KÜLTÜR ve YABANCILAŞMA
8 Aralık Pazar akşamı teve2 ve Kanal D' ortak canlı yayınında Cem Davran ve Çağla Şikel'in sunduğu 50 yıllık çınar Pantene Altın Kelebek Ödül Törenini izlerken!!!!!!
Pantane Altın Kelebek ödülüne layık görülen Sn Aylin Kontante (Güldür Güldür Şov programının oyuncusu), kürsüye çıkarak kendini anlatıp, kendine ödülü layık gören herkese teşekkür edip, ardından; “bu ödülü tüm engellere rağmen başaran kadınlar adına alıyorum” ifadesini kullanması, akıllara; kim, kimler mizahi söylem ve eylemleri ne için hangi amaç ve/veya hangi kültüre hizmet etmek amaçlı engelleme gereği duymuş/duymakta/duyabilir. Tüm engellemelere rağmen başaran/başarılı olan kadınların başarısız olanlara karşı yüzde oranı var mıdır.
Güldür Güldür Şov programının izleyicisi biri olarak, bu programda özgürlük sınırlarının sonuna kadar kullanıldığı bir gerçekliktir. Söylenemedik ne var ??????????
Özgürlük nedir, sınırları var mıdır; Özgürlük; “herhangi bir koşulla sınırlanmama, zorlamaya, kısıtlamaya bağlı olmaksızın düşünme ve davranma durumu, Felsefi tanımı ise; insanın, her türlü dış etkiden bağımsız olarak kendi isteğine, kendi düşüncesine göre karar vermesi durumudur.”
İnsanın Doğumla kazandığıTemel hak ve hürriyetleri nelerdir; “Yaşama hakkı, Kişi dokunulmazlığı, Kişi hürriyeti ve güvenliği, Özel hayatın gizliliği ve korunması, Yerleşme ve seyahat hürriyeti, Din ve vicdan hürriyeti, Düşünce ve kanaat hürriyeti, Bilim ve sanat hürriyeti.” dir. Peki; özgürlük sınırı?
Özgürlük sınırı ise; “Bir insanın özgürlüğü, bir başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter.”
olduğuna göre sn Aylin hamfendi “tüm engellere rağmen başaran kadınlar” ifadesinde kendisine engel olunup olunmağı konusunda bir şey söylemeyip, adresi “başaran kadınlar” diyerek FFO’nun (Fitne Fesat Ocağı) moda deyimi ile “bana baskı, engel yok ama………..??????????”
Sorsanız; baskı, engele maruz kalan bildiğiniz bir kişi var mıdır? Buna cevap veremez, çünkü bilmiyordur. Belki de yoktur.
Giray Altınok (mizah oyuncu); bu ödülü; “bugün; mizah yapmaya çalışan, mizah yaparken iki defa düşünen arkadaşlarım adına alıyorum.” İfadesinde bulundu! akıllara; kim, kimler mizahi söylem ve eylemlerini sergilerken korku içindedir algısını üretip, balonunu uçurdu!
Mizahi söylem ve eylemler; insan hak ve hürriyetleri bakımında hangi sınırları içinde barındırmaktadır ve/veya söylem ve eylem “özeleştiri” disiplinine tabi tutulmuş mudur???
Sorsanız; baskı, engele maruz kalan veya mizah yapmak için iki kere düşünme ihtiyacı duyan korktuğu için mizahi söylem eylem yapamayan bildiğiniz bir kişi var mıdır? Buna cevap veremez, çünkü bilmiyordur. Belki de yok.
FFO’nun moda deyimi ile “ben korkmam ama…???” gibi söylem dili ile akıllarda; acaba sorusunu bırakmak, şüphe ve güvensizliği körüklemek ile insanlar arası pozitif iletişimi zayıflatma amacına hizmet edilmektedir.
Demet Evgar (Bahar dizisi oyuncu 2024) “20 yılı aşkın süredir bu işi yapan biri olarak, “”kendi hikâyemden çok mutluyum”” yanlış anlaşılmasın, kadın olmaktan da çok mutluyum “”ama”” Demet Evgar değil Mehmet Evgar olsaydım benim için işler daha kolay olacaktı, inanın bana! güven meselesi, güven meselesini kazanabilmek için biraz erkeğin sadece erkek olması yeterliyken örneğin banka reklamlarında otomotiv reklamlarında bir trajik hata yapmamışsa veya politik bir oyun olmamış ise genelde erkek tercih ediliyor, neden; çünkü bizim canımız malımız erkekten soruluyor. Ama canımızın ve malımızın da durumu ortada! “Kadın meselesini ne zaman yarılamış oluruz? Erkeğinde birinci meselesi olunca.”” Erkeklerin çoğunlukta olduğu salonda “alkış tufanı” Peki; iyi bir şey mi? Evet, samimi mi? Kesinlikle hayır. Gerçek bu ise; Demet hanımın bu söylem diline insan hak ve hürriyetine saygılı, yani; “insan olan” hiç kimsenin itirazı olamaz olmamalı.
Konu hakkında söyleyeceklerim, bir itiraz değil sadece bir tespit olacaktır. Demet hanım, sanırım reklamları pek izlemediğinden olmalı ki; kadınların reklamlarda reklamını yaptığı her ne varsa, ondan fazla ön planda olduğunu görememiş, dolayısı ile bilmiyordur. Ayrıca; ülkemizde erkek egemen bir toplum olduğumuz, sadece görüntüden ibaret olduğundan kadının; insan hak ve hürriyetleri kullanma oranı erkeklere oranla yüksek olduğu söylenebilir. Bir söz vardır; en son sözü erkek söyler, nedir o? “tamam” işte erkek hegemonyası bundan ibarettir.
Sn Aylin Kontante ve Sn Giray Altınok’un söylem dilinin başka amaçlar içerirken, Sn Demet Evgar’ın söylem dili ise ezberletilenlerin gerçekler ile örtüşmediğinin ifadesidir. Sanatın evrensel olması, sanatçıya; içinde yaşadığı toplumun kültüre, değerlerine aykırılık üretme hakkı vermemeli, amaçlanmamalıdır.
Peki; bu çelişki niye, nüfuzu seksenbeşmilyonu aşmış bir ülkede meydana gelmiş insanlık dışı vakaları reyting uğruna her gün yazılı ve görsel basının manşetten ve/veya evire çevire ülke gündemi yapması, ülkenin kadim(geçmişi çok eski ya da eskilere dayanan) kültürüne ki; “Türk kültürü” dünya insanlarına ders olarak okutulması gerekir, Türk kültürüne yabancılaşmış sanatçı, sanat dünyası, yabancılaşmış meslek örgütlerinin varlığı ve etkinliği kültür erozyonuna sebep olmuş/olmakta, bu erozyonun sonucu olarak ülkemizde yaşanan insanlık dışı vakaları yaşıyor ve görüyoruz.
Almanya Başbakanı sn. Olaf Scholz’un yakın geçmişte (2024) yaptığı bir tv konuşmasında; Almanya’da her üç dakikada bir “kadına şiddet” uygulandığı yönündeki beyanının vakaları, ülkemiz medyasında olduğu gibi, Almanya (medyasında) yazılı ve görsel basınında manşetten ve/veya evire çevire gündem yapılıyor mu dersiniz? Yapmazlar çünkü onlar için her şey “Almanya içindir” Materyalizm öğretisi bunu gerektirir.