İSLAMOFOBİ
İslamofobi; kelime anlamı olarak “İslam korkusu” demektir. Müslümanlara ve İslam dinine karşı sürdürüle gelen ön yargı ve ayrımcılıktan kaynaklanmaktadır. Müslümanlara karşı duyulan irrasyonel nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve kin besleme anlamına gelir, ayrıca; İslam veya Müslümanlara karşı kin, nefret veya düşmanlık besleme, Müslümanlara. güvenmeme onlardan şüphe duyma, İslam’dan korkma anlamı ve algısı taşımaktadır.
Hristiyan ve Yahudi dünyası hatta başka din ve inanış sahiplerinde İslamofobi travması olabilir. ”travma; canlı üzerinde beden ve ruh açısından önemli ve etkili yaralanma belirtileri bırakan yaşantı.”
Halkları Hristiyan ve Yahudi olan ülkeler ve bu ülkelerin siyaset kurumları ile ülke yönetimlerini elinde bulunduran kişi ve kişilerin Müslüman halkların yoğun yaşadığı coğrafyada DAEŞ, El kaide gibi sözde İslamcı terör örgütlerini kurup, besleyip ve silahlarla donatıp sahaya sürerek yaptıkları kirli işlem ve eylemlerini ellerinde bulundurdukları iletişim araçlarını kullanmak sureti ile enforme etmesi sonucu kendi halkları içinde “İslamofobi”nin yaygınlaşmasına, artmasına neden olmaktadır. Bu durum; insanlığın geleceği için istenmeyen sonuçları doğurduğu/doğuracağı bir gerçekliktir.
Halkları Müslüman olan ülkelerde durum; İslamofobi açısından düşündürücüdür. Örneğin ülkemizde “laik”liğin uygulanma biçimi “din kurumunun devlet otoritesine bağlı olması” İslamofobik düşünce sisteminin bir ürünüdür. Bu düşünce sisteminin; sözde İslami kimlikli olup, kirli işlem ve eylemlere konu güncel vakalarda İslamofobik söylem ve davranış içinde olması, mensubu olduğu dinin amaçları ve gerekleri açısından İslami bilgi eksikliğinin bir ürünüdür.
Bilgi eksikliğinin temel nedeni; kısmen ülkemizde de olmak üzere ülkemiz dışındaki Müslüman halkların; genel olarak şeyh, derviş, hoca, ulema ve lider gibi adlarla adlandırılan kişiler tarafından oluşturulan mezhep, tarikat, cemaat vb toplulukların bilgi birikimi, şeyh, derviş, hoca, ulema ve liderinin bilgi birikimi ile sınırlı olduğundan bu topluluğu oluşturan bireyler düşünme yeteneği kaybetmiş, düşünce sistemi çalışamaz hale gelmiştir.
Peygamberimiz Hz. Muhammed sav. bir hadisinde “benden ne duyduysanız Kur’an dandır” demiş olmasına rağmen Müslüman; Kur’an ı kaynak yapmak yerine şeyh, derviş, hoca, ulema ve liderin söylemlerini kaynak yapması İslami bilgilenmenin en önemli engelidir.
Müslüman; Kur’an’ı yaşamının bir parçası, ibadetlerinin kaynağı yapıp, Peygamberimiz Hz. Muhammed’i (sav) rehber edinmek suretiyle içinde bulunduğu bu çıkmazdan kurtarabilir. Diyorum ki; Kur’an’ı evin duvarlarını süsleyen bir aksesuar olmaktan çıkarıp her an ulaşabileceğimiz başucumuzda ve her anımızda faydalanabileceğimiz bir kaynak, yani insanla Kur’an’ı yüzleştirmek gerekir. Ancak bu şekilde Müslüman olduğunu ifade edenlerde islamofobik düşüncenin ve davranışın önüne geçilebilir.
İnsan şu soruyu kendine sorarak islamofobik düşüncenin ve davranışın içinde olup olmadığını sorgulayabilir.
Soru : İnsan hayatının Kur’an dinindeki yeri nedir, ben neredeyim.?