Sütümü Helal Etmem

Ana – baba baskısından, evdeki kalabalıktan sıkılan,bunalan her gencin hayalidir, evden ayrılıp bir bekar evine taşınmak…

Çünkü eve kız getiremezsin, getirip birlikte odana çıksan evdekilerin varlığı yüzünden kızı rahat rahat sıkıştıramazsın ,öpemezsin, en önce baban karşı çıkar:

“N’oluyo oğlum ? Kerane mi burası ?!!.”

En iyisi, bir imkan yaratıp, tek başına veya kafa dengi bir arkadaşınla bekar evine çıkmak..

Bunu yapabilenler için iyi bir tecrübedir o yaşlarda kendine ait bir yaşam alanı oluşturabilmek…

Ama öyle ceketini alıp “Eyvallah” diyerek gidemezsin baba evinden. Ananın – babanın üzerinde hakları vardır, onların gönüllerini almadan gidersen hem onları üzersin, hem sen rahat edemezsin.

Kaç yaşına gelmiş olursan ol ,onların gözünde her zaman çocuksundur, senin için endişe ederler…

Ben de gençliğimde böyle bir tecrübe yaşadım ama giderken annemi razı etmem kolay olmadı. Babamın zaten umurunda değilim. Duyunca, sevindi bile. “Gitsin p…venk !. Bizi beğenmiyorsa s…tirsin gitsin, bir boğaz eksilmiş olur…” dedi..

Önce hiçbir şey söylemeden bir mektup yazıp bırakayım da gideyim diye düşündüm :

— “Siz bu satırları okurken ben çoktan evden ayrılmış, bir bekar evine yerleşmiş olacağım. Gidişimden kimse sorumlu değildir. Hakkınızı helal edin…”

Ama sonra nereden geldi bilmiyorum, bir cesaret geldi, yüz yüze konuşmaya karar verdim.

Annemi aldım karşıma, evden ayrılmak istediğimi söyledim.

Başladı ağlamaya..

Gitmemi istemiyordu. Evde, bir ben kalmıştım. Öteki çocukları evlenip gitmişti, ancak bayramdan bayrama ziyarete geliyorlardı, önümüzde de epeyce bir süre bayram yoktu. Tamamen yalnız kalmaktan korkuyordu.

Evde babam da vardı ama babamla yalnız kalmak, tek başına yalnız kalmaktan daha zordu onun için. Çünkü,bir yuva kurmak ve çocuk yapmak için evlenmişlerdi, o görevi de yerine getirdikleri için, yalnız kalırlarsa yapacak başka bir şey yoktu..

Anne, lütfen ağlama.Sadece şekerle,kurban bayramlarına bırakmam, 30 Ağustos’ta 29 Ekim’de de gelirim ziyaretine..

-Niye gidiyorsun ?..

-Yalnız kalmak istiyorum..Yazılar yazacağım,kitaplar okuyacağım,edebiyat beni çağırıyor,gitmem lazım.

-Yalnız kalmak için mi gidiyorsun ?

-Evet.. Sanatçı, yalnız olmalı.

-Burda yalnız kal ?

-Burda yalnız kalamıyorum anne,babam var, sen varsın..

-Bizimle birlikte yalnız kal ?

-Anne, saçmalama.

-” Gidersen, sütümü helal etmem !..”

-Ne yapmazsın ??

Sütümü helal etmem.

-Sütünü ?

-Evet.

-Anne sen ciddi misin ?

-Ciddiyim..

Sütümü helal etmem lafını televizyon komedilerinde duyar, güler geçerdim. Ama annem karşımda gözleri yaşlı bir halde, ısrarla,bir kaç kez daha “Sütümü helal etmem” deyince süt konusunun ne kadar önemli ve anlamlı bir şey olduğunun farkına vardım…

Süt ne demek ?..Hayata onunla başlıyorsun.Midene ilk giren besin,süt.Annen süt vermese, dişlerin çıkmamış, başka birşey de yiyemezsin, açlıktan ölürsün.Anneme hayatımı borçluyum..

-Anne yapma, sık sık ziyaretine gelirim..

-Gelmezsin.

-Vallahi gelirim.

-Vallahi gelmezsin.

-N’olucak şimdi ?

Sütümü helal etmem..

