Uzun süredir siyasi istikrarsızlığın hüküm sürdüğü Yemen‘deki Husiler, insansız hava araçları (İHA) ve balistik füzelerle ülkenin orta kesiminde yer alan Marib’e yönelik saldırılarını arttırdı.
Marib’in kontrolünü elinde bulundurmak Yemen’deki iç savaşta çatışan taraflar açısından oldukça önemli.
Hadramevt, El-Cevf, El-Beyda ve başkent Sana arasında bir bağlantı noktası olan Marib petrol ve gaz rezervlerinin yanı sıra Marib Barajı’ndan gelen su kaynaklarına sahip.
Sana’nın 120 kilometre güneydoğusunda yer alan Marib, iki milyondan fazla nüfusuna ek olarak binlerce sığınmacı aileye ev sahipliği yapıyor.
Marib ayrıca diğer illerde yaşanan çatışmalardan kaçan sığınmacıların merkezi olması hasebiyle Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde ve uluslararası bir öneme de sahip.
Çatışmalar nedeniyle resmen olmasa da tarafların kontrolü altında tuttukları bölgelere göre de fiili olarak ikiye ayrılmış durumdaki Yemen’de Marib, hükümetin kuzeydeki son kalesi olarak addediliyor.
Ülkenin kuzey bölgeleri halihazırda genellikle Husiler tarafından ele geçirilmiş durumda iken güneyi ise Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon güçleri tarafından desteklenen hükümetin ve müttefiklerinin denetimi altında bulunuyor.
Husiler, Yemen hükümetinin en önemli kalelerinden biri olan ve Savunma Bakanlığı karargahını da barındıran petrol ve gaz yönünden zengin Marib’i ele geçirmek için 7 Şubat’tan bu yana yoğun saldırılar düzenliyor.
Ocak ayından itibaren Marib’e sızmaya çalışan Husiler, ilin kuzey sınırındaki Cevf ile güney sınırındaki Beyda’da birkaç yeni çatışma cephesi açtı.
Çatışma tarafları, askeri başarılarını birbirinden farklı ve çelişkili şekilde ifade ediyor. Ancak çatışma taraflarından birinin, Marib’deki savaşı öngörülebilir gelecekte sonlandırması ise uzak bir ihtimal olarak görünüyor.
Bu bağlamda ABD yönetimi ile BM, ülkenin merkezindeki Yemenliler için insani koşulların korunması adına “askeri faaliyetlerin şartsız ve ivedilikle durdurulması; çatışma tarafları arasında barış sürecinin yeniden başlaması” çağrısıyla askeri tırmanışı azaltmak için çaba sarf ediyor.
Husiler, Marib’in yanı sıra son zamanlarda Suudi Arabistan’ın iç kesimleri ile sınır bölgelerine yönelik askeri saldırılarını da tırmandırdı.
Husilerin son askeri tırmanışında Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad ve Cidde’nin yanı sıra Ras Tanura Limanı’nda bulunan Saudi Aramco şirketi, Abha Havalimanı gibi Suudi Arabistan’daki kentler ve tesisler İHA ve balistik füzelerle hedef alındı.
Suudi Arabistan, Yemen’deki çatışmaların başlamasından bu yana 526 kez İHA’larla; 346 kez ise balistik füzelerle ülkeyi hedef alan saldırı girişiminin etkisiz hale getirildiğini belirtiyor.
Riyad ayrıca koalisyon güçleri sözcüsü Turki el-Maliki’nin ifadeleriyle, “Son askeri tırmanışın, Sana’daki Husi milisleri kontrolleri altında tutan İranlı generallerin dikteleriyle ilişkili” olduğuna işaret ediyor.
Bu saldırıların ardından ABD Savunma Bakanlığı, Suudi Arabistan’ın savunmasına, güvenliğine ve istikrarına destek olmaya devam edeceğini açıkladı.
İran destekli milislerin saldırılarındaki tırmanış, ABD’nin yeni başkanı Joe Biden’in selefinin açıkladığı Husilerin “yabancı terör örgütü” ilan edilmesi kararını askıya almasıyla aynı zamana denk düşüyor.
