Evli ve iki çocuklu bir arkadaşımın daveti üzerine, evlerine oturmaya gittik dün akşam…
Bizi kapıda karşıladılar..
“Oooo,kimler gelmiş?..Buyrun efendimm!..Buyrun..Buyyrunn..Buyursunlarr” dediler neşe içinde..
“Ayakkabılarımızı dışarda mı çıkaralım,içerde mi?.” dedik, “İçerde çıkarın,içerde..” dediler..
Kapının girişinde karılar birbirlerine sarılıp öpüştüler,biz erkekler sertçe el sıkışıp yanaklarımızı birbirine değdirdik..
Ayaklarımıza terlik verdiler,salona geçtik..
Salonda tekrar “Hoşgeldiniz!.” dediler.
Halbuki yaklaşık üç metre,iki dakika önce,yeni geldiğimiz sırada,dış kapının yanında da “Hoşgeldiniz!.” demişlerdi,biz buna rağmen yine “Hoşbulduk!.” dedik…
Evli ve iki çocuklu arkadaşımın iki çocuğu,sabah okula gidecekleri için erkenden yatmışlardı..
Oturduk…
Salonun köşesindeki televizyon açıktı ve bir yabancı film oynuyordu..
“Eeee,nasılsınız?.” dediler, “İyiyiz,sizi sormalı..” dedik..
Yani sormuş olduk..
Onlar da en az bizler kadar iyi olduklarını belirttiler..
Buna biraz canım sıkıldı…Gönül isterdi ki biz onlardan daha iyi olalım…
“Yemek?..” diye sordu arkadaşımın karısı,
“Yok canım..Yedik de geldik..” dedi,arkadaşımın arkadaşının karısı.Yani benim karım…
Arkadaşımın karısı,benim karımla birlikte,iki karı,mutfağa gittiler,biz iki erkek,salonda yalnız kaldık..
Arkadaşım,ağzıyla bana “İşler nasıl?..” diye sorarken,eliyle de uzaktan kumandanın tuşuna basıp,salonun köşesindeki televizyonun kanalını değiştirdi..
Ben arkadaşıma ağzımla “Nasıl olsun?..İşler bildiğin gibi..İdare ediyoruz işte..” diye cevap verirken,gözümle de,arkadaşımın değiştirdiği kanaldaki yarışma programına baktım..
Arkadaşımın karısı,elinde şık bir tepsi içinde,neskafelerle salona geldi..
Arkasından benim karı,kek ve benzeri,çayın-kahvenin yanında yenen,başka hiçbirşeyin yanında yenmeyen türden şeylerle geldi..
O sırada arkadaşım kumandayla yeniden televizyonun kanalını değiştirdi..
Şimdi televizyonda, hayatımıza yaklaşık seksen bölüm önce giren ve bir daha asla çıkmayacakmış gibi görünen bir yerli dizi oynuyordu…
Arkadaşımın biz varken,televizyonla ilgilenmesi canımı sıktı…Biz misafirdik ve ilginin tamamını kendimize beklemek bizim doğuştan gelen geleneksel hakkımızdı…
Karşılıklı oturduk,neskafelerimizi yudumlayıp,keklerimizi,kurabiyelerimizi yerken,arkadaşımın karısı “Aa,bu dizi çok güzel.Seyrediyor musunuz?.” dedi..
O diziyi hiç ama hiç seyretmediğimi ve hiç bir kuvvetin bana o diziyi seyrettiremeyeceğini düşünüp,arkadaşımın karısına “Evet seyrediyoruz,çok güzel bir dizi..” diye cevap verdim..
Belli ki severek izlediği bir dizinin,arkadaşları tarafından da sevildiğini duyup,zevkini onaylatmaya ihtiyacı vardı..Bunu ona çok görmedim..Arkadaşlar ne içindir ki?..Arkadaş,arkadaşın noteridir.
Ama benim karım seyrediyormuş o diziyi..
İki karı bir süre o dizi hakkında ileri – geri konuştular..
Yani geçmiş bölümlerden söz edip,gelecek bölümlerde neler olabileceğine dair tahminler yaptılar..
