ZIMBANIN TELİ BİTMİŞ

Karım eskiden çok sakin bir insandı…

Evde yangın çıksa “tamam,siz çıkın,ben şu bulaşıkları halledeyim geliyorum” diyecek kadar sakin biriydi..

Kitap dolabının arkasına kitap düşer,almak için dolabı çekerim,bakarım dolabın arkası çöplükten beter..

Çiviler,civatalar,karafatma ölüleri,duvarın badanası yer yer sökülmüş yere düşmüş,pencere açıkken rüzgardan savrulan ağaç yaprakları evin içine girmiş,dolabın arkasında birikmiş..

Seslenirim karıma “Hayriyeee !..”

Yarım saat sonra çıkar gelir..

  • Hayriye,sen bu dolabın arkasını temizlemiyor musun?..
  • Hangi dolabın?.

Elimle işaret ediyorum, “Bu dolabın” diye gösteriyorum,yine de bana “Hangi dolabın” diye soruyor…

Mesela,direk yüzüne bakıp “Hayriye sen bugün pazara gidecek misin” diye soruyorum,yine de “Ben mi” diye cevap veriyor.

  • Evet sen.
  • Pazara mı ?
  • Evet.
  • Bugün mü ?
  • Evet.
  • Gidecek miyim mi ?
  • Evet.
  • Gideyim mi ?
  • Git !

Pazara gider, hiç bişey almadan gelir..

  • Hayriye,nereye gittin sen?
  • Pazara.
  • Niye bişey almadın?
  • Bişey lazım değil ki,sen git dedin diye gittim..

— Ne yaptın peki pazarda?

— Hiiiç..Dolaştım geldim..

Bu kadar ilgisiz, bu kadar umursamaz,bu kadar kendinden vazgeçmiş biriydi…

  • Hayriye,sen bu kitap dolabının arkasını temizlemiyor musun?..Dolabın arkası çöplüğe dönmüş.
  • Olsun bişey olmaz.
  • Hayriye, dolabın arkasında karafatma ölüleri var!.
  • Olsun bişey olmaz…

Tuhaftır ama karım “Bişey olmaz” diyorsa ona güvenirim.

Hisleri çok kuvvetlidir.Bugüne kadar bişey olmaz dediği hiç bişey,olmamıştır.

Marketten,bakmadan son kullanma tarihi geçmiş bir ürün alır,

  • Hayriye, bunun son kullanma tarihi geçmiş..
  • Olsun, bişey olmaz..

Gece olur, yatarız,

  • Hayriye,çocukların üstünü örttün mü?. Ocağın altını kapattın mı?.Kapıyı kitledin mi?.
  • Yok, kitlemedim galiba ama olsun bişey olmaz..

Bir gün,biz uyurken eve hırsız girdi,birkaç parça eşya çaldı ama yerine yenilerini aldık koyduk,karımın dediği gibi bişey olmadı…

Bazan televizyonda haberleri dinlerken içim kararır,kendi kendime konuşup yorumlar yaparım “Memleket kötüye gidiyor” falan derim, karım ” Olsun bişey olmaz” der,ben de bunun üzerine memleketin geleceğine dair yeniden umut beslemeye başlarım..Çünkü hakkaten de karımın dediği gibi memlekete bişey olmaz,olan hep bize olur….

Ama karımın bu halleri eskidendi…

Son zamanlarda karımda bir telaş,bir panik,herşeye heyecan yapma halleri başladı…

İşyerimde, toplantının ortasındayım,sekreter yanıma geliyor ” Muammer Bey, karınız arıyor,acilmiş..”

Telaşla gidiyorum telefona,

  • Alo, Hayriye??
  • Muammer ne oldu biliyor musun?
  • Ne oldu??
  • Sabah sen evden çıktın ya?..
  • Evet?..
  • Çocukların kahvaltısını hazırladım,okula gönderdim…
  • Çocuklara bişey mi oldu?
  • Yok hayır..Çocuklar gittikten sonra masayı topladım,mutfağa gittim,dünden kalan bulaşıkları yıkadım..
  • Elini mi kestin Hayriye?..Ayağın mı kaydı,düştün mü, yaralandın mı? Nerdesin?

