne sanıyorsunuz bilemiyorum ama; söz konusu kendi kişiliğiniz bile olsa ve yorum yapan da yine siz olsanız; değişmez, tutarlı bir yargıya varmak zor.
Daha çok şey söylenip yazılabilir şüphesiz; ama konuyu bir şiir ile tatlıya bağlıyorum.
Sizin için de hoş bir final olarak kabul görürse ne iyi…
ÇOK BİRİYİM
O kadar çok kişiyim ki
Kendimi karıştırıyorum
Kura ile başlayacak olsam günlere
İhtimal
‘Ben’ dediğime sıra gelmez hafta boyu
Kime selam verdiğinizi bilmezsiniz çoğu zaman
İsim isim saysam
Benim dahi tanımadıklarım çıkar
Gülümserim
Yalnız biri var onu severim
Bir kaval yakınır içerisinde
Hangi kötülük çalsa kapısını
Perdeleri kapanır penceresinde