Biz iki erkek birbirimize bakıp,kek yedik,neskafe içtik,birbirimize tebessümler ettik..
Az sonra televizyondaki dizi ara verdi,reklam girdi..
Giren reklam çıkmadan,arkadaşımın karısı,kumandayı arkadaşımın elinden alıp kanalları dolaşmaya başladı..
Bir kanalda maç yayını vardı..
Arkadaşım,karısına “Kalsın orası canım..” dedi..
Karısı “Ay bıkmadın mı maçtan?.” deyip,kumandayı bıraktı..
Televizyonda,İngiliz takımı rakibine karşı sağ taraftan yeni bir atağa kalkarken ben, “Çocuklar nasıl?.” diye sordum..
Arkadaşımın karısı “Erkenden yatırdık..Yarın sabah okulları var..” dedi gülümseyerek..
Halbuki sorumun cevabı bu değildi ve tebessüm etmesi de gerekmiyordu..
“Dün akşamki maçı seyrettin mi?.” diye sordu arkadaşım, “Hayır,seyretmedim..” diye cevap verdim.
Sonra ben,iki akşam önce televizyonda,oskar ödüllü güzel bir film seyrettiğimizi söyledim,onların bunu seyredip seyretmediklerini sordum..
Seyretmişlerdi..
Onbeş dakika kadar bu filmden konuştuk.
Beş dakika sustuk..
Yirmi dakika,televizyonda yayınlanan maçı seyrettik..
Biz seyrederken bir gol oldu ama golde ofsayt kokusu vardı..
Koku taa bizim oturduğumuz yere kadar geliyordu ama galiba hakemin burnu koku almıyordu,golü geçerli saydı..
Biz maçı seyrederken,arkadaşımın karısı kalktı gitti,uyuyan çocuklarına baktı,döndü geldi, “Mışıl mışıl uyuyorlar..” deyip,gülümseyerek yerine oturdu..
Benim karı,boşalan bardaklarımızı herkesin önünden aldı,arkadaşım “Ben başka içmeyeceğim..” dedi..
Ben de zaten çay kaşığını,çay bardardağının üzerine koyarak başka içneyeceğimi sembolik anlatımla belirtmiştim..
Karım bardağın üzerine kapattığım çay kaşığını görünce,başka içmek istemediğimi anladı, “İçer misin bir bardak daha?.” diye sormadı…
Arkadaşım kanalı değiştirdi..
Şimdi televizyonda bir tartışma programı vardı..
“Tarafsız bölge” mi, “Yararsız bölge” mi,öyle bişey…
Karşılıklı oturmuş farklı fikirlerdeki bazı insanlar,karşılarındakilerin fikirlerini değiştiremeyeceklerini bile bile ateşli- hararetli tartışıyorlardı…
Bir süre de bunu seyrettik…
Arkadaşımın karısı portakal,elma,muz ve üzüm getirdi.
Üzüm,çavuş üzümüydü…
Ben arkadaşıma ” Kapat yahu şu televizyonu!..Biz buraya televizyon seyretmeye gelmedik..Televizyon bizim evde de var..Biz buraya sohbet etmeye geldik..” dedim..
Arkadaşım televizyonu kapattı…
Televizyon kapanınca salona bir sessizlik,bir ağırlık çöktü…
Ne diyeceğimizi,sohbete hangi konuyla başlayacağımızı bilemeyip yarım saat gülümseyerek birbirimize baktık..
Arkadaşım “Eeee?..Daha daha nasılsınız?..” diye sorunca, “Maç kaç kaç bitti acaba,bakalım mı?.” dedim,arkadaşım “İyi olur,ben de merak ediyorum,bakalım..” dedi..
Televizyonu tekrar açtık.Meyvelerimizi yerken televizyon seyretmeye devam ettik…
Geç oldu,kalktık..
Ayrılırken arkadaşım “Bunu saymayız,yine bekleriz televizyon seyretmeye..” dediler..
Biz de “Hep biz geliyoruz..Biz de sizi bekleriz bize bi akşam televizyon seyretmeye..” dedik..
Evimize gitmek için bir taksiye bindik,karım yorgun başını omuzuma koyarken,ben evdeki televizyonu kırmayı düşündüm……