Hayat ne tuhaf ve insan ne garip bir şeydir… İnsanoğluna, bulunduğu yer ve taraf itibarı ile bir mana vermek ne kadar da zor olmaya başlamıştır. Oysa insanlık her daim Hak ve Batıl sınıflamasına tabidir. Lakin hayatın görünenlerinde ve görüntülerinde çoğu kez çok daha başka manzaralar vardır. Batıl, bir savaş yöntemi olarak sinsice Hak içerisindeymiş gibi görünmeye çalışmaktadır. İnançlar içerisindeki yol, yöntem ve anlayış tarzlarını bir tarafa koyduğumuzda meydanlar çakallara, sırtlanlara ve her tarafta pusu kurmuş bölük bölük şeytan ordularına kalmış gibi görünmektedir. Silahsız şeytan orduları dediğimizde, Hak ve hakikate karşı ALGI SAVAŞI yürütenler akla gelmektedir. Yazılı, sözlü ve görsel medya onların en etkili olduğu alan olarak ortaya çıkmaktadır.
Silahsız şeytani ordularının mensupları toplumun içerisinde, işyerlerinde, eğitim alanlarında, ticaret alanlarında, hayatın her alanında ve en yakınımızda bulunabilir, beyefendi bir kimlik gösterebilir, saygın olabilir, makam ve mevki sahibi olabilir, zengin ve muteber bir şahsiyet olarak bilinebilir, ilim ve irfan sahibi gibi görünebilir, inandırıcı ve ikna edici gibi duruş gösterebilir ve her haliyle her şekle girebilir. Dini bütün ve vatansever gibi de görünebilir. Alim ve ulema kimliği sergileyebilir. Senden benden gibi görünebilir. Her camianın içerisinde bulunabilir. Çoğu kez doğru gibi konuşur lakin kasti, zehirli, yalanlı bilgi veya haberle gayesine uygun, muhtelif bir algıya odaklanarak tahribatını yapmaya çalışır. Bir gayeye odaklı etkili yalan söylemek için yüzlerce kez doğru konuşabilir. Bunlar her daim en güzel ve en iyi insan rolünü oynayabilirler. Bu familyanın aktörleri sisli ve bulanık ortamları severler. Bilgi sahibi olmadıkları şeyin ardına düşerler. Mazlum rolünü çok iyi oynarlar. Fakat sırası gelince silah kullanmaktan ve emelini gerçekleştirmekten asla tereddüt etmezler. Bu nedenle onların silahsız gibi görünmesi sadece bir kandırmacadır. Çünkü bu tiplerde her türlü zalimlik ihtimal dahilindedir. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Yakın tarihimizdeki darbeciler bunun canlı misalleridir.
“Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsra Suresi 36. Ayet)
Bilerek ya da bilmeyerek zatların gayeleşmesi üzerinden yol yürüyenler, her türlü dünyevi menfaat için vaziyet gözleyerek araflardan taraflara gidip gelenler, gaflet deryalarına dalarak özünden ve aslından uzaklaşanlar, bile bile ihanetlere bulaşanlar, mistik saplantılarda efsunlaşanlar, sapıklıkta ve sapkınlıkta bataklıklara dalanlar, hemen her şeyi fütursuzca istismar edenler, yalanlardan ve yanlışlardan nemalanarak onları olağan hale getirenler ve sayısız daha birçok güruh meydanları doldurmaktadır. Kriptolaşmış gizli kimlikler, münafık karakterler, hazır kıta uyuyan ve uyanan hücreler, Sureti Haktan görünen nice bukalemun şahsiyetler, kiralık kalemler ve pusularda nöbet tutturulan besleme fondaşiler gibi karanlık zatlar ve onların zihniyetleri şeytanın silahsız kuvvetlerini temsil eder. Batıl gaye uğruna veya batıla hizmet eden kadim şer yapılarına hizmet uğruna birbirine hiç benzemedikleri halde dostluklar kuranlar, davranış benzerliğine bürünenler, beraber görüntü verenler, beraber iş çevirenler, ittifaklar kuranlar ve inanç birliktelikleri oluşturanlar iblisin silahsız orduları olarak temayüz eder. Böylece batılın tek millet olduğu gerçeğini ortaya koyarlar. Şeytan orduları içerisinde; katiller, teröristler, bölücüler, din ve vatan karşıtları, ümmet düşmanları, haramiler, zalimler, cahiller, ahlaksızlar, namussuzlar, hayasızlar, edepsizler, bağımlılar, köleler, sapıklar, sapkınlar, kalbleri ve gözleri perdelenmiş gafiller ve sefiller başı çekmektedir. Bunların tamamı elbette ki zavallıdır…