Biden yönetimi, bununla birlikte Husi liderlerinden 3’ünün de “terörist” ilan edileceğini bildirmesinden doğan yaptırımların devam etmesine karar verdi.
Washington, Husilerin terör örgütü listesine eklenmesi kararını iptal ederek; Husilerle doğrudan diyalog için iletişim kanallarını açarak ve Suudi Arabistan’ın saldırılarda kullanabileceği silah ve teçhizatın satışına engel olarak savaşın durdurulması ve insani krizin son bulması gerektiğinden bahsediyor.
Biden ayrıca yönetime gelmesinden birkaç hafta sonra Yemen’deki savaşta Suudi Arabistan liderliğindeki operasyonlara sağladığı askeri desteği ve ilgili silah satışlarını sona erdirdi.
Biden yönetiminin, bu adımı daha fazla sivilin kurban verilmesi endişesi ve Yemen’deki savaşın siyasi çözüme ulaşması için diplomatik çabalara sevk etmek adına attığı kaydedildi.
Ancak gözlemciler, ABD kararını Husi grubunu destekleyen İran’ı; 2015 Kapsamlı Ortak Eylem Planı olarak bilinen nükleer dosya müzakerelerine geri dönmesini sağlamak için Tahran’a gösterdiği bir çeşit “dostluk” göstergesi olarak değerlendiriyor.
Buna karşın Tahran, Mayıs 2018’de anlaşmadan çekilmesinden bu yana Trump yönetimi tarafından onaylanan “maksimum baskı” yaptırımlarını kaldırmadan önce müzakerelere geri dönmeyi kabul etmeyen tutumunu hala koruyor.
Biden yönetimi, müzakerelerin yeniden başlatılması için birkaç çağrı yapsa da bu girişimler İran tarafından yanıtsız kaldı.
ABD yönetimi, Suudi Arabistan’a askeri desteği durdurmanın ve İran’la nükleer dosya konusunda müzakerelere başlamanın, Tahran’ı Husilere savaşı durdurması ve siyasi bir çözüme ulaşması için daha fazla baskı yapmaya teşvik edeceğine inanıyor.
Ancak Husilerin, Marib’de askeri kazanımlar elde edeceğine dair düşüncesi, savaşta yeni cepheler açması ve hükümet güçleri ve müttefikleri arasındaki bölünmüşlük göz önüne alındığında Husilerin müzakereyi kabul etme ihtimali zayıf görünüyor.
Donald Trump’ın başkanlığı döneminde Washington, 8 Mayıs 2018’de anlaşmadan tek taraflı çekilerek, İran’a yeniden yaptırım uygulamaya başladı.
Yaptırımlara karşılık 8 Mayıs 2019’da kademeli olarak anlaşmadaki taahhütlerini durdurmaya başlayan İran, 5 Ocak 2020’de anlaşmadaki taahhütlerini tamamen durdurmuş ve yüksek düzeyde uranyum zenginleştirme işlemi dahil bir dizi adım attı. İran, bu adımların, 2231 sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararı ile uyumlu olduğunu savunuyor.
Öte yandan Yemen’de sivillerin saflarında yaşanan kayıplar, Suudi Arabistan liderliğindeki Arap Koalisyonuna yönelik eleştirilere yol açtı.
Suudi Arabistan, iç bölgelerindeki enerji alt yapısı, sivil ve önemli tesisleri hedef alan savaştan çıkış yolu arıyor.
Ayrıca bu savaşta askeri olarak Husilerin hezimete uğratılması da zayıf bir ihtimal olarak görülüyor.
Bazı ABD basın organlarının, Biden yönetiminden yetkililere dayandırdıkları haberlerde Riyad ile Washington’un kapsamlı bir ateşkese acilen ulaşılmasını öngören BM planını desteklediği belirtiliyor.
Plan ayrıca tüm askeri faaliyetlerin sonlandırılmasını, koalisyon güçlerinin Sana Havalimanı ile Hudeyde limanındaki ablukayı kaldırmasını, çatışan tarafların siyasi müzakerelere başlamasını ve ülkede ihtiyaç sahiplerine insani yardım akışının sağlanmasını kapsıyor.
Kaynak: AA