UTANGAÇLIK NEREDEYSEN ÇIK!

En son ne zaman utandığınızı hatırlamıyorsanız, bunu iki şekilde yorumlayabiliriz:

Birincisi; uzun zamandan beri utanılacak bir şey yapmamışsınızdır.

İkincisi; sizde utanacak yüz kalmamıştır ya da kibarcası, değer yargılanırız değişmiştir.

Değer yargılarının dünden bugüne epeyce değiştiği bir gerçek!

Yalan söylediğinde yüzü kızaran, yalanı ortaya çıktığında utancından suratı patlıcan rengine dönen insanlarla günlük hayatta karşılaşabilmek artık çok mümkün değil.

Şimdilerde insanın gözünün içine baka baka yalan söyleyebilenler; bırakın utanmayı, kendilerini  laf cambazı, kurnaz, işini kitabına uydurabilen birisi olarak görüyorlar. Bu meziyetleri (!) ile de övünebiliyorlar artık.

“Yalanım varsa iki gözüm çıksın” şeklindeki söylemler gerçekleşseydi, herhalde körler ülkesinde yaşıyor olurduk …

Şimdi kim kimden utansın!

Bu yüzden , ‘değişimi’ yadırgamıyoruz bile.

Bir zamanlar dedikodu yapmanın ayıp sayıldığı bu toplumda; kadını erkeği bir araya gelen iki kişi, bir başkasının dedikodusunu yapmıyorlarsa, bunun  nedeni;  yeni tanışmışlardır ve henüz ortak tanıdıkları bir üçüncü kişi yoktur.

Bize şöyle öğretilmişti: ‘Yaşlılara, bayanlara yer verin’  Şimdiki gençlere başka şeyler öğretiliyor herhalde! Bir gün minibüse, İETT otobüsüne ya da trene binerek seyahat edin ve gözlemleyin.

Cam kenarında uyuyan (!) gençlerin sayısı, ayakta bekleyen yaşlı ve bayanların sayısından az mı çok mu bakın.

Büyüklerin karşısında bacak bacak üstüne atmak, yola tükürmek gibi ‘ ansiklopedik’ ayıplardan bahsetmiyorum bile.

Ama şundan söz etmezsem olmaz: Bir zamanlar, evlatlarını argo konuştuğu için; “Küfürlü konuşmaya utanmıyor musun” diye uyaran ve hatta azarlayan anne babalar; ne zaman ki seyrettikleri tiyatro ya da filmlerde, sanatçıların bol keseden küfürlü esprilerine (!) kahkahalarla gülmeye başladılar, işte bu işin cılkı o zaman çıktı…

Borç verdiği kişiye rastladığında ‘beni gördüğünde utanabilir’ diye düşünüp; yol değiştiren insanlar vardı bir zamanlar.

Borçlu için de; ‘borç’ namus gibi bir şeydi. Şimdiki durumu anlatmaya gerek yok…

Hemen hepimizin başından, acı bir tecrübe geçmiştir şüphesiz.

Örnekleri çoğaltmak, lafa laf eklemek  sözü uzatmak istemiyorum.

Seviyeli insan ilişkilerinin, asil duygularla birlikte yavaş yavaş tarihe karıştığını gördükçe; içimden ‘utangaçlık, neredeysen çık!’ diyesim geliyor.

Desek, çıkar mı acaba?

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.