Sağ elimin işaret parmağı su topladı…
Bunu niye yaptı?.. Suya mı ihtiyacı vardı?..Önümüz yaz,çok mu kurak olacak? Sular mı kesilecek,tedbir mi alıyor,anlamadım…
Gece yatarken bütün parmaklarımı tek tek kontrol edip yattım,sabah bir uyandım,bi baktım,sağ elimin işaret parmağının ucu su toplamış…
Önce önemsemedim…
Böyle ufak tefek şeyleri önemsemem ben..Öyle her sorun çıkaran organımla tek tek ilgileneceksem,işleri kim yapacak?..
Bir yerim ağrıdığı,sızladığı veya yaralandığı zaman,eğer çok önemli bir şey değilse,dışarıdan ilaçla,merhemle falan müdahale etmiyorum..
Bırakıyorum,kendi kendilerine iyileşsinler…
Nitekim de öyle oluyor..
Ağrılar,sızılar,yaralar,yardım edecek miyim diye bir süre bekliyorlar,benden umudu kesince de,mecburen kendi kendilerini iyileştiriyorlar…
Bunu niye yapıyorum?
Organlarım tembelliğe alışmasınlar diye yapıyorum..
Sağ elimin işaret parmağındaki su miktarı giderek çoğaldı,parmağımın ucu top gibi oldu.
Durup dururken o hale gelmesi çok canımı sıktı,bi sebep bulamadım.
Yakındaki eczaneye gittim,parmağımı gösterdim,”Nedir bu?” dedim,eczacı “Parmak” dedi…
Yanlışlıkla sol elimin parmağını göstermişim..
Su toplayan,ucu ceviz büyüklüğündeki parmağımı gösterdim..
–Bana bir yardımcı olun,ne yapacağım ben bunu?
— Suyu mu?
– Hayır,parmağımı.
– Beyefendi,parmağınız çok ciddi görünüyor…
Benim parmağım her zaman ciddidir..
Çünkü ben ciddi bir adamım.Benim ciddiyetim bütün organlarıma yansır.Patron nasılsa,çalışanlar da öyledir ya,benim ciddiyetimden bütün organlarım çekinir,görevlerinden kaytarmazlar..
Eczacı bir şey yapamadı,hastaneye Acil servise gittim..
“Bu acil değil” deyip,ilgilenmediler..
“Parmağımı tedavi ettirdikten sonra acil bi işim var,o yüzden acile geldim,hemen bakamaz mısınız,işime geç kalıyorum” dedim,baktılar..Ama pis pis baktılar…
Acil olmayan servise gittim,tentürdiyot,merhem,pamuk,sargı bezi derken,parmağım oldu elma şekeri gibi kocaman…
Sağolsunlar,bütün tanıdıklar üzüldü halime..
— Geçmiş olsun,ne oldu?
— Önemli bir şey değil..Şişti,su topladı,mikrop kapmasın diye sarıp sarmaladılar.
Kocaman göründüğüne bakma,endişe edecek bir şey yok…
— Gel bi çay ısmarlayayım sana…
İşte o zaman keşfettim,biz mağdurları seviyoruz…
Keşfetmedim de,yeniden hatırladım…
Acınacak durumda olanlara karşı zaafımız var..
“Mağdur edebiyatı” edebiyatın önemli türlerinden biri ve bir çok alanda işe yarıyor.
Parmağımı o halde görüp benim için üzülen sekiz kişi,o gün bana çay ısmarladı,bir kişi yemeğe,bir kişi de sinemaya götürdü..
Sanki benim acımı,üzüntümü benden çok hissettiler…
Hastalara,sakatlara,kötü durumda olanlara karşı vicdanlarımız süper…
Kız arkadaşım benden ayrılmak istiyordu..Bunu da bana,telefon mesajı atıp “Konuşmamız gerekiyor” şeklinde ifade etmişti..
Kız ” konuşmamız gerekiyor” dediyse,senden ayrılmak istiyordur…
Bikere bu kesin…
“Konuşmamız gerekiyor” deyip,sevgilisini çağıran hiçbir kızın,onunla memleket meseleleri hakkında konuştuğunu görmedim..
Mevzunun ne olduğunu anlayınca,”Merhametten yarar doğar” düşüncesiyle,sanki kolum kırılmış gibi,kolumu alçıya aldırıp,boynuma astım,öyle gittim benden ayrılmak isteyen sevgilimin evine…
Beni o halde görünce şaşırdı..
–Ne oldu sana?..
— Önemli bişey değil…Kolumun üzerine düştüm,iki yerden kırıldı…Of of of…Kemik batıyo galiba,çok acıyo…
— Canım gel içeri..Hay Allah,nasıl oldu?. Geçmiş olsun…
— Sağol sağol…Oldu işte..Ay ay ay..Ağrı boynuma vurdu,boynumdan ayaklarıma indi,ayakta duramıyorum…Dur bi tutunayım sana…
— Tutun tutun…Gel otur şöyle…Niye dikkat etmiyorsun kendine?. Çok mu acıyor?
– Felaket acıyor ama önemli değil…Sen ne konuşacaktın benimle?
— Boşver,konuşuruz sonra…Şöyle uzan istersen,bişey içer misin,ne yapayım sana,ne getireyim?..
— Yok yok,bişey istemem…Ay nasıl acıyo…Bi sarılır mısın bana?..
— Ah canııım,tabii ki…
– Bişey istesem senden?..
— Tabii ki..Nedir?
— Kolum çok acıyo da…Seni öpebilir miyim?
Yanlış anlama,zevk alacağımdan değil de,kafamı,kolumdaki acıdan uzaklaştırabilmek için….
Kadınların vicdanları bizimkilere beş basar..
Onları kandırdığınızı sanırsınız ama kanmazlar.
Kandıkları için değil,iyi insan oldukları için istediklerinizi yaparlar..
İyi insan olmak da,kandırılmaya beş basar..Belki de altı basar bilemem…
Bir gün önce benden ayrılmak isteyen kıza o an “Evlen benimle” desem,evlenecek…
Bakkala borcum var,ödemem lazım,ödeyemiyorum..Kolum alçıda,yüzümü sahte acıyla buruşturup girdim bakkala..
— Hayrola,ne oldu?…
– Sorma yaa,kırdık kolu..
— Geçmiş olsun.Üzüldüm şimdi..
— Boşver,önemli değil…
“Boşver,önemli değil” diyorum ki,inadına önemsesinler..Nitekim de öyle yapıyorlar…Ne inatçı milletiz…
Bakkalı hallettikten sonra ev sahibime gittim,birikmiş kira borcumu ertelettim…
Alçıdaki kolumu görünce,
— Olur be çocuğum..Sen önce iyileş de…Herşey para mı?…dedi.
Parmağım için hastaneye gittiğimde doktor bana “Sigortan var mı?” diye sormuştu.
Sigortam yoktu..
Sigortasız hayat daha heyecanlı geliyor bana..
Doktor yine de tedaviyi yaptı…
Çünkü vicdanlı adamdı…
Ötekiler de öyle..
Vicdanlı bakkal,vicdanlı evsahibi,vicdanlı sevgili,vicdanlı arkadaşlar…
Dünyanın en sağlam sigortasıdır vicdan…
Yeter ki fazla zorlayıp da sigortayı attırmayalım…