Zaman hızla akıyor. Lakin şimdi sanki daha hızlı akıyor. Eskiden uzun zaman aralığında meydana gelen hadiseler şimdi çok kısa zaman içerisinde vuku bulmaktadır. Bir asırda yaşanması gereken hadiseler neredeyse birkaç yılda yaşanır olmaya başladı. Bu olağanüstü ivme artışı sanki kıyametin de bir habercisi gibi olmaya başladı. Bu garip dünya ne badireler, ne olaylar gördü. Ne felaketler, ne dramlar, ne travmalar, ne olağanüstü haller gördü. Ne ibret verici, ne korkutucu, ne elem verici, ne hüzün verici ve ne acı verici hallere tanık oldu. Yokluklar, kıtlıklar, tufanlar, seller, depremler, fırtınalar, kasırgalar, yangınlar, hastalıklar, savaşlar, salgınlar, virüsler, mikroplar… Elbette ki bu iş nihayete ermeyecek. Dünya var oldukça bunlar devam edecek, ta kıyamete kadar… Çünkü bu bir imtihan dünyası. Sabitlenmemiş bir geçit yeri. Gelip gidilecek olan fani bir felek burası… Bu öyle bir hayat ki, her karanlık sonrası yaşam yeniden başladığı gibi her musibet, her badire ve her hadiseden sonra da yeniden başlar. Umutlar yeniden tazelenir.
Bir gramlık virüsün dünyayı sarsması üzerine hayatın olağan akışı çok değişti. İnsanoğlu zorluğa ve çaresizliğe gömüldü. Umutları tükendi, etkinliği kayboldu, pasifleşti, durağanlaştı, sosyal hayatı kapana kısıldı ve herkes evlere kapanmak zorunda kaldı. Zaman zaman da üzüntü, umutsuzluk, başarısızlık, endişe, dalgınlık, ilgisizlik, yalnızlık, takatsizlik, yorgunluk, kendini boşlukta hissetme, tükenişlik, karamsarlık ve tutunacak bir dal arayışı beyinleri hep meşgul etti. Toplumsal ve küresel panik büyük travmalara yol açtı. Sosyal yapı büyük yara aldı. Ticari hayat sanal karaktere büründü. Çekirdek aile yapısı içerisinde bile yabancılık yaşandı. Sevgi, muhabbet ve şefkat gibi insani erdemler zayıf bağlara dönüştü. Mabetler mahzun oldu. Kutsal mabetler insansız kaldı. İnsan olmayınca kuşlar devreye girdi. Kuşların Kabe’de tavafı hafızalara kazındı. Camilerde saflar ayrıştı. Gönül köprüleri ıssız kaldı. Bir garip oldu dünya… Yaşama sevinci ve moral değerler tarumar oldu. En önemlisi de sabır ve tahammül sınırları zirvelere çıktı. Alında tüm insanlık virüsle imtihan oldu.
“Sizi mutlaka biraz korku ve açlık, biraz da mallardan, canlardan ve mahsullerden bir noksanlık ile imtihân edeceğiz. (Ey Resûlüm!) O hâlde sabredenleri (Cennetle) müjdele!” (Bakara Suresi 155. Ayet)
Yeryüzündeki bütün olaylar insanın acizliğini ortaya koyuyor. Bir küçücük virüs nerden çıkarsa çıksın tüm insanlığı salladı. Herkesi korkuttu. Demek ki insan zayıftır, korkaktır. Parası, pulu, silahı, teknolojisi ve sahip olduğu her ne varsa bazen bunlar hiçbir işe yaramıyor. Trilyon doları olanların beş kuruşluk bir maskeye nasıl muhtaç olduklarını dünya alem görmüş oldu. Çünkü bütün insani güçler sahte ve geçici güçtür. Mutlak hakimiyet Allah’ındır. Mutlak güç ve kudret O’nundur. O halde insan için tek çare; Allah’a yönelmektir. Allah’a sığınmaktır. Allah’a yalvarmaktır. Kur’ana ve Sünnete tabi olmaktır.
Eski hayat mazide kaldıysa yeni hayat da elbette ki sabit değildir. Kısa sürede değişkenliğe maruz kalır ve hemen o da eski olur. İnsan değişir, hayat değişir, ilim gelişir, teknoloji gelişir, uygarlıklar ileriye doğru gider, medeniyetler kemale erer lakin tüm bunlar fıtrat kanunları çerçevesinde olur. İnsanın başına her ne gelirse gelsin ve her ne türlü değişkenlik olursa olsun her şey kainat nizamı dairesinde cereyan eder. Hayır ve şer olanın insan hayatı için ihtimal dahilinde olması da kaza ve kader ekseninde yine kainat nizamı kapsamındadır. Tüm mevcudatı içerisine alan, onu işler hale getiren ve bunların evrensel bir nizam dahilinde hayat bulmasını sağlayan kanun yüce Allah’ın kanunudur. Buna mutlak kanun da diyebiliriz. Her şey değişebilir lakin Allah’ın kanunu asla değişmez.