-Kilitlendim kaldım..

Vicdanım engel oluyor, gidemiyorum.Vicdanıma,”boşver, gidelim” diyorum, vicdanım “Ben gelemem,sen git istiyorsan” diyor. Vicdan olmadan da gidemem ki.Vicdan olmadan olmaz,vicdansız yaşayamaz insan.

Nasıl aklıma geldi bilmiyorum, dedim ki anneme,

-Eğer sen sütünü helal etmezsen, o zaman ben de şeyi helal etmem…

-Neyi helal etmezsin ?

-Ben doğduğumda nasıl bir bebektim anne ?

-Nasıl, nasıl bir bebektin ?

-Yani, ben doğduğumda neler hissettiniz ?..Sevindiniz mi ?..Mutlu oldunuz mu ?..

-Olduk tabi, niye olmayalım ?

-Ben doğunca birdenbire eve neşe geldi di mi ?..Sıradan, sıkıcı, tek düze hayatınıza bir güneş gibi doğdum…

-O kadar da değil.

-Haydi, güneş gibi olmasın da, ay gibi olsun.Ama benim o minicik varlığım sizi mutlu etmedi mi ?

-Etmiştir.

-Beni severken, benimle oynarken, ilk adımlarım, ilk kez “Anne ” deyişim,seni heyecanlandırmadı mı ?

-Heyecanlandırmıştır.

-Seni “Anne” yapan benim.Sana anne rütbesini ben verdim.Sen, benim sayemde anne oldun.

-Abartma !..

-Benim sıcaklığımla ısındı yürekleriniz.Gülüşümle güldünüz, mutlu oldunuz.Bana sevginizi verdiniz.Ben, sizin verdiğiniz sevgiyi, aldım.Ben almasam, kim alacaktı sevginizi ?..Git ver bakalım rastgele birine sevgini, alıyor mu ?..

-Saçmalama…

-Neticede bir dönem benim sayemde sıcak bir mutluluk yaşadınız.Elalem soğuğunu bile bulamazken,ben size sıcak mutluluk yaşattım, sizi sevgiye garkettim.

-Ne ettin ?

-“Gark.”

Eee noolmuş ?

-Eğer sen sütünü helal etmezsen, ben de işte onu helal etmem.Size yaşattığım o güzel günleri,yılları helal etmem.

-Peki n’olucak şimdi ?

-Olacak bişey yok, onu süte sayalım, ödeşmiş olalım.

-Peki “dokuz ay” n’olucak ?..Ben seni dokuz ay da karnımda taşıdım..Dokuz ay on gün ama hadi on gün de benden olsun.

Başladık annemle pazarlık yapmaya,

-Benim bebekken size yaşattığım mutluluğa karşılık, senin sütün artı karnındaki beş ayın !. Kalanı da yaşlanınca size bakar, öderim.

-Olmaz, kurtarmaz. Süt artı sekiz ay.

-Yedi ay!.

-Altı artı süt!.

-Beş artı süt!.

-Ben senin kahrını da çektim.Sabahlara kadar uyutmadın beni.Altını temizledim, yedirdim içirdim, çamaşırını, bulaşığını yıkadım.

-Ama arada bir de dövdünüz beni ? O dayaklar n’olucak ?

-Ben seni hiç dövmedim,baban dövdü,onu babandan iste.

-Ama sen de,babam beni döverken karşımıza geçip çekirdek yiyerek bizi seyrettin çoğu zaman ?..

-Tamam, o dayakları düşelim, ne yaptı en son ?

-Dur hesaplayayım…Süt artı dokuz ay artı kahır… Size yaşattığım mutluluğu ve dayakları düşersek…

Amacım annemi güldürüp, ortamı yumuşatmaktı.Yumuşadı da.Uzak biryer değildi gittiğim yer.Sık sık arayacağıma söz verdim,onun rızasını babamın da parasını aldıktan sonra evden ayrıldım.

Gittim ama gittiğim evde de üç aydan fazla kalamadım.

Tek kalmak, yalnız kalmak değilmiş.

Sevdiğin insanlarla birlikteysen,ihtiyacın olduğunda onların yanında da yalnız kalabiliyormuşsun…

YÜCEL ZİKO’NUN TÜM YAZILARINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.