“ İnsanlardan bazıları da vardır ki inanmadıkları halde “Allah’a ve âhiret gününe inandık” derler. Akıllarınca Allah’ı ve iman edenleri aldatmaya kalkışıyorlar; hâlbuki onlar farkında olmadan yalnızca kendilerini aldatmış oluyorlar. Kalplerinde bir bozukluk vardır, Allah da onlardaki bozukluğu arttırmıştır. Yalan söylemeleri yüzünden, kendilerine acı veren bir azap da vardır. Onlara “Yeryüzünde düzeni bozmayın” denildiğinde, “Hayır, biz yalnızca ıslah edenleriz” derler. Biline ki, gerçekten bozanlar onların ta kendileridir, ama farkında olmuyorlar.” (Bakara Suresi 8-12. Ayetler)
Silahsız şeytani düşman orduları silahlı düşman ordularından daha tehlikelidir. Çünkü biri görünen ve bilinen, diğeri görünmeyen ve gizlenendir. Eskiden düşman ile meydanlarda mertçe savaş yapılırdı. Savaşın da bir hukuku vardı. Düşman belli, saflar netti. Şimdiki savaşlarda ise dahili ve harici düşmanlar her yerde ve her türlü namertlik peşinde koşmakta, savaş hukuku açısından bile meşru olmayan hileli yol ve yöntemlere başvurmaktadır. Silahsız savaş yürüten batıl kimlikli şeytan ordularında, ahlak, mahremiyetler, can ve mal güvenliği, vicdan, onur, haysiyet, hürriyet, hak ve hukuk ayaklar altına alınmaktadır. Yani akla hayale gelmeyen her kötülük ve zulmet meşru kabul edilmektedir. Çünkü onların asli hedefi maneviyatı yok etmek, tüm manevi kavramları erozyona uğratmak ve milli duyguları zayıflatmaktır. Böylece onlar karanlık kadim emellerine ulaşmanın hesaplarını yapmaktadırlar. Onlar günümüzün Lawrens karakterleridir.
Silahsız şeytan ordularının en büyük oyuncaklarından biri yalanlar ve kirli bilgilerdir. Asıl, doğru ve orjinal olan bilginin yerine yalan yanlış bilgilerin yer alması ve asıl bilginin arka plana itilmesi, fitne ortamının oluşmasında temel gaye ve yöntem olarak kabul edilmektedir. Muhtelif tezviratlı ilaveler, yönlendirici ek bilgiler, yalan yanlış yorumlar ve bunların mütemadiyen tekrarı ile tam bir bozgunculuk hedeflenmektedir. Bir algı oluşturmak için öncelikle güven telkin edici bilgiler enjekte edilir. Sonra bunlara gerekli ve gereksiz bilgiler takviye edilir. Bir bilgi bolluğu ve bilgi yığını oluşturulur ve bunların bir kartopu gibi olması sağlanır. Sonraki aşamada mistik manalar da bu kartopuna eklenmiş olur. Ayrıca nefsi okşayıcı ve eğlendirici özellikler de buna ilave edilir. Biraz da muamma bir karakter görüntüsü verilir ve nihayet tüm bu bilgiler tekamül ettirilerek ikna edici bir kimliğe dönüştürülür. Böylece kirli bilginin etkisi gittikçe artar ve temiz bilgilerin etkinliği kırılır, kirli bilgiler öne çıkar. Asli bilgiler anlamını ve önemini yitirerek algıların gayesinin gerçekleşmesi hedeflenir. Bu işlerin daha da ileri boyutlara ulaşması için orijinal olan bilgi veya haberler evrile evrile değişime uğratılır, halden hale dönüştürülür ve tipik bir dedikodu formatına kavuşturulur. Devamında işin içerisine haset olgusu, iftira ve gıybet karıştırılır ve en nihayetinde tüm algılar bulaşık ve tehlikeli bir virüse dönüştürülür. Lanetli şeytan orduları bu sayede bir sonuç almaya çalışır.
