Onu kaldırımda,kendi üzerine kıvrılmış yatarken gördüm ilk kez..
— Merhaba!..
— Meraba..
— Sen yeni misin?.
— Nasıl yeni mi?
— Seni bu mahallede daha önce hiç görmedim.
— Bikaç gündür buradayım..
— Daha önce nerdeydin?
— Gezginim ben..Sokaklararası bir köpeğim…Devamlı takıldığım biyer yok..Biraz orda,biraz burda,biraz şurda…
— Cins misin sen?
— Ne oldu?.Ne yaptım şimdi?
— Yok yani,cins köpek misin,onu sordum.
— Valla aslında İrlanda kökenliyiz.
— O zaman değerli bir köpeksin.
— Yok,orda da sokak köpeğiymişiz…
— Olsun.Yine de İrlanda,İrlandadır..
Baya irisin..Kangal’a da benziyorsun.
— Yok,o Kangallık değil,hantallık..Çok tembelim,yiyip,yatıyorum,o yüzden çok kilo aldım,irileştim.
— Başını okşayayım mı?
— N’olucak başımı okşayınca?
— Bişey olacağından değil de,sana, “Ben dostum,önünden geçerken bana hırlama,havlama” mesajı vermek için..
— Bu mahalleden misin?
— Evet.
— O zaman korkmana gerek yok.
— Bakıyorum mahalleyi hemen sahiplenmeye başlamışsın?
— Bizde öyle…Yaşadığımız mahalleyi korur,kollarız,yabancılara havlarız.
Daha yeni geldim,bu mahalleden olanı olmayanı henüz bilmiyorum.Tanıdıkça,kokladıkça,kimin kim olduğunu öğrenirim zamanla.
Endişe etme,mahalle bende…
Bişey sorucam,
Bu mahallenin kuzey sınırı,şurdaki marketin orası mı?
— Niye sordun?
— Mahalle sınırlarına işaret bırakacağım da…Yanlış biyere işemeyeyim diye sordum..
— Kalıcısın yani?
— Bakıcaz…
Nedir,ne değildir,esnafın karakteri nasıl?..Kimse sorun çıkarmazsa,ben de uyumlu olurum,severim,sevdiririm…
Sevelim,sevdirelim,bu dünya kimseye kalmaz..
— Doğru söylüyosun…Yalnız,bu mahallede üç tane köpek daha var.Senelerdir burdalar.Senin gelişinden hoşlanmayabilirler..
— Yok,hallettim o konuyu.. Konuştuk,bana bağlılıklarını bildirdiler.
— Korkuttun yani?
— Gerek kalmadı.Beni görünce,kendiliklerinden korktular..
— Tüylerin çok temiz..
— Her gün düzenli olarak kendimi yalıyorum…
— Çok da parlak.
— Hergün iki kat yalıyorum..
Birinci kat temizlik,ikinci kat parlasın diye..
Bi yerleşeyim de,daha sonra mahalledeki köpeklerden birini yalayıcı olarak yanıma alırım.
— Anlamadım?..
— Bundan önceki mahallede yalayıcı tutmuştum.
— Yalayıcı?
— Evet..Benden başka beş köpek daha vardı,onları organize ettim,herbirine mahallede bir bölge verdim,bölgelerine yabancı köpek sokmadım,onlar da buldukları yiyeceklerden bana pay verdiler.
İçlerinden biri de sürekli benim yanımdaydı,yiyeceğini ben verirdim,o da beni günde iki kere yalardı.
Ben her tarafıma yetişemiyorum,dilimin uzanmadığı yerler var.O benim her tarafımı yalar,beni temiz tutardı.
— Sonra ne oldu?
— Sonra olay başka taraflara gitti…
Dedikodu falan oldu..
Esnafın biri yanlış anladı,ikimizi de sopayla mahalleden kovaladı.
Devam et..Çenemin altını da okşa..Kaşır gibi okşa..
— İyi mi böyle?
— İyi..Aşağı inme.
— Tamam.
— Sırtıma dokunma!
— Tamam..
— Kuyruğuma da!
— Tamam..
– Yeter,huylanmaya başladım..
— Karnın aç mı?
— Köpek gibi açım.
— Sen zaten köpeksin…
— Ben ne dedim??..
— Yiyecek için konteynere baktın mı?
— Hangi konteynere?
— Kahvenin yanındaki belediyenin çöp konteynerine.
— Bu saatte bişey olmaz orda.
— Ne biliyosun,baktın mı?
— Gelirken bakmıştım..Sabah atılanları da kediler götürmüş.
— Kedi demişken,sizin kedilerle ne alıp veremediğiniz var?.Niye onları gördüğünüz yerde kovalıyorsunuz?.
— Boşver kedileri.Hepsi ayrı bi artis.Erkekleri kral,dişileri prenses sanki..
Nankörler bir de…
Nankörlük bizim affedebileceğimiz birşey değil.Biliyosun biz yapılan iyiliği çok takdir eder,unutmayız.
Sen şimdi mesela şu karşıki tavukçudan bana parça tavuk alsan,karnımı doyursan,aradan iki sene bile geçse unutmam,seni görünce koşarak gelir,üzerine çıkar,yalarım.
