YAŞAMAK, EN DOĞRU TEBLİĞ’DİR
Çok kızardım doğrusu.
Ve nedenini de hiç anlayamazdım.
“Hacı mı Allah Korusun”,
“Sakallılara dikkat edeceksin”,
“Çarşafın altında neler oluyor sen ona bak” vesaire vesaire.
Yıllar geçti ve bugünlere geldikçe bende bazı şeyleri daha iyi anladım.
Artık kızmanın, sinir olmanın çözümsüzlük olduğunu biliyorum.
Niye böyle düşünülür, neden böyle söylenir daha iyi anladım.
Aslında bu sözlerin altında şu düşünce yatıyor.
Biz bir hacıya, Müslüman görünümlü bir sakallıya ve çarşaf giymiş bir Müslüman kadına yanlış şeyleri hiç yakıştıramıyoruz. Onlar böyle şeyleri inançlarımız gereği asla yapmamalılar. Oysa bir yığın, çoğu kabul edilemez hatalar yapmaları, bu hatalarında ısrarcı olmaları ve hatta hatalarını normalleştirmeleri, hayat tarzı haline getirmeleri anlaşılır gibi değil.
Yani, Müslüman insandan beklenen şey doğru, güvenilir, müsamahakar olması, doğru yaşaması. Aksi sırıtıyor, yakışmıyor. Doğru da.
Bir de bazıları var ki adeta Müslümanda büyüteçle hata arar. Bu da oldukça hoştur. Şöyle ki bugün bir yığın hatanın bolca oluştuğu sosyal ilişkilerde, özellikle hata aranması ihtiyacı duyuluyorsa, bu bir olumlu halin göstergesidir.
Ben şöyle derim:
Bende hata arayanlara, teveccühleri için teşekkür ederim. Demek ki kendimi hata aranacak kadar hatalardan arındırmışım.
Ne mutlu bana.
Ama bu yetmez.
Biz, bizden beklendiği gibi olmaya azami gayret göstermek mecburiyetindeyiz.
Yaşantımızla; inancımız, ifadelerimiz, sosyal ilişkilerimiz üstün bir uyum içinde olmalı.
Öyle ya İslam, dün, dünyanın garbına ve şarkına savaşla yayılmadığı gibi bugünde Amerika ve Avrupa’da İslam adına silahlı savaş vermiyoruz.
Ama bu bölgelerde ve dünyanın tüm hücrelerinde İslam’ın kalbi atıyorsa bundaki gerçek, İslam’ın yaşanmasıyla kendini bulan tebliğin çekiciliğidir.
İyi düşünün, kendini düzeltemeyen, başkasını asla düzeltemez. Bilmeyen, öğretemez; yaşamayan, yaşatamaz; anlamayan, anlatamaz; öyle ise yapılacak ilk şey İslam’ı öğrenmek, anlamak ve yaşamaktır.
İslam, yaşamak için vardır. Ne süs, ne ritüel, ne de laftır.
İslam, bizatihi kendisi hayattır.
İslam; insanı ve kâinatı yaratan, insana şah damarından daha yakın olan, insanı sınırsız rahmetiyle kuşatan, koruyan, yardım eden, nimetlendiren, seven Allah’ın insanlığa ikramıdır.
Allah, insanlığı yalnız bırakmayarak en iyi, en doğru ve en mutlu nasıl yaşaması gerektiği hususunda bilgilendiren Kur’an’la insanlığa mutluluk ve adaletin prensiplerini sunmuştur.
Bizi bizden iyi bilen Yüce Yaratıcımız Allah’ın, bize lütfettiği İslam’ı gereği gibi anlayan ve yaşayanlara ne mutlu.
İşte dünya, insanlık, İslam’ı böyle yaşayan insanları – müminleri – görünce daha iyi, doğru anlayacak, sevecek ve İslam’a koşacaktır.
Öyleyse, ARTIK
İSLAMI MÜSLÜMANCA YAŞAYALIM.
erolyazıcı / ABBEYT ♥️