SÖZÜN ÖZÜ (GEÇMİŞ, ŞU AN ve GELECEK)

GEÇMİŞ, ŞU AN ve GELECEK

Ülkemiz ‘de çok partili dönem, 1945 yılında Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) dışında ikinci bir partinin -Nuri Demirağ liderliğindeki Millî Kalkınma Partisi (MKP)- kurularak 1946 genel seçimlerine çok partili sistemle gidilmesi ile başlamıştır. 26 Mayıs 1946 da ülke çapında süratle teşkilatlanmasını artıran ve CHP'nin en büyük rakibi konumuna gelen Demokrat Parti, teşkilatlanmasını henüz tamamlayamadığı için yerel seçimlerin öne çekilmesini kabul etmemiş ve bu seçimlere katılmama kararı almıştır. Demokrat Parti, 7 Ocak 1946'da kurulan ve 1946 Türkiye genel seçimleri, 21 Temmuz 1946 tarihinde 8. dönem milletvekillerini belirlemek için yapılan genel seçimlerdir. 5 Haziran'da Milletvekili Seçim Yasası değiştirilmiş ve Cumhuriyet tarihinde ilk defa tek dereceli seçim esasında gerçekleştirilmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi 397, Demokrat Parti 61 ve bağımsızlar 7 milletvekilliği kazandı. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk çok partili genel seçimi olan bu seçim adli denetim dışında, açık oy, gizli sayım ve liste usulü çoğunluk sistemi esasına göre yapıldı. (açık oy - gizli tasnif) Bu usulsüzlüklerinden dolayı "şaibeli seçim" şeklinde de anılmıştır. Bu genel seçim ile TBMM 8. dönem milletvekilleri seçilmiştir. Kurulduğu yıl yapılan seçimlerde azınlıkta kalıp 4 yıl sonra yapılan seçimlerde (14 Mayıs 1950) 27 yıllık tek parti dönemini sona erdiren Türk siyasi partisi olarak bilinir. Sırasıyla 1950, 1954 ve 1957 seçimlerini kazanmış ve 10 yıl boyunca iktidar olmuştur.

1957 seçimleri sonrası kurulan 5. Menderes hükümeti 133 ret oyuna karşılık 403 kabul oyu ile güvenoyu alacak, yeni secimden çıkmış, milletten yetki almış siyasi partinin hükümet programı muhalefet partilerince rejime ve ekonomiye ilişkin sorunlara çözüm getirmediği iddiası ile tenkit edilebiliyor, ancak asıl şiddetli eleştiri hükümet programını, DP’nin rejimi tam olarak totaliterliğe dönüştürme kararının bir ifadesi olarak gören, muhalif basından Forum’a göre hükümet siyasi rejim içinde kalan son hürriyet kalıntılarını da yok etmek üzere harekete geçmişti.  Akis ise programda hükümetin yetkilerinin genişleyeceğinin açıkça bildirildiğini belirtiyor, DP’nin gelecek seçimlere kadar kendisi aleyhinde oy kullanılmasına neden olan faktörleri birer birer bertaraf etmek düşüncesinde olduğunu vurguluyordu. Akis’te çıkan ve Metin Toker’e ait makalenin son sözleri şöyleydi; “Otoritenin faziletine inanç, DP. mesullerinde devam etmektedir. Program Parti içi ve Parti dışı bütün murakabeden kurtulma gayretinin ve niyetinin ifadesidir. Sadece bu, 1957 seçimlerinin dersiyle tezad teşkil etmektedir. Çok partili rejimin ruhu, yazık ki, bu son dersten sonra dahi anlaşılmamıştır. Beşinci Menderes hükümeti son Menderes hükümeti olursa hiç kimse şaşırmayacaktır.” Metin TOKER kimdir; Galatasaray Lisesi'ni (1942), ardından İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Filolojisi Bölümü'nü bitirdi (1948). 1943-50 arasında Cumhuriyet gazetesinde çalıştı. 1950-53 arasında, Paris'te öğrenim gördüğü sırada Cumhuriyet, Zafer ve Yeni İstanbul gazetelerinin Batı Avrupa muhabirliğini yaptı. 1953 yılında Paris Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nü bitirdi. Önceleri sıkı bir İsmet Paşa muhalifi iken ve Paşa hakkında sert yazılar kaleme aldığı Zafer gazetesinde yazarlık yaparken birdenbire muhalefete geçti. Türkiye'ye dönünce Akis dergisini yayımlamaya başladı (1954). Akis Yayınları adıyla bir de yayınevi kurdu. Ankara Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı yaptı. 9 Şubat 1955'te İsmet İnönü'nün kızı Özden Toker'le evlendi, bu evliliğinden üç çocuğu oldu. İsmet İnönü'nün damadı olduğu için "Millî Damat" lakabıyla da anılırdı.?????????

CHP; iktidarı demokratik davranmamakla ve muhalif partileri yok etme amacıyla tedbirler almakla suçluyor, Vatan Cephesi” adıyla ülke çapında bir teşkilatlanmaya gidildiğini böylece iktidar-muhalefet kamplaşmasına zemin hazırladığı,  yayın yasağından, gazete toplatma ve muhalif gazetecilerin tutuklanmasın da dahli olduğu gibi birçok aslı astarı olmayan FFO (fitne fesat ocağı) iletimlerini yapmış, sonuç olarak; Harbiyelilerin Ankara’da yaptıkları sessiz yürüyüşten altı gün sonra Menderes’in başında bulunduğu hükümete ihtilal gerçekleşti, ORDU+ CHP el ele vererek halkın egemenliği CHP tekeline, demokratik anlayışına teslim edilmiştir.

DP iktidarına karşı malum ezberci düşünce sistemi tarafından yapılan FFO faaliyetleri, benzer aynı şekilde  AP,ANAP iktidarlarına karşı da yapılmış, dış dünyanın ekonomik yaptırımlarını siyasi amaçları yapan ezbercilerin iktidar olmaları ve/veya iktidar ortağı olabilmesi sağlanmış, ülke kaybetmiştir. Günümüzde gözle görülen yapıtlara veya duyulan milli söylemlere karşı yapılan FFO faaliyetleri size geçmişi ne kadar hatırlatıyor, benzerlikler nedir? Bu sorulara zihnimizde yanıt aramak gerekmez mi?

Geçmiş doğru analiz edilmediğinde, anın FFO faaliyetleri anlaşılamaz, gelecek ise insan hak ve hürriyetlerinden mahrum kalır

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.