Komedi Mizah Yazarı Yücel Ziko’nun SI TU SAVE başlıklı yazısı:
Bizim çocukluğumuzda ‘Christian Adam’ diye bir Fransız şarkıcı vardı..
Yetmişli yılların birinde söylediği “Situ save kombien jötem” (Okunuşu böyle. Yazılışı yazılacak gibi değil) isimli romantik aşk şarkısı, tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de lodos fırtınası gibi esti, bütün gönülleri kasıp kavurdu, sevenlerin aşklarına fon oldu,sevmeyenlere “Ulan keşke ben de bu aralar birini sevseydim, bu şarkıyla çok iyi giderdi.”dedirtti…
Her yerde o şarkı vardı…
Sabah kalktığımızda radyoyu açardık, o şarkı..
Radyoyu kapardık, o şarkı..Radyolara sığmazdı şarkı..Pencereyi açardık, meğer bitişikteki evden gelirmiş o şarkı…
Kahvaltıya otururduk, o şarkıyı ekmeğin üzerine sürer yerdik.
Elimizi yıkamaya lavaboya giderdik, musluktan o şarkı akardı.
Sokağa çıkardık, yol boyu sağdan soldan,dükkanlardan o şarkının sesi gelirdi..
Dünyada romantizm dalgasının tsunami yaptığı yıllardı…
“Situ save kombien jötem…”
“Seni ne çok sevdiğimi bilseydin
Zaten anlayacaktın
Sen olmayınca günler sönük
Sen olmayınca neşe yok
Benim olman yeterdi
Sonrası ne olursa olsun
Seni ne kadar sevdiğimi bilseydin…”
Veya fransızca yazılışıyla :
“Si tu savais combien j’taime
Tu comprendrais que deja
Sand toi tous les jours sont blemes
Sans toi il n’est plus de joie
Si tu savais ce q’uest ma peine
Lorsque tu es loin de moi…”
Tam bir gavur eziyeti kuran çarpsın…
Daha bazı ‘e’ lerin, ‘a’ ların üzerine ne anlama geldiklerini bilmediğim işaretleri koymadım…
Nasıl oluyor da, okunuşu çok romantik olan fransızcanın yazılışı insanı strese sokuyor?…
Bu şarkı,döneminin aşk sembolüydü…
Bu şarkı bağlamında yaşandı bir sürü aşk…
Kurumuş gönülleri çapaladı,suladı,yeşertti, çiçek açtırdı..
Bu şarkı sayesinde aşk, bir ara emeği geçti, bir süreliğine en yüce değer oldu…
Fransızca bilmeyen milyonlarca insan, bestenin güzelliğinden, fransızcanın romantik sesinden etkilendi…
Bir fransız, bana, Fransa parlamentosundaki sıradan bir görüşmenin tutanaklarından rastgele iki sayfa okusun, ikinci sayfanın ortalarında ben ağlamaya başlarım..
Fransızca bana o kadar etkili, duygulu ve dokunaklı gelir..
Ama o sözleri başka bir ülkede, bir meydanda yüksek sesle “Yazıldığı gibi” söyle, millet savaş çıktı, birazdan zehirli gaz saldırısı başlayacak sanıp panik halinde sığınaklara kaçar…
Fransızca konuşan biri kimsenin kalbini kıramaz…
Eğer kırmışsa fransızca kırmamıştır, başka bir dil biliyorsa o dille kırmıştır.İngilizce kırmıştır, Almanca kırmıştır, eğer Rusça biliyorsa kesin rusça kırmıştır…
Bir fransız sevgilim olsa, bana fransızca beni artıksevmediğini, benden nefret ettiğini, defolup gitmemi istediğini söylese…
Gitmem valla…
Daha çok bağlanırım..
Yeter ki benimle fransızca konuşsun, nefret edecekse fransızca etsin..
Kıssadan hisse,demek istediğim,
Dünyaya iyi gelecek en iyi ilaç romantizm…
Bizi duygular kurtaracak..
Dünyanın daha çok duyguya, iyi müziğe,şimdinin değil,o zamanların o güzel müziklerine ihtiyacı var..
Yeni anayasalar yapıp sistemlerimizi değiştirelim,romantizme geçelim, romantizmle yönetilelim demiyorum ama,romantizmi ihmal etmeyelim.
Yani kısaca,
Si tu save kombien jötem….