Teslîm olan ya da yakalanan FETÖCÜLERden, “iltisak ve üyelik” ve “yardım ve yataklık” suçundan berâat eden kamu görevlileri de dâhil olmak üzere:
*Gerçek anlamda pişmanlık duyan ve îtirafçı olan birine hiç rastlanmamış olup pişmân olan ve îtirafta bulunanların bile pişmanlık ve îtirafları kesinlikle şüphelidir.
*İnkâr ve savunmada oskarlık sahtekârdırlar. İddiâlarına göre: Bizzat Külliye ve Meclîs’i bombalayan ve onlarca câna kıyanlar dâhil olmak üzere hepsi de kesinlikle hiçbir olaya karışmamışlardır, dâimâ mâsumdurlar; olay mahallinde olanlar, görünüş ve sesleri îtibârıyla onlara benzetilmiş olan klonları ve tiyatro figüranlarıdır (=?????????????).
Bilmem nere imâmının sekreteri olduğu ortaya çıkan adam bile, mâsûm olduğuna dâir referans olunmasını talep edecek; düştüğü kuyuya, hiçbir şeyden haberi olmayan dostlarını ve dostlarının âilesini dahi paçasından çekecek kadar kansız, şerefsiz ve alçaktır!
*“Vay alçak sümüklü, bizi kandırdın ve bizi mahvettin!” deyip FETOŞ aleyhine tek bir kelâm edenine ve sokaklara dökülüp tek bir eylem dahi yapanına rastlanmamıştır.
*“-Siz bu işin neresindeydiniz?” diye sorulduğunda “abi valla, biz hiçbi şey bilmiyoruz. Bizim FETÖcülük ile bir ilgimiz yok. Biz, böyle bir şey olsa hiç durur muyuz oralarda?” diyen sözde MÂSUM VE MAZLUM KILIKLI FETÖCÜnün yanında kasıtlı şekilde “Vay pezevenk FETOŞ,şöyle bi elime geçirsem de parça pinçik etsem şu piçi!” dediğinde;yüreğinin savunma psikolojisi ile nasıl da hopladığını ve “ama âbi, ayakkabı kutularındaki paralar yalan mı?” diye hâlâ FETOŞ’u sâhiplendiğini görürsün!
*Bırakın FETOŞ’un aleyhine kelâm etmeyi:
-“Organizatör=elebaşı” olan anakondalardan birini olsun ibret-i âlem için meydanda parçalayan ya da sallandıran,
-Birine olsun eşşek sudan gelene kadar dayak atan ya da bir fiske olsun vuran,
-Birinin olsun yüzüne tüküren,
-Hepsini bir kenâra bırakın, onlara kaşını hafif eğen ve Türk Milleti’ne orta parmağını çıkarttıkları parmaklarından birin dahi sallayan çıkmamıştır!
Yaptıkları tek iş, berâat ya da tahliye sonrasında tekrar bir araya gelmek ve yeni plânlar eşliğinde yeni görevlerine hazırlık yapmak olmuştur.
Hapisten çıkanlar da“koç gibi yattım, vazîfemi yaptım, alnımın akıyla da çıktım; şimdi dimdik ayaktayım!”duruşuyla ortalıkta büyük bir özgüvenle salınmaktadır.
Esâsen; “kalkışmanın=hâinlik ve alçaklığın” üzerinden geçen bunca yıl boyunca ayakta kalmalarını sağlayacak şekilde hem kamuda hem de özel alanda bu FETÖCÜLERe psikolojik ve lôjistik destek verenleri ve onları koruyanları da yakalamak ve hesâbını sormak gerekmektedir!
Yuh olsun; hâlâ hakîkati gördüğü hâlde FETÖ anakondası ile iş birliğine devam edenlere!..
FETÖ anakondacıkları, "Mankurtlaşmış güç" olmanın ve geniş bir ağa sâhip organizasyon olmanın yarattığı "şehvet ve iştâh" ile Türk Milleti'ni dişlediler.
Ama bu dişlemeyle sâdece dişlerinden değil, nâmuslarından ve canlarından da oldular! (Bunun daha başka türlü îzâhı var; ama, yer uygun değil!)
Kalkışma hâinliğinin üzerinden 8 yıl geçmesine rağmen; hâlâ kamuda çalışanların tesbît ediliyor olması, FETÖCÜLERi tâkip ile görevli olanların bile FETÖCÜ çıkması ve hâlâ bu tehditten bahsediliyor olunması, şahsıma "ÇOK RİSKLİ BİR KONUYA GİRDİĞİME DÂİR UYARI YAPILMASI" bile, başlı başına bir alârm işâretidir!
BU ANAKONDA YAVRULARI:
*SİVİL HAYAT VE KAMU HAYÂTINDA HAK ETMEDİKLERİ GÜCE SÂHİPTİLER, HÂLÂ HAK ETTİKLERİ GÜCÜ GÖRMEDİLER!
*SİVİL HAYAT VE KAMU HAYÂTINDA HAK ETMEDİKLERİ YERDEYDİLER, HENÜZ HAK ETTİKLERİ YERİ DE BULMADILAR!
AB üyeliği, uluslararası anlaşmalar, ..falan fıstık demeyin; anlaşma yapılan taraflar elbirliği hâlinde Devlet’e kastetmişken, yemişim anlaşmasını!
Devlet’e=Millet'e karşı işlenen suçlarda; suç unsuru fiile, özel sektörde patrona karşı işlenen suç gibi bakılmamalı ve o prensiplere göre cezâ verilmemelidir!
