CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ
Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi, Türkiye’de 16 Nisan 2017 referandumuyla kabul edilen ve 9 Temmuz 2018 tarihi itibarıyla uygulanmaya başlanan başkanlık tipi hükûmet sistemidir. Bu sisteme geçişle beraber Cumhurbaşkanı’nın yetkileri artırılarak yürütme organının başı olmuştur.
Yani; milletin iradesi ile demokratik rejimin erkleri olan “yasama” organının yanında “yürütme” organının başı olarak Cumhurbaşkanını seçmek sureti ile “millet iradesinin” güçlenmesi/güçlendirilmesi sağlanmıştır.
Bu sisteme karşı tavır ve söylem içinde olan siyasi düşünce sistemleri Millet İradesinin teveccühünü kazanamamış ve/veya kazanma ihtimali olmayan marjinal düşünce sistemleridir. Marjinal düşünce sistemi unsuru kişi/kişileri, milleti; göbeğini kaşıyan adam ve/veya bidon kafalı gibi tanımlamalar la hakir görmekte, kendi sınıf hegemonyasının tesisi için çaba içindedirler. Hatırlanacağı üzere ülkemiz vatandaşının Uçak’la seyahati bile bu marjinal düşünce Saiklerince eleştiri konusu yapılarak “ne gereği var” denilebilmiştir.
Bu siyasi yapıların; millet iradesi ile yasamanın yanında “yürütme”nin de (Cumhurbaşkanının) seçimle göreve gelmesine karşı olan tutumları, antidemokratik düşüncelerinin dışa vurumudur.
16 Nisan 2017 öncesi sistemde millet iradesi ile seçilen yasamanın içinden “yürütme” organının oluştuğu ifade edilmektedir, oysa bu durum ezberden öte bir anlam ifade etmediğini her düşünebilen varlığın anlayacağı bir aldatmacadır.
Demokrasilerde; siyaset kurumunun vazgeçilmez unsuru siyasi partilerdir. Siyasi partiler kanunu (2820 sayılı) ve ülkemiz siyasi kültürün gereği siyasi partilerin “Genel Başkanlarının” sistem içinde çok güçlü yetkilere sahip olduğunu biliyoruz. Bu yetkililik; parti içi faaliyetlerin dışında gerek “yürütme” faaliyetlerini ve gerekse “yasama” faaliyetlerini bile bloke edebiliyor, durum bu iken; “yürütme”nin başı olarak Cumhurbaşkanını halkın seçmesini antidemokratik bularak tek adam söylemleri üretmek “millet iradesine” saygısızlık değil midir. Eğer demokratik bir söylem ve eylem olacaksa öncelikle Siyasi Partiler Kanununun genel başkanlara tanıdığı yetkiler gözden geçirilerek demokratik hale getirilmesi, siyasi partilerin tabanlarının partilerinde özgürleştirilmesi ve genel/yerel seçimlerde millet iradesinin milletvekillerinin seçilmesinde vekil tercihi (parti yönetiminin belirlediği adaylık sırası değil) yapabilecek bir sistemin kurulması gerekmez mi?
Bu söylemin Saikleri; düşünsenize, Ülkenin bir numarası için Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterdiği kişiyi “ Sayın Muharrem İnce gel bakalım buraya” diyerek yanına çağırması hangi nezaket, hangi teamülle izah edilebilir ki; bu kişinin kazanması halinde bu makama önünü ilikleyerek çıkacağı düşünüldüğünde ? Düşünce sistemlerinin milletten saklanan emel ve amaçlarının tezahürüdür bunlar.
Abdurrrahman AYAR