— Ne yaparsın?
— Üzerine atlar,yüzünü yalarım.Biz sevgimizi yalayarak gösteririz.Şu karşıki tavukçudan…
— Valla param yok.
— Bakkaldan bi parça sucuk al o zaman..
— Sucuk??
— Evet.
— Sokak köpeğine parayla sucuk alacağım??..İki de yumurta kırayım mı üzerine?.
Hayır,Kangal köpeği olsan,sana kangal sucuk alırdım ama değilsin.
— Espiri mi şimdi bu?
— Değil mi?
— Bilmiyorum.Buna tarih karar verecek.
— Hadi ben gidiyorum..
— Severken iyiydi di mi?..Yiyecek isteyince, “Hadi ben gidiyorum..”
Niye sevdirdim sana kendimi?.Niye başımı okşattım?.Karşılığında yiyecek verirsin diye…
— Herşey karşılıklı mı yani?
— Bilmiyorum,sen söyle.Sen insansın,daha iyi bilirsin.
— Param yok,sucuk mucuk alamam.
— Salam al o zaman.Ucuz “Aç bitir” salamlar var.Sen açarsın,ben bitiririm.
— Param yok diyorum anlamıyor musun?
— O zaman beni evine götür,bana sahip ol?!
— Anlamadım??
— Sahiplen beni…Köpeğin olayım…Bahçe var mı evinin önünde?
— Var küçük bir bahçem.
— Tamam işte..Bahçeye tek göz bi kulübe yapsan,orda yatıp kalkarım,evini korurum,gelene geçene havlarım.
— Sen yapamazsın öyle.Sokaklara,özgür olmaya alışmışsındır,tasmaya gelemezsin sen.
— Orası öyle ama yoruldum artık Sabahattin…Özgürlük çok yıpratıcı,bedeli çok ağır..Adın Sabahattin değil mi?
— Hayır.
— Bak gördün mü,artık isimleri de doğru tahmin edemiyorum.Çok yıprandım,yeteneklerimi birer birer kaybediyorum..
Bir tek koku alma yeteneğim kaldı,o da deli ediyor beni.Memleketin her yanını dayanılmaz bir rüşvet,yolsuzluk,çürüme kokusu sarmış.
— Siyaset yapma!
— Gel de yapma?..Etin kilosu olmuş 50 lira.Milletin et yediği mi var ki,artanı çöpe atsın da biz yiyelim?…
Yanlış politikaların cezasını en çok biz çekiyoruz..
Hadi götür beni evine,köpeğin olayım.
— Yapamam.
— Bi deneyelim..Mecbur değiliz ya birbirimize.Baktık olmuyor,yürümüyor,anlaşamıyoruz,yine salarsın sokağa..
— Ben hiç hayvan beslemedim.
— Beni,beslemek için almayacaksın.Arkadaş olacağız senle.Canın bişeye sıkıldığında beni seversin,okşarsın,küçük bi top alırsın,atarsın,getiririm..
Elektriğini alırım…
— Ne demek o,aklını alırım der gibi?
— Yok yahu..Elektriğini alırım.Yani,stresini,sıkıntını alırım..
Eğitirsin beni.Şunu getir,bunu getir,ayak işlerine de bakarım.
— Erkek misin?.
— Erkeğim.Bakıcan mı,göstereyim mi?
— Tamam,gördüm,erkeksin..
— Erkeğim göya..
— Ne demek göya?
— Kulağımdaki küpeyi görmüyor musun?..Belediye,kısırlaştırdı beni…
Hormon azalınca kendimi erkek gibi hissedemiyorum. Havlıyorum,mavlıyorum ama hoşt deseler tabanları yağlarım.
Bakma öyle büyük göründüğüme,belli etmiyorum ama bir kaniş kadar ürkek ve tedirginim.
Hormonla birlikte cesaret de gitti…
Yüzünü yalayayım mı?
— Yok sağol.
— Bak bikere yalayayım,bi sıcaklık hissetmezsen,içinde sevgi uyanmazsa sen söyle.
— Sana bişey sorucam..
— Ne sorucan?
— Bu nasıl oldu?…Siz hayvanlar varolduğunuzdan beri hiç konuşmadınız.Biz sizi konuşamıyor sanıyorduk,sonra geçen sene birden bire bütün hayvanlar konuşmaya başladınız..
Neden konuşmak için bu kadar beklediniz?
— Sessizlik yemini etmiştik…
— Sessizlik yemini?
— Evet…Ayrıca,konuşmanın bizim açımızdan birşeyi değiştirmeyeceğini düşünüyorduk…
Yine konuşmayacaktık ama siz insanların bizlere davranışları canımıza tak etti,konuşmaya karar verdik.
— Daha mı iyi oldu böyle?
— Olmadı…Konuşmaya başlamamız da hiçbir şeyi değiştirmedi..Ben yine çöpten yemek yiyorum,yine barınaklardan alınan köpekler sokaklara salınıyor,yine hayvanlar kıtır kıtır kesilip yeniyor…
Önceden hayvanları kesmek kolaydı.Çünkü sesleri çıkmazdı.