Silahsız şeytan orduları aynı zamanda düzenbazdır. Tezlerin ve antitezlerin aynı şahıslar tarafından kullanılabildiği tek yaratık bunlardır. Bazen bir yazı başlığında, bazen yazıların içeriğinde gizlenirler. Bunlar kelimelerin ve cümlelerin arkasına sığınırlar. En namert ve en kalleş tipler bunlardır. Bunlar bazen bir bardağı zehirli fikirle doldurur gibidir, sonra güya onu yok etmeye çalışırlar lakin onun zehrinin izleri ve ıslaklığı bardağın yüzeyinde kalır. Bu nedenle onlara tahribat ehli de denilebilir. Ayrıca bunlara, gaflet ve delalet içerisinde olmaları nedeni ile Ebu Cahil orduları olarak da bakabiliriz. Çünkü bu cahil ordular veya topluluklar insan olma erdemini tamamen kaybetmiş, aslından uzaklaşmış ve şeytana kul köle olmuştur. Bunlar adeta cahiliye dönemlerinde tanrıcılık oyunları oynayan komedyenlere taş çıkartmaktadır. Ne yazık ki onların sayesinde canlılara, cansızlara ve zatlara tapınma sahneleri bugün de son sürat devam etmektedir. Aklını yitirmiş, tahlil yeteneğini kaybetmiş, gözleri kör olmuş, kalbleri katılaşmış, perdelenmiş ve kararmış olan bu cahil zümrelerin söyledikleri her söz sahtedir, yalandır, kandırmacadır. Onların eylemleri, kültürleri, medeniyetleri, inançları, siyasetleri, fikirleri ve düşünceleri arızalıdır, çürüktür, çoraktır. Onların haber kaynaklarına güvenenler de büyük bir vebal altındadır ve bu insanlar da onların yardımcıları hükmündedir. Çünkü cahiliye döneminin günümüzdeki askerlerinden gelen her şey gayrı meşru kirli bir iklimden gelmektedir.
Ebu cahillerin silahsız şeytani orduları kıtaları dolaşmakta olabilirler. Lakin bu durum onların başarılı olacağı anlamına gelmemektedir. Çünkü onlar başarısız olmaya mahkumdur. Ne yapsalar boştur. Yüksek mertebeden kudurmaları bu başarısızlıklarından kaynaklanmaktadır. Onların yoğun şekilde İslam’a, İslam Peygamberine, onun Ehli Beytine ve onun ashabına saldırmalarının nedeni, kurdukları düzenlerin ve tuzakların iflas etmesindendir. Seslerinin çok çıkması havaya havlamaktan başka bir mana taşımamaktadır. Korku, panik ve ümitsizlik onların sinelerini kaplamıştır. İlmi ve teknolojik gelişmeyi ve medya platformlarını yoğun şekilde ve kötü yönde kullanmaları bundandır.
Her şeyi istismar edip yeryüzünde katmerli cehaletle bozgunculuk yapan ve batılı temsil eden Ebu Cahillerin silahsız şeytan kılıklı istila ordusuna karşı elbette ki kutlu bir mücadele vardır. Tevhid sancağı altında Hakkı Hak bilip yüce Rabbimizin hükmünü egemen kılmaya çalışan ve bunu Kızıl Elma hedefi olarak yürüten fetih orduları vardır. Kıyamete doğru kızışan amansız savaşların sonunda elbette ki Hak galip gelecek batıl zail olacaktır. Günümüzün karanlık baronları, Firavunları, Nemrutları, Ebu Lehebleri ve Ebu Cehillerin silahlı veya silahsız ordu kuran torunları mutlaka mağlup olacaktır…
Ali Dama