Karanlık gecenin içinde, uzaklarda kaybolan soluk bir ışığın uzandığı yerde, gökyüzünün suskun derinliğiyle yalnız kalmışken, yazmanın özgürlüğünü tadıyorum. Batışın ardından soğuyan havanın içinde, kalemi elime alarak yazıya dökülmeye başlayan düşüncelerin muazzam bir şelale gibi akışı... Bu duygu, bir anlam arayışında dokunuyor ruhuma; su damlalarının, bir kapta toplanıp usul usul birikmesi gibi, duygularım da yavaşça zihnimin derinlerine sızıyor. Bu duyguların kökeni nedir bilmiyorum ama gökyüzünde güneşin doğup batışı gibi, varlıklarıyla bana yaşamın anlamını fısıldıyorlar.
Güneş, benim gökyüzümde asılı duran bir saat gibi; her doğuşu ve batışı, zamanın akışını anımsatıyor. Zaman kavramı üzerine ne kadar düşünsek az: her an değişken, herkese farklı işleyen bir olgu. Gün boyunca zamana yön veren, ona hız ve yavaşlık kazandıran bizleriz. Ama yaşamın zamana bağımlı olduğunu unutmamalıyız. Yaratıcı için ise zamanın ötesinde bir varlık olarak gözlerimizin göremediği, idrak sınırlarımızı aşan bir biçimde var olan muazzam bir kudret...
Zaman, varlık ve hiçlik... Bu kavramlar iç içe, her biri diğerini tamamlıyor. Varlık ve yokluk, birbirinden ayrılamaz fenomenler. Hiçlik, varlığı bilinir kılan boşluktur aslında. Yaratıcı ise bu boyutları aşan, soyut bir varlık; zamanın ve mekanın sahibi, onlardan bağımsız bir güç. Gelecek, bizim sınırlı kavrayışımızın ötesinde, ancak onun bilgisi dahilinde; tüm olasılıklar onun kontrolünde.
Zaman, bizim için bir sınav gibidir; akıp giderken bizden bir parça alır, ama aynı zamanda bir şeyler katar. Onu yavaşlatan, hızlandıran, hatta farkında olmadan yöneten bizleriz. Ve zamanın içinde hapsolmuşken, onun bize biçtiği sürenin sonuna kadar yaşıyoruz. Hayatın sonu geldiğinde, zaman artık işlemeyecek bizim için, yalnızca anılarda yaşayacağız. Bu yüzden, yaşarken zamanı en güzel şekilde kullanmak, geriye hoşnutlukla hatırlanacak izler bırakmak en anlamlısı.
Hayat, çocukların gözünden bakıldığında ne kadar saf ve katıksız! Kötülüğü, yalanı, bencilliği bize öğreten, büyürken karşılaştığımız dünya oluyor. Çocuklar gibi birbirimize iyiliklerimizi öğretelim, yaşamı güzelliklerle dolduralım. Belki böylece, zamana meydan okur gibi, yaşanmışlığın değerini artırabiliriz.
Ve zamanı güzel şeyler yaparak dolduralım; bir gün geriye dönüp baktığımızda, ardımızda bıraktıklarımızdan mutluluk duyabilelim. Hayatı çocukların saf gözleriyle sevelim, birbirimizi güzelliklerle etkileyelim; bıraktığımız her iz, yeni bir yaşam için umut olsun.