Hastanede misin??

  • Yok hayır…Bulaşıkları yıkadıktan sonra tuvalete gittim…
  • Evet??
  • Tuvalet bizim arka cephede kalıyor, biliyorsun.Gündüzleri de karanlık oluyor..
  • Evet?..
  • Hani hep ışığı yakıyoruz…
  • Evet?..
  • Tuvaletin kapısını açtım,lambanın düğmesine bastım, çat!!
  • Nasıl çat?..
  • Tuvaletin ampulü patladı !..
  • Eee?..
  • E’si bu..Tuvaletin ampulü patladı…
  • Ne yapayım Hayriye?..Evde mum yok mu?..Karanlıkta yapamıyor musun?.. Çok sıkıştıysan komşuya git..
  • Yok yok,tuvaletimi yaptım,hallettim o işi..
  • Eee, ne yapayım o zaman?. Ne istiyorsun?. Geleyim, sifonu mu çekeyim?
  • Bişey istediğim yok Muammer, ampulü değiştiririm,mesele o değil..
  • Nedir mesele? Sigorta mı attı? Evde yangın mı çıktı?..
  • Hayır..
  • Ne oldu peki?
  • Tuvaletin ampulü patladı!..
  • Hepsi bu mu ?
  • Hepsi bu..
  • Beni toplantının ortasında,acil diye bunun için mi çağırttın telefona?
  • Ama acil demeyince de gelmiyorsun telefona Muammer?…

Bir de öyle heyecanlı anlatıyor ki,ne olduğunu anlayana kadar,başına bir felaket geldiğini düşünüyorsun..

Çocuklarla salonda oturmuş televizyon seyrediyoruz,yatak odasından karımın “Hiiiiii !!” diye sesi geliyor.

Eyvah bişey oldu ! Dolap üzerine devrildi !..Telaşla koşuyoruz yanına,

  • Ne oldu Hayriye ?
  • Çorap çekmecesi sıkışmış,kapatamıyorum!..

Başka bir gün mutfaktan bir feryat…Koşuyoruz,

  • Ne oldu Hayriye ?
  • Kibrit kutusu ıslanmış,ocağı yakamıyorum !..
  • Ne oldu Hayriye ?
  • Şeker kalmamış evde !…
  • Ne oldu Hayriye ?
  • Musluk damlatıyor !..
  • Hayriye ne oldu ?
  • Yere ekmek kırıntısı düşmüş !..
  • Yahu, niye bağırıyorsun ? Niye telaş yapıyorsun ?…..

Sonra düşününce anladım..

Karım telaş yapmıyor, “Heyecan” yapıyor…

Eskiden sık sık dışarı çıkardık,yerdik,içerdik,eğlenirdik..

Sonra çocuklar oldu,büyüdü,benim işlerim yoğunlaştı,geçim derdi falan derken karımla ilgilenemez oldum..

O da dört duvar arasında sıkıldı,bunaldı..

Ne yapsın?..İnsan için heyecan şart..

O da böyle günlük sıradan şeyleri heyecanlı hale getirip,sıkıntıdan patlamamaya,küçük hayatını,kendi yarattığı küçük heyecanlarla çekilir hale getirmeye çalışıyor…

Aynı şeyi ben de işyerimde yapmaya başladım..

Çünkü benim hayatımda da heyecan yok..

  • Aman Allah’ım!.. Olamaz!.. Nedir bu?.. İnanamıyorum!…falan diye bağırıyorum,sekreter,iş arkadaşlarım telaşla giriyorlar odama,
  • Ne oldu Muammer bey??
  • ZIMBANIN TELİ BİTMİŞ!…

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.