Şİmdi inekler,öküzler,koyunlar,kuzular,kesilirken kasaba yalvarıyorlar, “Abi n’olur kesme!..Abi kurbanın olayım öldürme beni!..Kıyma bana kasap amca,yaşamak istiyorum” diye bağırıyorlar,ama kasaplar, konuşmasınlar diye ağızlarını bağlayıp bağlayıp kesmeye devam ediyorlar..
Bu nasıl bir vicdansızlıktır?..
Siz insanlar var ya?…Tabiattaki en vahşi canlı sizsiniz..
En üstün canlı olmayı haketmiyorsunuz.
— En zeki olan biziz de,o yüzden öyle.
— En zeki sizseniz niye asırlardır sizi hep aptallar yönetiyor?.
Kendinizi kandırmayın,en zeki olduğunuz için değil,en kurnaz olduğunuz için en üsttesiniz..
— Yani diyorsun ki,konuşmaya başlamanız da durumunuzu düzeltmedi?
— Düzeltmedi…Ben yine Allaha şükür ekmeğimi çöpten çıkarıyorum,esnaf bi kemik atarsa kemiriyorum ama köpek nüfusunun yarısı dilenmeye başladı..
Şişlide,Taksimde,kalabalık yerlerde,yol kenarlarlarında köpekler gelene geçene”Allah rızası için kemik!..Çocuğunun başı için et!…Abla iki gündür yemek yemedim..” diyerek kendilerini acındırıp yiyecek dileniyorlar..
Acıma duygusu,hayvan sevgisiyle birleşince insanlar etkileniyor…
Bütün hayvanlar değişti.Horozlar sabahları ötmüyorlar, “Kalkın laaan!” diye bağırıyorlar…
Hayvanat bahçesinde Ayılar,Aslanlar,Kaplanlar,Zürafalar,kendilerini seyreden ziyaretçileri “Ne bakıyon!” diyerek tersliyorlar.
Ne olacak böyle bilmiyorum…
— Sohbetine doyum olmaz,ben gidiyorum,hoşçakal..
— Güle güle…Şerefsizin oğlu!..
— Ne dedin sen??
— Ne dedim?
— Sen bana şerefsiz mi dedin?
— Sana demedim,babana dedim..N’olur bana biraz yiyecek alsan?.
— Bana bak,sen köpeksin,haddini bil!..
— Doğruuu…Ben köpeğim…Biz köpeğiz…Hiç bi kıymetimiz yok bizim…
Biz de bu tabiatın bi parçası değiliz…Varlığımızın ekosistem açısından hiçbir kıymeti yok…
Size hizmet edelim diye evcilleştirilen biz değiliz…İnsanların evlerini,mallarını,mülklerini biz korumuyoruz…
Sevgiye ihtiyacı olduğunda yanında olan biz değiliz…
Biz değiliz onlarla birlikte ava çıkan,yürüyüşlerinde onlara eşlik eden…
Çocuklarınıza hayvan sevgisini aşılayan,onlara koşulsuz sevgiyi öğreten biz değiliz…
İnternette dolaşan videolarımızla sizi güldürüp eğlendiren de biz değiliz..
Gözleri görmeyen insanlara rehberlik eden,
Depremlerde,kayıp insanların yerlerini bulan,
Polise uyuşturucu paketlerinin yerini gösteren,
Soğuk ülkelerde kızakları çeken de biz değiliz…
Haklısın…Köpeğiz biz…Sen git kahvene,okeyini oyna…İhtiyacınız olduğunda biz burdayız…
— Kusura bakma,öyle demek istemedim.
— Nankörsünüz siz nankör!..Hayvanların kıymetini bilmiyorsunuz…Arılar yok olunca görürsünüz dünyanın kaç bucak olduğunu.
— N’olucak arılar yok olunca?
— Arılar yok olunca insan nesli de yok olacak.
— Yapma ya?..
— Hiç duymadın mı,ilgilenmiyor musun bu konuyla?
— Yok,ilgilenmiyorum.
— Boşver o zaman,yok olmadan önce sana haber verirler nasıl olsa..
Ama merak etme,biz gerekli önlemi alıyoruz.
— Ne önlemi?
— Arılar,erkek bitkilerin polenlerini,dişi bitkilere taşıyıp tozlaşmalarını sağlıyorlar ya?
— Tozlaşma ne?
— Cinsel ilişki..Bitkilerde ona tozlaşma denir.Cinsel tozlaşma…
İşte Arılar yok olursa bitkiler döllenemez..Bitki yoksa,dünya da yok..Biz de ne yaptık?
— Ne yaptınız?
— Size güvenmediğimiz için,hayvanlar alemi olarak toplandık,bu işe çare aradık.
— Buldunuz mu?
— Bulduk..Arılar yok olursa,bitkileri dölleme işini Sinekler yapacak..Polenleri sinekler taşıyacak.
Şimdiden Arıların gözetiminde Sineklere bu konuda eğitim vermeye başladık..
Siz bunu yapabilir miydiniz?..Sineklere sözünüz geçer miydi?