“Çünkü onlar yeryüzünde büyüklük taslıyor ve kötü tuzaklar kuruyorlardı. Halbuki kişi kazdığı kuyuya kendi düşer. Onlar öncekilerin kanunundan (onlara uygulanandan) başkasını mı bekliyorlar? Allah’ın kanununda asla bir değişme bulamazsın, Allah’ın kanununda kesinlikle bir sapma da bulamazsın” (fatır Suresi 43. Ayet)
En hızlı akan şey zaman olduğuna göre hayatın değişimi de hızlı oluyor demektir. Şimdi insanlık bir kavşak noktasına geldi. Hayattaki büyük değişimler için start verildi. Zira dünya yüzeyinde çok büyük satranç oyunları oynamaktadır. Dünya içten içe kaynamaktadır. Her an her şeyin olma ihtimali vardır. Herkes yeni bir rol kapma yarışına girdi. Çünkü mevcut dünya düzeni iflas etti. Egemen güçler egemenliğini kaybetmeye başladı. Dünyanın mevcut düzenle yürüyemeyeceği anlaşıldı. Bu nedenle yeni bir dünya düzeni kurulacak ve bu düzen birçok şeyi kökünden değiştirecek.
Virüs hadisesi yanında daha nice doğum sancıları ortaya çıktı. Sanki tarihin periyodik yeni bir sayfası açılmak üzeredir. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Dünya hayatına zorunlu yeni bir format atılacak. Siyasette, ticarette, ekonomide, finans alanında, savunmada, teknolojide, enerjide, küresel iklimde, su kaynaklarında, tarım ve gıda sektöründe, iletişim ve ulaşımda, güvenlikte ve daha nice alanlarda büyük değişimler söz konusudur. Kim hazırlıklı olursa o ayakta kalacak, kim hazırlıksız olursa yeni dönemin kölesi ve esiri o olacak. Hazırlığı olmayanlar telef olacak. Başkalarına yem olacak. Yeni baronların ve ağa babaların emir kulu olacak. Dünya bir süre yeni kurulacak düzenle hayatına devam edecek. Kim tüm bu gerçekliklerin farkına vararak önlemini alır, gerekeni yaparsa ve Allah’ın kanunlarına sarılarak yoluna devam ederse iki cihanı da mamur olacak. En karlısı o çıkacak. Kendini kurtarmış olacak. Zaten yüce yaratıcı insana ancak taşıyabileceği bir yük yüklemiştir. Olan ve olacak olan her şey insan kapasitesi sınırları içerisindedir.
“Allah hiçbir kimseyi, gücünün yetmediği bir şeyle yükümlü kılmaz; lehinde olanı da kendi kazandığıdır, aleyhinde olanı da kendi kazandığıdır. Rabbimiz! Unutur veya yanılırsak bizi cezalandırma! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! Üstesinden gelemeyeceğimiz şeyleri üzerimize yükleme! Bizi bağışla, ayıplarımızı ört ve bize rahmetinle muamele buyur! Sen bizim sahibimiz ve yardımcımızsın; artık inkârcı topluluğa karşı bize yardım et!” (Bakara Suresi 286. Ayet)
Madem yeni bir hayat bizi bekliyor o halde tüm hazırlıklarımızı yapmalıyız. Çünkü yeni asrın en önemli zaman dilimindeyiz. Şimdi en uyanık olma vaktidir. Eskiye takılmamalıyız. Köhne düzenlere paydos demeliyiz. Beşeri şeytanı sistemleri tıkamalıyız. Enerjimizi polemiklerle tüketmemeliyiz. Kısır tartışmaların istikbalimize yapılacak büyük bir ihanet olduğunu bilmeliyiz. Birliğimizi ve beraberliğimizi sağlamalıyız. Bilmeliyiz ki, her sıkıntının bir esenliği vardır. Her karanlığın bir aydınlığı vardır. Her gecenin bir gündüzü vardır. Her hastalığın bir şifası vardır. Her derdin mutlaka bir devası vardır. Bunların hepsi belki de en yakındadır. Yeter ki Allah’ın hükmüne boyun eğelim. Allah’ın kanunlarına uyalım. Üzerimize düşeni fazlasıyla yapalım. Çok çalışalım. Sonra da O’na sığınalım, O’na yalvaralım. Dua ve niyazda bulunalım.
“Zorlukla beraber kolaylık vardır. Evet, zorlukla beraber kolaylık vardır.” (İnşirah Suresi 5-6. Ayetler)
Hem ümmet olarak, hem millet olarak, hem toplum olarak ve hem birey olarak yeni hayat için ve yeni bir dünya düzeni için her türlü önlemi almalıyız. Her türlü hazırlıklarımızı yapmalıyız. Dünyanın büyük fotoğrafına bakmalıyız. Eski alışkanlıklarımızı kontrol etmeliyiz. Her alanda öncü olmanın gayretinde olmalıyız. Bize kurulan ve kurulacak olan tüm tuzakları bozmalıyız ve her alanda çok yönlü mücadele etme kabiliyetine sahip olmalıyız. Virüs sürecinde kaybettiğimiz tüm manevi hasletleri ve erdemleri hızlı bir şekilde tekrar kazanmalıyız. Asli kimliğimizi korumalıyız. Tüm maddi ve manevi hasarları gidermeliyiz. Bizi fıtrattan koparan her ne varsa onlarla savaşa girme zorunluluğumuz vardır. Çünkü bundan sonraki devir, var olma ve yok olma mücadelesi içerisinde geçecektir. Acımasız ve merhametsiz bir hayatın içerisindeyiz. Bu nedenle şimdi her alanda çok çalışma vaktidir. Uyanık olma vaktidir. Diriliş vaktidir. İlimde, teknolojide ve irfanda yol alma ve hikmetlere ram olma vaktidir..
.
Ali Dama