Karım eskiden çok sakin bir insandı…
Evde yangın çıksa “tamam,siz çıkın,ben şu bulaşıkları halledeyim geliyorum” diyecek kadar sakin biriydi..
Kitap dolabının arkasına kitap düşer,almak için dolabı çekerim,bakarım dolabın arkası çöplükten beter..
Çiviler,civatalar,karafatma ölüleri,duvarın badanası yer yer sökülmüş yere düşmüş,pencere açıkken rüzgardan savrulan ağaç yaprakları evin içine girmiş,dolabın arkasında birikmiş..
Seslenirim karıma “Hayriyeee !..”
Yarım saat sonra çıkar gelir..
Elimle işaret ediyorum, “Bu dolabın” diye gösteriyorum,yine de bana “Hangi dolabın” diye soruyor…
Mesela,direk yüzüne bakıp “Hayriye sen bugün pazara gidecek misin” diye soruyorum,yine de “Ben mi” diye cevap veriyor.
Pazara gider, hiç bişey almadan gelir..
— Ne yaptın peki pazarda?
— Hiiiç..Dolaştım geldim..
Bu kadar ilgisiz, bu kadar umursamaz,bu kadar kendinden vazgeçmiş biriydi…
Tuhaftır ama karım “Bişey olmaz” diyorsa ona güvenirim.
Hisleri çok kuvvetlidir.Bugüne kadar bişey olmaz dediği hiç bişey,olmamıştır.
Marketten,bakmadan son kullanma tarihi geçmiş bir ürün alır,
Gece olur, yatarız,
Bir gün,biz uyurken eve hırsız girdi,birkaç parça eşya çaldı ama yerine yenilerini aldık koyduk,karımın dediği gibi bişey olmadı…
Bazan televizyonda haberleri dinlerken içim kararır,kendi kendime konuşup yorumlar yaparım “Memleket kötüye gidiyor” falan derim, karım ” Olsun bişey olmaz” der,ben de bunun üzerine memleketin geleceğine dair yeniden umut beslemeye başlarım..Çünkü hakkaten de karımın dediği gibi memlekete bişey olmaz,olan hep bize olur….
Ama karımın bu halleri eskidendi…
Son zamanlarda karımda bir telaş,bir panik,herşeye heyecan yapma halleri başladı…
İşyerimde, toplantının ortasındayım,sekreter yanıma geliyor ” Muammer Bey, karınız arıyor,acilmiş..”
Telaşla gidiyorum telefona,
Hastanede misin??
Bir de öyle heyecanlı anlatıyor ki,ne olduğunu anlayana kadar,başına bir felaket geldiğini düşünüyorsun..
Çocuklarla salonda oturmuş televizyon seyrediyoruz,yatak odasından karımın “Hiiiiii !!” diye sesi geliyor.
Eyvah bişey oldu ! Dolap üzerine devrildi !..Telaşla koşuyoruz yanına,
Başka bir gün mutfaktan bir feryat…Koşuyoruz,
Sonra düşününce anladım..
Karım telaş yapmıyor, “Heyecan” yapıyor…
Eskiden sık sık dışarı çıkardık,yerdik,içerdik,eğlenirdik..
Sonra çocuklar oldu,büyüdü,benim işlerim yoğunlaştı,geçim derdi falan derken karımla ilgilenemez oldum..
O da dört duvar arasında sıkıldı,bunaldı..
Ne yapsın?..İnsan için heyecan şart..
O da böyle günlük sıradan şeyleri heyecanlı hale getirip,sıkıntıdan patlamamaya,küçük hayatını,kendi yarattığı küçük heyecanlarla çekilir hale getirmeye çalışıyor…
Aynı şeyi ben de işyerimde yapmaya başladım..
Çünkü benim hayatımda da heyecan yok..