SİZ NE KADAR ŞEY’SİNİZ?

Sahici insan nasıl bir şeydir? Kimdir? Duygu dünyası, düşünceleri, davranış biçimi ne kadar ona aittir?

Herkesin kendini bir ‘şey’ sandığı dünyada, sandığımız şey’in acaba ne kadarı biziz!

Kim bilir belki de Can Yücel ‘Şeyist’ isimli şiirini bu tür bir iç sorgulamadan sonra kaleme almıştır:

 

Biz talebeyken şeydik

İyi arkadaşlık şeylen

Biliyorsunuz şeylen şey olunmaz

Ben şeyi bitirince babam

Şey dedi, şey partisine girdim

Zaten şeyle evlenmiştim

Şey şeye gidelim dedi gittik

Şeysiz de olmuyor döndük

İki şeyim oldu büyüdüler

Doktor sende bir şey var diyor şimdi

Evet bende bir şey var. Sayamadığın kadar

Kimse dokunamaz benim şeyime

Çünkü ben bir şeyim

Her şeyde bir şeydir ama

Ben başka bir şeyim

Ben şeyim

 

‘Şey’ meselesi oldukça nazik bir konu yani.

İnsan doğar doğmaz bir şeydir. Ama geçen zaman içinde başka bir şey olur.

Ve biz bu yeni şeyi bir şirket olarak düşünürsek; bu şirketin ortakları söz konusu olacaktır.

Anne, baba, kardeşler, çocukluk arkadaşları, öğretmenleri, okul arkadaşları, radyolar, televizyonlar, gazeteler, okuduğu kitaplar, mensup olduğu toplum; bu şeyin oluşmasında katkı sundukları için hak sahibidirler!

Ya da  ‘şey’ denilen şey, aslında doğrudan bunlardır!

 

Etrafınızdaki kişilere bir de bu gözle bakın.

Acaba karşınızdaki kişi; kaç gram annesi babası, kaç gram edebiyat öğretmeni, arkadaşları, Sabah, Hürriyet ya da Cumhuriyet gazetesi, kaç gram Show, Kanal D, ATV ya da TGRT, kaç gram Kemalettin Tuğcu, Orhan Pamuk, Nazım Hikmet ve diğer bazı şeylerden oluşuyor?!

 

Bizler, geçmişteki ve günümüzdeki kişiler hakkında üç aşağı beş yukarı değerlendirme yapabiliriz elbette.

Ama önümüzde yeni bir süreç daha var. Ve bu süreçte insanlar nasıl bir ‘şey’ olacaklar? O şeyin oluşmasında kimler, neler, ne kadar rol oynayacak?

Çok şey söylemek mümkün.

 

Anlayacağınız, bu ‘şey’ meselesi üzerine konuyu dallandırıp budaklandırmak pekala mümkün.

Ama o zaman yazı sıkıcı bir hal alır ve bu da benim işime gelmez.

Öyleyse hemen bir sonuca bağlayalım yazımızı.

İşte sonuç:

 

Şeyin birisi; “Bu kadar saçma bir yazı okumamıştım” diyecek.

Şeyin birisi; “Ne kadar da doğru söylüyor” diyecek.

Şeyin birisi; “Bu adam, spritüalistlerin oyununa gelmiş” diyecek.

Şeyin birisi; “Hımmm… Baya ilginç bir yazı olmuş” diyecek

Şeyin birisi; “Bu adam sosyalist” diyecek.

Şeyin birisi; “Bu adam kendini bir şey sanıyor” diyecek.

Şeyin birisi; bu yazıyı okumaya başladıktan hemen sonra  bırakacak.

Şeyin birisi; bu konuda benimle tartışmak, kendi (!) fikirlerini de iletmek isteyecek.

Şeyin birisi; “Başlarım senin şeyine” diyecek.

 

Siz ne dersiniz, hangi şeysiniz bilemiyorum ama, benim şeyime göre (!) euro ve doların artması, bir yandan iyi olacak, bir yandan kötü…

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.