KAVRAMSAL EMPATİ (6)
28 Şubat kararlarından;
4.a-(11) “Türk Silahlı Kuvvetlerine aşırı dinci kesimden sızmaları önlemek için mevcut mevzuat çerçevesinde alınan tedbirler, diğer kamu kurum ve kuruluşları, özellikle üniversite ve diğer eğitim kurumları ile bürokrasinin her kademesinde ve yargı kuruluşlarında da uygulanmalıdır.” denilmiştir.
Türk Silahlı Kuvvetleri, Yargı,Üniversiteler ve diğer kamu kurumlarına aşırı dinci grupların yani tarikat/cemaat gibi holding yapılarına ait unsurların sızmasını önlemenin yolu bu yapılara ait kişilerin haklarını anti demokratik usullerle elinden almak ve/veya bu kişilere karşı haksızlık üreterek haklılık kazandırmak yerine bu yapıların oluşma nedenini yani dini cahiliyeyi ortadan kaldıracak ilmi düzeyde din eğitim ve öğretimi verilmesi ile olur. Geçmişte, demokrat olduğunu iddia eden gerçekte anti demokrat laik cicilerin söylem eylem ve bu alandaki faaliyetleri ile tarikat/cemaat yapılanmalarına zemin hazırlanmış, hatta teşvik edilmiş kendilerinin yönetim görevinde olmadığı dönemlerde ise laik cicilik dayatması sonucu; bu sapkın yapıların din adına sözde faaliyetleri üzerinden İslami fobi anın oluşması sağlanmıştır. Durum bu iken;bugün bile (2024) ilmi düzeyde din eğitim ve öğretiminin istenen düzeyde olduğunu söyleyemeyiz.
4.a-(12) “Ülkemizi çağ dışı bir rejimden ve din istismarının sebep olabileceği muhtemel bir çatışmadan korumak için, İran İslam Cumhuriyeti'nin ülkemizdeki rejim aleyhtarı faaliyet, tutum ve davranışlarına mani olunmalı, bu maksatla İran'a karışı komşuluk münasebetlerimizi ve ekonomik ilişkilerimizi bozmayacak fakat yıkıcı ve zararlı faaliyetlerini önleyecek bir tedbirler paketi hazırlanmalı ve yürürlüğe konulmalıdır.” denilmiştir.
Ülkemiz laik cici yapıları o kadar bu ülkenin gerçeklerinden uzak ki; dün de (1997) bugün de (2024) ülkemizde İran destekli faaliyette olan herhangi bir tarikat/cemaat yapısı olmadığı, hatta bilinen İran menşeili bu tip yapılara ülkemiz tarikat/cemaat yapılarının bile mesafeli olduğu söylenebilirken, yıllar yılı dini bilgiden, bilinçlenmeden yoksun bırakılmış ülkemiz insanını bizim laik cicilerin ürettiği canavarla korkutarak saflarına almaya çalışmış/çalışmaktadırlar.
4.a-(13) “Aşırı dinci kesimin Türkiye'de mezhep ayrılıklarını körüklemek suretiyle toplumda kutuplaşmalara neden olacak ve dolayısıyla milletimizin düşmanca kamplara ayrılmasına yol açacak çok tehlikeli faaliyetler yasal ve idari yollarla mutlaka önlenmelidir.” denilmiştir.
Ülkemizde bilinen tarikat/cemaatlerinin kahır ekseriyeti Sünni mezhebinden olup, tarikat/cemaat unsurlarının Alevi kültürü içinde olan vatandaşımız/insanlarımız ile bir problem yaşandığına dair yazılı ve görsel basına düşen bir haber ben bilmiyorum, geçmişte yaşandığı bilinen Alevi Sünni çatışmalarının nedeni ise dini bilgi noksanlığı olup, dini bilgiden yoksun bırakılmış insanların tetikçiliğini tarikat/cemaatlerin yaptığı/yapabileceği düşünülebilir.
4.a-(14) “T.C. Anayasası, Siyasi Partiler Yasası, Türk Ceza Yasasına ve bilhassa Belediyeler yasasına aykırı olarak sergilenen olayların sorumluları hakkında gerekli yasal ve idari işlemler kısa zamanda sonuçlandırılmalı ve bu tür olayların tekrarlanmaması için her kademede kesin önlemler alınmalıdır.”
4.a-(15) Kıyafetle ilgili kanuna aykırı olarak ortaya çıkan Türkiye'yi çağ dışı bir görünüme yöneltecek uygulamalara mani olunmalı, bu konudaki kanun ve Anayasa Mahkemesi kararları taviz verilmeden öncelikle ve özellikle kamu kurumu ve kuruluşlarında titizlikle uygulanmalıdır.” denilmiştir.
28 Şubat 1997 yılı kararlarını alan Ülkemiz; sözde aydın, elit, entelektüel,demokrat ve Atatürkçü insanlarınca, ülkemiz insanının insan hak ve hürriyetlerini kısarak ve/veya kısmen elinden alarak kendi dar düşünce sistemlerinin egemenliğini kurmaları amaçlanmıştır. Bu günden (2024 yılı); 1997 yılı kavramlarına, bu kavramlar üzerinden ülkemiz insanına yaşatılan özgürlükçü olmayan dayatmalara ve bu kavramlar araç yapılarak kavramların karşısında olduğu gerekçesi/savı ile post modem darbeye maruz kalan düşünce sistemi ve bu düşünce sisteminin 2003 yılından günümüze kadar yönetimde olması düşünülerek kavramsal empati (duygudaşlık) kurulması halinde hangi ezberlerin yaşandığını anlayabiliriz.