İDEOLOJİNİN DÜŞÜNME ve DÜŞÜNCE SİSTEMİ İLE İLŞKİSİ
İdeoloji : “Siyasal veya toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükûmetin, bir partinin, bir grubun davranışlarına yön veren politik, hukuki, bilimsel, felsefi, dinî, moral, estetik düşünceler bütünü” dür.
İdeolojinin tanımından da anlaşılacağı üzere “ideoloji” birey farklı düşünmelerinin bir yapıya aidiyet söz konusu ise mümkün olamayacağı, bu yapıların amaçları doğrultusunda bağlı bireylerin sorgulamadan faaliyet sergileyeceği, ideolojinin tepe idollerinin emellerine hizmetin bir görev olduğu, böylece toplumu oluşturan çoğunluk bireylerin aidiyet sürecinin sürdüğü sürece düşünme faaliyeti olamayacağından, faydanın düşünmüşün düşündüğüne olan yoğunluk nedeni ile kısa vadede gelişme, üretime ve hatta kalite yönetimine pozitif etki edeceği, ancak; uzun vadede düşünce üretilmediğinden çöküşün olacağı kaçınılmaz sonuçtur.
İçi farklılıklarla doldurulmamış ideolojinin vücut bulduğu siyasi yapılar marjinal yapılar olarak kalma riskini taşırlar. Uzlaşmacı değillerdir. Aykırı söylem ve sıra dışı davranışlarla gündemde kalmaya çalışan gruplardır.
Düşünme ve düşünce sistemlerinin bireyler tarafından bağımsız olarak kullanılmadığı/kullandırılmadığı yapılarda idollerin emellerinin rengi, durumu, amacı vs. önem taşır. İçi farklılıklarla doldurulmamış ideolojinin vücut bulduğu siyasi yapılar dahil (siyaset kurumu hariç) genellikle emellerin çok masumane olduğu söylenemez. (etnik, dini ideolojik yapıları buna örnek gösterebiliriz)
“Düşünüyorum öyleyse varım” (Descartes(Dekart)) deyişi, birey olmanın, hayatın her sürecine katılmanın, insan olmanın sorumluluğunu üzerinde hissetmenin bir tezahürüdür “düşünme”…
Abdurrahman AYAR
e-mail. [email protected]