Çünkü: Patrona karşı işlenen suç, "standart suç" olup bundan daha öte anlam taşımazken; Millet'e karşı işlenen suç ise, düpedüz "hâinlik"tir!
Bu Nedenle: Sâdece FETÖCÜLER Değil Her Türlü Fraksiyona Sâhip Darbeciler-Ültimatomcular-Bildiriciler, PKK-YPG ve türevleri,DHKPC, DAİŞ/DAEŞ, ..Vb. Vatan Ve Millet’e Kasteden Bilumum Terör Örgütlerine Yönelik Olmak Üzere, Türk Cezâ Kânûnu gibi kânunlardan ayrı “Vatana İhânet Cezâ Kânûnu” Adıyla Hiçbir Yoruma Açık Olmayacak Şekilde Bağımsız Bir Kânun Çıkartılıp bu hâinler bu Kânun Çerçevesinde Yargılanmalıdırlar.
FETÖCÜLER ve diğer teröristler; katıksız ve süzme bir hâin, ıslah ve iflâh olmaz bir eşkiyâdır.
Şurası nettir ki: Hâin iseler, esir;eşkiyâ iseler, mahkûmdurlar!
Îrabta hâinliğin de eşkiyâlığın da cezâsı bellidir!
Bu arada; boyanmayı, saklanmayı,"mış gibi" davranmayı ve yeri geldiğinde inkâr etmeyi temel düstûr olarak benimseyen:
*Devlet'i ele geçirmek için Devlet’in can damarı olan bürokrasiye sızan FETÖ’nün, Devlet'in kalbi olan Meclîs’e sızmamış olması mümkün değildir.
*Milleti manipüle ve provoke etmek için medyaya sızan FETÖ’nün; sâdece Samanyolu, Zaman ve Sızıntı gibi âidiyeti bilinen TV, gazete ve dergileri yayınlaması mümkün değildir.
Bugüne kadar bir tâne vekil ya da medyacının ele geçirilip yargılanmaması, kafalarda soru işâreti bırakan çok büyük bir serkeşlik ve handikaptır.
Darbenin başarılı olması hâlinde cumhurbaşkanı, başbakan, Meclis başkanı, bakan ve genel müdür olarak atanacak olanlar "her emre âmâde olarak hâzır ve nâzır şekilde" belli olduğu hâlde; bu konuda detone olarak da olsa kimsenin ağzından “sesli ya da sessiz bir harf” çıkmaması, kimseden kaş göz işâreti ile de olsa bir “işâret ve işmâr” olmaması ve birşeyler bilen neredeyse herkesin "üç maymun"u oynaması da büyük bir handikaptır!
Bu durum, hayatın olağan akışına ve işin doğasına aykırı bir durumdur; ses detone, renk bozuk, su bulanık, yemek yanık, eser hilkat garîbesidir!
Bu bağlamda; FETÖ ve diğer terör örgütlerinin tepe-orta-dip yönetiminde yer alan, üye ya da gönüllü olarak “siyâsî, iktisâdî, ictimâî ve bürokratik katkı sağlayanlar” ile ilgili olarak aşağıdaki uygulamalara yer verilmelidir:
1)-Tepe, orta ve dip yönetimde yer alanlar kesinlikle îdâm edilmelidir.
2)-Suça üye ya da gönüllü olarak katkı sağlayanlara, müebbed ya da en az 25 yıl hapis cezâsı verilmelidir.
3)-On iki ay içinde teslîm olunması ve “sistemi çökerten îtiraf”ta bulunulması şartıyla; tepe-orta-dip yöneticiler için cezânın müebbede dönüşeceği ve katkı sağlayanlar için ise cezânın yarıya indirileceği bir pişmanlık süresi tanınmalı, bu süre içinde teslîm olmayanlar ile bu süreçten îtibâren yönetici olan ve katkı sağlayanlar için cezâ %50 oranında arttırılmalıdır.
4)-Cezâ alanlar cezâ süresi içinde ve tahliye olduktan sonra “hiçbir şekilde” ve bunların 1. derece akrabaları “20 yıl süreyle” milletvekilliği dâhil kamuda görev almamalıdır.
5)-Örgüt ve yöneticilerinin Devlet ve özel şahıs nezdindeki bütün maddî ve manevî mal varlıkları ile hak ve alacaklarına el konulmalı, bu varlıklar “haksız kazanç” ve “ganîmet” olarak Hazîne'ye devredilmelidir.
Hâlâ Türkiye’yi bölmek ya da darbeyle Türkiye’de iktidâr olmak isteyen varsa, adres de belli eylem de!
İşte Halep, işte arşın: İşte Millet; işte Türkiye, Ankara ve Sakarya: İşte Külliye, işte Meclis!
Gözü keseni ve maçası yiyeni, "hesap kapatmak = Z raporu almak" için bekliyoruz: Büyük bir sabırsızlıkla!
Herşey nasıl olsa; bir arslan, bir salâ, bir TV ve bir cep telefonuna bakıyor!
Gerisi tiyatro, gerisi angarya!
.
.
Su uyur düşman uyumaz, uyanık olmalıyız,
İYİ çalışmalar kolay gelsin bir aydır sen yazıyorsun biz okumaya fırsat bulamadık en sonunda bir aylık yazını akıcı bir şekilde bir çırpıda okudum, eleştirilecek bir yer bulamadım, ne dediysen odur, yüreğine kalemine sağlık,