ABD SİYASETİ ve TRUMP
ABD derin devletinin kuklası olarak seçilen 47. Başkan Donald Trump’ın ABD’nin diğer seçilen kuklalarından farkı, öz güveninin yüksek olmasıdır. Donald Trump; ABD’nin derin devletinin işlem ve eylemlerini sahiplenerek kendisinin işlem ve eylemi olduğunu eğip bükmeden ve/veya olduğu gibi ifade etmesi, talimatları yerine getirirken işlem ve eylemi “ben yaptım” diyerek “öz güvenini” sergilemektedir. Donald Trump dışındaki ABD’nin derin devletinin bütün seçilmiş kuklaları dünya üzerinde geçmişte ve bugün yaşanan bütün kirli iş ve eylemlerin merkezinde olmalarına rağmen bunu inkar etme seçeneğine sığınırken, Trump; Üstünlük kompleksi içinde yüksek özgüveni ile İşlem ve eylemin sonuçlarının ne olduğu/olacağı gibi bir kaygı gütmeyerek “ben yaptım”, “biz yaparız”, “biz ABD’yiz” beyanını yapıp, kirli İşlem ve eylemin, oyunların “her şey ABD ve milleti içindir” iletimini yaparak, dünyanın her coğrafyasında sahnelenen kirli oyunların baş aktörünün ABD’nin olduğu gerçeğini hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde dünya kamuoyuna ifade edebilmekte/etmektedir.
Üstünlük kompleksi; Üstünlük kompleksi, bir kişinin kendi önemini, becerilerini ve başarılarını abarttığı veya şişirdiği psikolojik bir olgudur. Bir kişinin kendi yeteneklerinin ve başarılarının başkalarının çok üstünde olduğuna inanmasından kaynaklanan bir dizi davranış ve özellik olup, reddedilme duygusuna karşı hassastırlar; herhangi bir konuda “hayır” cevabını duyduklarında karşı tarafa saldırgan ve öfkeli bir tavırla yanıt verebilirler.
Donald Trump; Kasım 2020 yılında yapılan seçimleri jeo Biden’ karşı kaybetmesinin ardından ABD kongre binası baskını dahil yapılmış eylemler “Üstünlük kompleksinin” sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Donald Trump’ın Filistin ile ilgili hezeyanları; “ABD'nin "Gazze Şeridi'ni devralacağını" Gazze’ lilerinde "başka bir yere gitmesi gerektiğini" söylemiş”, Yani Tehcir; “göçe zorlama, göç ettirme, göç etmesine yol açma, sürme.”
ABD ve İsrail, Filistin'i bağımsız ve egemen bir devlet olarak kabul etmese bile Trump'ın önerisi uluslararası hukukun ihlali anlamına gelir. Halkın "zorla" yerinden edilmesi insan hakkının ihlalidir. Zorla yerinden etme savaş hukukunun ihlali olur. Savaş hukukuna göre; nüfusun kalıcı olarak yerinden edilmesi yasaktır. 1949 Cenevre Sözleşmesinde; sivil nüfusun işgal altındaki topraklardan kitlesel olarak sınır dışı edilmesi "savaş suçu" sayılmıştır.
BM’e göre; "Yabancı bir toprağın güç kullanarak işgal ve ilhak edilmesi ve halkının zorla yerinden edilmesi yasadışıdır. Bu tür ihlaller uluslararası hukukun “güçlünün hukuku” ile ikame edilmesi anlamına gelir ki; terörizmin meşrulaşmasına zemin hazırlama cabası olup dünyanın geleceği için arzu edilmeyen durumdur, Zaten; bir tarafta terörizm hamisi ABD, diğer tarafta beslediği terör devleti İsrail’ olduğuna göre bu söylem, asgari insan olduğunu düşünen insanlar için şaşırtıcı olmamıştır.
ABD terörizm hamisi bir ülke olup, gerekçe üretip devlet terörü uygulamakta bir sakınca görmez. Emperyalist düşünce sistemi kültürü olmuş ve kapitalizmin esir aldığı ve/veya hükmettiği bir ülke olmasından olmalı ki; ahlaki ve insani ne varsa emperyalist emellere ve Siyonizm’in kirli amaçlarına/emellerine feda edebilmektedir. Kukla Trump; Filistin topraklarında hak sahibi ve/veya söz hakkı varmış gibi Gazze’yi ABD toprağı yapma hezeyanı Siyonizm’in planlı amacı olup, amacın dile getirilmesi kuklalığının bir gereğidir. Söylemi alkışlayanlar, kuklalarının yüksek özgüvenini kullanarak dünyaya kendilerinin ifade edemediği kirli amaçlarını iletim yaptırmayı, şımarıklıklarına liman, sevinçlerini mahlûk davranışı şeklinde yaşayanlardır,